Ana SayfaYazarlarNuray Mert'in kulakları...

Nuray Mert’in kulakları…

Nuray Mert, 4 Ocak 2016 tarihli  Cumhuriyette çıkan “Hitler meselesi” başlıklı yazısında;

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir basın toplantısında, “Başkanlık sistemi ile üniter yapı bir arada olur mu” sorusuna, Hitler Almanyası’nı hiç de olumsuz anlamda olmayacak şekilde örnek verdiğini kulaklarımızla duyduk, tevil edilecek yanı yok." Diye yazıyor.

Nuray Mert’in kulakları “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Hitler Almanyası’nı hiç de olumsuz anlamda olmayacak şekilde örnek verdiğini”, “tevil edilecek yanı olmayan” bir biçimde işte böyle duydu.

Soru neydi Peki?
Neye “tevil edilecek yanı olmayan bir biçimde olumlu” cevap vermişti Erdoğan?

“Üniter devletlerde başkanlık sistemi olur mu?”
Soru buydu.
"Tevil edilemeyecek biçimde olumlu” cevap da şu; “evet olur.”
 

Nunay Mert’in kulakları haklıydı.
Erdoğan, bir soruya “evet, olur” mealinde cevap vererek olumlama yapmıştı yapmasına da sözkonusu olumlamada fena halde olumsuz bir özne de dolanmaktaydı; “Hitler Almanyası”.

Ve işte tam da bu, Erdoğan’ın olumlamasını bir “gaf”a çeviriyordu.

Erdoğan’ın sorulan soruyu cevaplamak için başladığı konuşmanın başına gelip oturan Hitler Almanya’sının o konuşmada ne aradığı sorusunun cevabı, konuşmanın devamındaydı;

Başkanlık sistemleri de A’dan Z’ye pirüpaktır diyemeyiz ama” diyerek Erdoğan, ne Başkanlık Sistemi’nin ne de Parlementer Sistem’in tek başına “olumlu” sıfatıyla nitelenemeyeceğini, meselenin uygulamada olduğunu, ancak yine de Hitler Almanya’sı gibi olumsuz örneklere rağmen Başkanlık Sistemi’nin, Parlamenter Sistemden daha iyi olduğunu söylemeye çalışıyordu.

“Gaf”, gaflığıyla da kalmadı.
Konuyla ilgili çıkan haberler karşısında Cumhurbaşkanlığı bir açıklama yayınladı ve tabii Nuray Mert’in kulakları yine görev başındaydı.

Bu sefer de o kulaklar, açıklamada konuşmanın çarpıtıldığı ithamını duymuş ve hemen anlamıştı;
“İşte otoriter rejim tam da bu, gerçeğin yerini, kulaklarınızla duyduğunuza karşın, otoritenin buyurduğunun alması, bunu kabul etmek zorunda kalmaktır” diyordu Nuray Mert.

Haklıydı.
Nasıl olur da Cumhurbaşkanlığı Nuray Mert’in kulaklarının duyduğuna çarpıtma derdi?
Dememeliydi.
Otoriterlikti bu, çünkü Nuray Mert’in kulakları istediğini duymakta özgürdü.

Gaf ve tevili konusunda yaptığı bu önemli tepitlerden sonra Nuray Mert, Erdoğan’ın mevzubahis konuşmasında kullandığı “Adalet ve Toplumsal Kabul” gibi kavramları irdeliyor ve Cumhurbaşkanı’nın bu gafının, tarih asla tekerrür etmeyeceği için, tabii ki 3. değil de 4.Reich’a (gizli özne ama saklandığı yerden görülebildiği kadarıyla fena halde Erdoğan’a beziyor) nasıl da dönüşebileceğinin muhtemel yolunu çiziyordu.

Gaf’tan başlayarak 4.Reich’a (unutmayın, özne gizli) giden yolu çizerken de kulaklarının hemen arasından, “uzun ve derin bir konu” dökülüyordu Nuray Mert’in;

Bu konu, Müslüman Dünya’da yükselen Antisemitizmin döneminde Nazizm ile kurduğu köprülere, Kudüs Müftüsü Hacı Emin Hüseyni’nin Hitler’le ilişkisine, Sovyet döneminde Rusya’da yükselen Türk milliyetçiliğinin yine Naziler ile ittifakına, Wermacht’la omuz omuza kızıl Ordu’ya karşı savaşan Türkistan Lejyonları’ndan bahisten, Milliyetçi-İslamcı çevredeki yaygın Nazizm tevccühüne bağlanarak ilerliyor ve Nuray Mert tarfından böylece “yükselen tehlikeye”, itinayla dikkatimiz çekiliyordu.

Okuyucu, Nuray Mert’in kulaklarının arasından dökülen bu tarihsel dökümün tümünün, neden ortalama 75 yıllık antikalar olduğunu sorma hakkına sahip midir?

Bunu bilmek zor, çünkü malum, Nuray Mert’e göre iki Reich arasında bir alacakaranlıktayız.

Bu bakımdan,

Ermeni toplumu için sembol olan Kamp Armen’in tapusunun, AK Parti İstanbul milletvekili Markar Esayan’ın da girişimleriyle 27 Ekim 2015’te Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’na iade edilmesi,.

13 Aralık 2015 tarihinde Türkiye tarihinde ilk kez, kamusal alanda ve Müslüman din adamlarının da katılımıyla Yahudi Hanuka bayramının kutlanması,.

7 Kasım 2015’de Mardin Protestan Kilisesinin 60 yıldan sonra Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Süryanice dualar ve ilahiler ile tekrar açılması,.

28 Eylül 2015’de Gökçeada Rum ortaokulu ve lisesinin 40 yıllık aradan sonra eğitime açılması,.

Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından 5 yılda 750 bin lira harcanarak restone edilen Edirne Büyük Sinagog’unun ibadete açılması,.

1923 kuruluş tarihli Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez bir kilisenin, Yeşilköydeki Suryani Kiisesinin yapımına 4 Ocak 2015 tarihinde izin ve destek verileceğinin açıklanması,.

63.ve son TBMM’ye, 53 yıl aradan sonra, 3 Ermeni, 1 Suryani ve 1 Ezidi olmak üzere 5 gayrimüslim milletvekilinin girmiş olması,.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1915 olaylarının yıldönümünde ve 23 Nisan 2014 tarihinde, Ermenice dahil dokuz dilde yayınlanan taziye açıklaması.,

Ve yukarıda anılanlar türünden sayısız, her geçen gün çoğalmakta olan örneğin, Nuray Mert’in kulaklarının arasında neden kendilerine yer bulamadığını, yok eğer buldularsa niye üstteki konu geçerken anılmadıklarının cevabı, yine ancak o “düşünsel alacakaranlık”ta olmalı ki kendisi bundan eskiden beri muzdarip.

Özellikle de bugünlerde, Güneydoğumuzda PKK ile güvenlik güçleri arasında gerçekleşen çatışmalardan geçtiği haberlerle “Yalan Haber” kavramını, fezada olabilecek en uzak yörüngelerden birine oturtma başarısını gösteren ANF’ye 2011 Mayıs sonlarında verdiği röportaj, Nuray Mert’in ızdırabının nadide örneklerinden biri;

O röportajında da Mert, yapımı hızlanmış duble yolların, Devlet’in Güneydoğu’daki şiddet ve soykırım politikalarının bir uzantısı olarak, Kürt Halkını ezmek için taşınacak askeri güçleri taşımak amacıyla planlandığı ve yapıldığı iddiasındaydı.

Nuray Mert bu sözleri, 27 Mayıs 2011’de Berlin’de düzenlenen 4. Avrupa Parlementosu Dersim Konferansı sırasında sarfetti.

4. Dersim Konferansı bileşenleri adına yaptığı yazılı açıklamasında Haydar Işık, Nuray Mert’in bu söylemini;
“Sayın Nuray Mert, bu soykırımı haklı gören bunca namert içinde insanlığın, Türklerin ve Türkiye’nin vicdanı olarak tavır sergilemiştir. Bugün iktidarda olan Hükümet; duble yollar yaparak ordusunun Kürtlere karşı hareket kabiliyetini arttırırken, yapımını düşündüğü barajlarla da Dersim soykırımını kesintisiz sürdürdüğünü göstermektedir. Aslında Başbakan Erdoğan, General Alpdoğan’ın yarım bıraktığı soykırımı tamamlamak amacındadır.” diyerek andı.

Berlin Konferansından yaklaşık 6 ay sonra ise AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan  ve o dönem Başbakan olan Erdoğan’dan AKP tarihi “Dersim Özrü” geldi.

Konuşmasında, Dersim Katliamının devlet eliyle planlandığının ispatı 4 ayrı belge açıklayan Erdoğan;
"Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa, ben özür dilerim, diliyorum" dedi.

Ne diyelim?;
“kulakları var duymazlar, gözleri var görmezler…”
 

 

 

 

 

 

- Advertisment -