Ana SayfaYazarlarYeni bir oyun ve Öcalan’ın rolü (*)

Yeni bir oyun ve Öcalan’ın rolü (*)

 

23 Haziran seçimlerinden önce devlet, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine izin verdi. Ardından Öcalan’ın mesajları kamuoyuna duyuruldu. Siyasi yorumcuların birçoğu, devletin bu hamlesini, Kürtlerin oyunu iktidar blokuna kanalize etme çabası olarak değerlendirdi. Seçimden sonra Öcalan’dan bir süre ses seda çıkmamasını da bunun bir teyidi olarak gördü. Devlet, Öcalan kartını sahaya sürmüş ve umduğu sonucu alamayınca da Öcalan’a yine kapıları kapatmıştı.

 

Ancak gerek Öcalan’ın verdiği mesajların içeriği ve gerekse bölgede Suriye eksenli yaşanan hızlı gelişmeler, devletin Öcalan’ı salt seçimle alâkalı olarak devreye soktuğuna işaret etmiyordu. Kuşkusuz, atılan adımın seçimle bir irtibatı vardı ama bu ikincildi. Öcalan’ın sahne almasının, devlet için daha büyük bir hedefi olmalıydı. Türkiye, Suriye kaynaklı endişelerini izale edecek ve içeriye de olumlu yansımaları olacak yeni bir oyun kurma çabasındaydı. Ve Öcalan’ın da bu oyunda mühim bir rolü vardı.

 

“Kürtlerin başka bir devlete ihtiyacı yok”

                                                                                                                        

Son günlerdeki gelişmeler bu okumayı doğrular nitelikte. ABD ile Türkiye arasında “güvenli bölge” noktasında uzlaşmaya varıldığı gün, Öcalan’ın yeni açıklamaları da halkın bilgisine sunuldu. Daha önceki iki açıklamasında her kelimesinin üzerinde ihtimamla durulmuş son derece diplomatik bir dil kullanan Öcalan, yeni açıklamasında bilindik iddialı diline geri döndü.

 

Açıklamasında tarihi Türk-Kürt ilişkilerinin doğru analiz edilmesi gerektiğini söyleyen Öcalan’a göre, bu bağlamda Kürtlerin başkaca bir devlete ihtiyacı bulunmuyordu. Temel sorun, Kürtlerin bir hukuklarının olup olmamasında düğümleniyordu; kendisi de Kürtlere yer açmaya çalışıyordu. Gelin, Kürt sorununu çözelim. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır.”

 

“Savaşla çözüm olmaz “

 

Öcalan’ın açıklamasında en kayda değer hususlardan biri, derin devlet ya da kontrgerilla yapılanmasına yaptığı vurguydu. Ona göre, Özal döneminden bugüne kadar kendisinin demokratik çözüm çabaları kontrgerilla tarafından sabote edilmişti. Çözüm karşıtı olan bu güçler, günümüzde geçmişteki kadar güçlü değillerdi. Fakat yine de bir savaş çıkaracak potansiyel taşıyorlardı.

 

Öcalan’ın bu ifadeleri siyasi iktidara yönelik bir uyarı olarak değerlendirilebilir. Öcalan, devlet içinde çözüm için çalışanlar ile çözümün karşısına set örenler arasında bir mücadelenin yaşandığını, iktidarın çözüm taraftarları lehine bir kararlılık göstermesi gerektiğini belirtiyor ve Özal dönemine gönderme yapıyor. Özal’ın “Savaşla çözüm olmaz” sözü halen geçerliliğini korumakla beraber, bugün Özal’ın siyasi kararlılığına sahip bir iktidar iradesinin varlığı konusunda sorunlar yaşandığına dikkat çekiyor.

 

“En güçlü olasılık, savaşın devamı”

 

Zannımca Öcalan’ın kendisinden beklenen rolü oynayıp oynayamayacağını tâyin edecek iki faktör var. Biri, devletin alacağı tavırdır. Devlet çözüm yolunda hukuki ve siyasi bazı adımlar atar ve Öcalan’ın hareket alanını genişletirse Öcalan’ın pozisyonu güçlenir. Diğeri ise, Kandil’in Öcalan’a nasıl mukabele edeceğidir. Yani Öcalan’ın konumunda tek belirleyici devlet değildir; Kandil de hareket tarzıyla Öcalan’ın elini güçlendirebilir ya da zayıflatabilir.

 

Kandil’den gelen ilk tepkiler, Öcalan’ı destekler mahiyette değil. Meselâ KCK Yürütme Kurulu Üyesi Duran Kalkan, Öcalan’ın ve HDP’nin barış ve demokratik çözüm çağrılarının “topluma gelip geçici bir umut vermekten öteye geçmediğini” belirtti. Kalkan’a göre, Öcalan ve HDP yeni bir barış ve çözüm umudu yaratmaya çalışsa da, savaşın sürmesi en güçlü olasılık olmaya devam ediyor.

 

Öcalan’ı yücelterek boşa çıkarmak

 

Kandil, bu itirazıyla, kendisini dışarda tutan bir oyunu bozmak için elinden geleni yapacağını gösteriyor.  Devlet, geçmişte olduğu gibi İmralı’yı Kandil’in karşısında konumlandırırsa, bu işlemez. Böyle bir durumda Kandil,  her zaman yaptığı gibi, Öcalan’ı yücelterek boşa çıkarır. Çözüm sürecinde bu net bir şekilde tecrübe edildi.

 

Bu itibarla devletin, Öcalan’ın varlığını Kandil’i dışlamak için değil Kandil’i oyuna dâhil edecek biçimde kullanması, oyunu bu şekilde kurması gerekir. Aksi takdirde Kandil söylemde Öcalan’a biat eder, ancak eylemde bildiğini okur; bu da oyunun sürmesini imkânsız kılar.

 

(*) Kürdistan 24, 14.08.2019

https://www.kurdistan24.net/tr/opinion/966b12af-79b7-4fbe-8667-cf718b347071

 

 

 

 

- Advertisment -