12 Eylül’ün ardından Mamak Cezaevi… Copla üzerimize saldıran askeri cezaevi görevlisi er, elimize bir kart tutuşturdu. “Atatürk kimdir?” diye başlayan 12 maddelik listeyi ezbere saymamız isteniyordu. Hatırlamakta zorlanan, sesini yeteri kadar yükseltmeyen tutuklu, ağır bir dayaktan geçiriliyordu.
Mamak Askeri Cezaevi’ndeki zulmün başında Albay Raci Tetik bulunuyordu. “Kafes” bu eziyetin, insanlık dışı vahşetin simgesiydi. Tutuklananlar, ilk önce maymun gibi kafesin içine konuyor, sürekli küfür ve hakaret eşliğinde dövülüyordu. Yayıncı İlhan Erdost’un öldürülmesine giden süreç kafeste başlamıştı.
12 Eylül döneminde, 50’nin üzerinde genç, doğru dürüst yargılanmadan idam edildi. Cezaevi yönetimlerinin saldırılarında onlarca tutuklu hayatını kaybetti. Bu memleketi zulümle, baskıyla yönetebileceğini sanan bir grup cuntacı, amacına ulaşamadı. Türkiye demokrasi yolculuğuna devam etti.
Darbeciler, tarihin utanç safyalarında yerlerini aldı. Üç gün önce ölen ve cenazesinde protesto gösterisi yapılan Raci Tetik, bu utanç listesinin önde gelen isimlerindendi. Mamak’ta onun kurduğu işkenceci sistemin bir mağduru olarak, “Bu dünya sana da kalmadı Raci Tetik. Tarihe bir zalim olarak geçerek bu dünyadan göçtün gittin” dedim.
Benzer darbe süreçleri yaşadığımız Latin Amerika ülkelerinden farkımız, darbeciliğin de, diktatörlük heveslerinin de, despotizmin de Türkiye’de uzun süre ayakta kalamaması…
Türkiye, darbelere rağmen, demokrasi yolculuğunu sürdürmeyi başarabildi. Raci Tetikler’in bu ülkede hükmü genelde çok uzun sürmüyor.
Musa, Hakan, M.Kemal, Bülent, Güray, Önder, Emre
Cumhuriyet’te 16 yıl çalıştım. Orada, mesleğimin en heyecanlı, en riskli, en umutlu günlerini geçirdim. Üç gün önce cezaevine giren Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, M.Kemal Güngör, Önder Çelik’le 16 yılın büyük kısmını birlikte geçirdim. Hepsi çok yakın dostlarım.