Ana SayfaYazarlarDanışma/İstişare/Meşveret

Danışma/İstişare/Meşveret

 

19/12/2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaç danışmanı olduğu sorusuna cevap veren Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, şunları söylemiş:

 

"Şu anda Sayın Cumhurbaşkanımızın 36 başdanışmanı var. Danışman düzeyinde çok sayıda bürolarda hizmet eden arkadaş var. Başdanışman arkadaşlarımızın çoğunluk itibariyle hukuk, ekonomi ve kamu yönetimi mezunları olduklarını biliyorum.''

 

2018 sonu itibarıyla olduğu ifade edilen 36 başdanışman ve çok sayıda danışmanın dayanağı mevcut durumda, 10/07/2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi. Bu maddede “Cumhurbaşkanı kendisine danışmanlık ve verdiği diğer görevleri yapmak üzere Cumhurbaşkanı Başdanışmanları ve Cumhurbaşkanlığı Danışmanları atayabilir.” ifadesi yer alıyor. Yaptığım arama taramalarda Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı/Danışmanlığı hakkında bulabildiğim en açık ifadeler bunlar oldu.

 

“tcbb.gov.tr” sitesinde ya da resmi başka bir sitede bu konuda başka bir bilgi, başdanışmanlık ya da danışmanlık hizmeti veren kişilerin bir listesi, kim oldukları, özellikleri vs herhangi bir açık ifadeye rastlayamadım. Mevcut durumda Cumhurbaşkanı başdanışmanları/danışmanları kimlerdir, görevleri/çalışma alanları nelerdir, bilemiyoruz. Tanıdığımız, yıllardan beri bildiğimiz baş danışmanların hâlen orada olduğunu var sayıyoruz ama yeni eklenen oldu mu, ayrılanlar var mı, mesela yaptığı faydalı çalışmalar sonucunda danışmanlıktan başdanışmanlığa getirilenler oldu mu, bu gibi soruların cevaplarını bulmamız neredeyse imkansız, ya da en azından ben aradığımda bulamıyorum.

 

15/05/2019 tarihinde ise, Resmi Gazetede, “Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” yayınlandı. Bu kararnameye göre, millete ve devlete hizmeti geçmiş, bilgi ve birikim sahibi kişilerin bu kazanımlarından istifade edilebilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu diye yeni bir kurulun kurulmasına karar verilmiş olduğunu anlıyoruz. Kurulun kimlerden oluşacağına, çalışma usul ve esaslarına ve kurul üyelerine yapılabilecek ödemelere de Cumhurbaşkanı bilâhare karar verecek.

 

Toplumsal alanda ve kişisel hayatlarımızda kelimelerin önemli olduğunu düşünüyorum. Toplumla, diğer insanlarla ya da kendimizle ilgili bir şey ifade etmeye çalışıyorsak, kelime seçimimize dikkat etmemiz gerekir. Çünkü karşımızda bunları anlama konusunda muhatabımız olan kişilere anlama sorumluluğu yükleriz ve çoğu zaman bu sorumluluğun sınırları, anlam dediğimiz şey çok subjektif de olsa, seçilen kelimeler üzerinden çizilir.

 

Buradan giderek, danışmak ve istişare etmek kelimelerinin tdk.gov.tr üzerinden en azından objektif anlamları üzerinde durabiliriz:

 

Danışmak: Bir iş için bilgi veya yol sormak, görüş almak, istişare etmek, müracaat etmek, meşveret etmek.

 

İstişare etmek: Danışmak.  

 

Bürokraside hiyerarşi çok önemlidir. Yani kim kime bağlı çalışır, hangi makam hangi makama hesap verir, hangi kurumun yaptıklarını hangi kurum denetler vs gibi konular, hedeflenen nihai amaçla birlikte yöntemin ne olacağı ve meşruiyet sınırları hakkında da önemli ipuçları verir.

 

İşte bu hiyerarşi meselesini de aklımızda tutarak, bu kelimelerin anlamlarından ve ilgili kararnamelerden şunları çıkartabiliyoruz:

1.      Cumhurbaşkanlığında Cumhurbaşkanının ön göreceği sayıda danışman ve başdanışman görev alır.

2.      Başdanışmana göre danışman hiyerarşik olarak daha altta yer alır.

3.      Yüksek İstişare Kurulu ise yine benzer bir göreve işaret etmekle birlikte, başdanışmanlarla ve danışmanlarla alakası olan bir kurul değildir.

4.      Her ne kadar tüm bu istişare makamları doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışsa da, “Yüksek” kelimesinin de işaret ettiği gibi hiyerarşik açıdan diğerlerine göre en üstteki pozisyon Yüksek İstişare Kurulu üyelerine aittir çünkü aslında bu kurul birebir “Yüksek Danışma Kurulu” anlamındadır. Yani danışmanlığın bir üst düzeyidir.

5.      Bu sefer bir Kuruldan bahsedildiğine göre, burada görevli kişiler çalışmalarını bir arada ya da birbirleriyle de bağlantı içinde sürdürürler.

6.      Her iki grup danışmanlık müessesinin de kimlerden oluştuğu, hangi esaslara göre seçildikleri ve ne iş yaptıkları, ne kadar ücret aldıkları gibi konuların kamuyla paylaşılmasına ya da resmi alanlarda belli bir açıklama bulunmasına, yapılan düzenlemelere göre bir gereklilik yoktur.

7.      Pratik olarak görüyoruz ki, Cumhurbaşkanı uygun görürse, Cumhurbaşkanlığından bir yetkili bunları kamuya istediği ölçüde, “bildiği kadarıyla” aktarır.

 

Önümüzdeki dönemde Yüksek İstişare Kurulunda kimlerin görev alacağı konusunda, büyük ihtimalle hiç gideremeyeceğim ya da belki bir gün kısmi olarak giderebileceğim, bir merakım var. Medyada mesela Tansu Çiller’den, Bülent Arınç’tan, Cemil Çiçek’ten bahsediliyor. Alabildiğine bir nostalji hissi sarıyor bizi bu isimleri görünce. Bunların doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz!!!

 

Doğru ya, hiçbir kararnamede bu isimler açıklanır diye bir ifade yok. Dolayısıyla bunları bilme hakkımız ya da iddiamız olamaz. Ama bilebilseydik daha iyi olurdu gibi geliyor sanki, gereksiz meraklar işte!!! Nereden bakarsak bakalım, duygusal anlar yaşatıyor bu isimler bize. Sonra aklıma geliyor: Neden bir Mehmet Ağar da olmasın mesela?

 

Biraz uzak da olsa, diğer bir isim ihtimali de bizzat Cumhurbaşkanının kendisi. Neden derseniz, anonim şirket yapısında Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan özel hukuk hükümlerine tabi ve profesyonel yönetim ilkelerine göre yönetildiği ifade edilen Türkiye Varlık Fonunun Yönetim Kurulu Başkanı olarak Cumhurbaşkanı bizzat kendisini atamıştı, hatırlarsınız. Dolayısıyla, olur mu? Olur.

 

İnsanlarla olan ilişkilerimde, neredeyse saplantılı bir halde, samimiyet peşinde koşuyorum. Samimi olmadığını düşündüğüm davranışlarla karşılaşınca bazen adeta yıkılıyorum. Özellikle “benim iyiliğim” için olduğu iddiasıyla bana sormadan alınan kararlar, benimle ilgili benim anlayamadığım hassasiyetler vs beni çok fazla şüphe içinde bırakıyor. İyilik, hassasiyet vs kavramlarının, birçok bencilliğin, yüzleşememenin üstünü örtmek için kullanıldığını düşünüyorum. Diğer insanları ve onlar üzerinden hayatı anlamakta en çok zorlandığım anlar bunlar oluyor da diyebilirim.

 

Toplumsal alanda şeffaflığın da, kişisel alanda samimiyete denk geldiğini düşünüyorum. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığının mesela, bu tür düzenlemeleri ve uygulamaları da bende belli ölçüde bir zorlanma yaratsa da, kişisel alanda olduğu gibi yıkılarak karşılamıyorum bunları, daha çok “gülelim eğlenelim” havasına giriyorum.

 

Bu kadar meselenin içinde, bula bula bunu mu buldum? Haklısınız, ama son yıllarda daha da artmış olan “egzantrik” yasal düzenlemeler ve uygulamalar konusunda bir “ne diyeceğini/ne yapacağını bilemeyen vatandaş”ın ılımlı olmaktan başka çare bulamayan bir şikayet örneği olarak kabul ederseniz bu yazıyı, belki biraz daha iyi anlarız birbirimizi.

 

Son bir önerim var: Ülkemizin jeopolitik önemi, içinden geçtiğimiz dönemin hassas dengeleri dikkate alınarak, dış ve iç mihraklardan olabildiğince az zarar görmek ve ülkemize katkı sağlayabilecek deneyimli kişilerden azami fayda sağlamak için herhangi bir yeni ihtiyaç hasıl olursa, “Kudretli Meşveret Konseyi” adı altında yeni bir Cumhurbaşkanlığı danışma/istişare/meşveret makamı tesis edilebilir.

 

 

- Advertisment -