90’lı yıllar deyince bugün pek de iyi hatıralar canlanmıyor. Özellikle de Kürtlerin ve dindarların hafızalarında…
Ama tuhaf bir şekilde 90’lı yıllar Türkiye’de ifade hürriyetinin de altın yıllarıydı.
Özel televizyonlarla ortaya çıkan ‘Konuşan Türkiye’de sahiden de her şey konuşulmuştu.
En önemlisi de bu fikir hürriyetinden o yıllarda devletin en tehlikeli gördüğü Refah Partililer ve o günkü HDP, DEP’liler de yararlanmışlardı.
Üzerinden 30 yıla yakın bir zaman geçtikten sonra zaman zaman o günlerin televizyon tartışmalarının kayıtlarına Youtube’da rastlayınca insanın inanası gelmiyor.
Sahiden bunlar Türkiye televizyonlarında mı yaşandı?
Örneğin 1991 seçimlerine doğru giderken TRT’de düzenlenen liderler açık oturumu.
Sosyalist Parti lideri Doğu Perinçek, Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Başbakan Mesut Yılmaz’ın gözlerinin içine bakarak devletin kanalında şöyle diyebilmiş, kimse de sözünü bölmemiş:
“Devlet bugün en büyük terörist haline gelmiştir. İllegalleşmiştir devlet. Dağa adam kaldırıyor devletin kuvvetleri, Vedat Aydın’ı, sonra gelip kurşunluyor. Can pazarına dönmüştür Kürt illeri. Bugün de devlet kontrgerillasıyla terör yapmaktadır. Köylüye pislik yediriyoruz. Devlete diyoruz ki iki kurşununuz varsa Kürt’e atacak, birini de bize saklayın”.
1992 yılında yine TRT’deyiz.
Nazlı Ilıcak’ın sunduğu programın konukları Taha Akyol, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve DEP milletvekili Ahmet Türk. Kürt meselesini, bölgede yaşanan insan hakları ihlallerini konuşmuşlar. Programın sonunda Eşref Bitlis ile Ahmet Türk, Leman Sam’la birlikte “Memleketim” şarkısını söylemiş.
https://www.youtube.com/watch?v=8fiuSn4Egrk&t=16s
1993 yılı. Dönemin en popüler tartışma programlarından Kanal 6 televizyonda yayınlanan Dinamit. O akşamki bölümü Ahmet Altan şöyle açmış:
“Muhteşem bir futbol gününün akşamında karşınızdayız. Benim gibi Galatasaraylıları çok mutlu edecek bir sonuçla Galatasaray Avrupa’nın en iyi takımıyla İngiltere’de 3-3 berabere kaldı. Müthiş bir heyecan ve keyif yaşadık. Bu akşam programda biz de göstermek istiyoruz ki fikir tartışmaları da futbol maçları kadar heyecanlı ve iyi olabilir. Bu akşam tartışacağımız konu Refah Partisi’nin atağı, merkeze doğru kayışı ve buna karşı çıkan İslamcılar.”
Ve ardından Neşe Düzel tartışmacıları tanıtmış:
“Sayın Tayyip Recep Erdoğan, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, Sayın Bülent Arınç Refah Partisi MKYK üyesi, Sayın Hasan Hüseyin Ceylan Refah Partisi MKYK üyesi, sayın Ercüment Özkan İktibas Dergisi genel Yayın Yönetmeni, Sayın İhsan Arslan Mazlumder Genel Başkanı ve Sayın Mehmet Metiner Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni.”
https://www.youtube.com/watch?v=dFk2r16Ll_g&t=186s.
İslami kesimin kendi iç tartışmalarının bile televizyonlarda yapılabildiği günler.
Aynı yıl Show Tv’de yayınlanan 32. Gün’de ise Mehmet Ali Birand ve Can Dündar, bir imkansızı başarmışlar. Ankara ve İstanbul stüdyolarında Alparslan Türkeş ve DEP’li Orhan Doğan’ı misafir ederek, ikisiyle Kürt meselesini tartışmışlar. Gayet medeni sınırlar içinde geçen tartışmanın bir yerinde telefonla Celal Talabani’ye bile bağlanılmış.
https://www.youtube.com/watch?v=kD_2Lf1Vrzw
Tabii 90’ların en efsane tartışma programı Ali Kırca’lı Siyaset Meydanları.
Bugün Youtube’da sınırlı sayıda kayıtları bulunabilen Siyaset Meydanı’nda neler konuşulmamış, kimler yan yana oturup medeni bir şekilde tartışmamıştı ki?
Youtube’da kayıtları bulunabilen bir kaç örnek.
1994’de Yükselen Milliyetçilik tartışması. Tartışmacılar: Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şendiller, Sadi Somuncuoğlu, Sencer Ayata, Mehmet Metiner, Ümit Fırat, Erdoğan Toprak, Yaşar Okuyan, Cemal Şenel, Tanıl Bora, Baskın Oran, Doğu Ergil, Hasan Yalçın, Ahmet Cemil Tunç…
6 saat süren tartışmada MHP’li, BBP’li isimlerin yanında dillendirilen bazı fikirlerin bir kısmını bugün bir televizyonda söyleyecek olanın program çıkışından koluna bir polis girme ihtimali bir hayli yüksek.
https://www.youtube.com/watch?v=zDFkUM00nH8
1994’de Meclis’e verdikleri yasa önergesi yüzünden Atatürk’e hakaretten dokunulmazlığı kaldırılan Hasan Mezarcı ve DEP’li milletvekilleri o akşam Siyaset Meydanı’na çıkıp kendilerini savunmuşlar. Evi polis tarafından basılan bir DEP’li belediye başkanı da programda yaşadığı işkenceleri anlatmış, Altan Tan, Doğu Ergil’in de konuşmacı olduğu programa İçişleri Bakanı, Olağanüstü Hal Valisi telefonla bağlanıp açıklamalar yapmak zorunda kalmış.
https://www.youtube.com/watch?v=Ep6ITboiIfg&t=1404s
1994’de “Yasaklar” başlıklı Siyaset Meydanı konuk listesinin bir kısmı şöyle: Bakanlar Yaşar Topçu, Azimet Köylüoğlu, Ahmet Kaya, Müjdat Gezen, Ahmet Altan, Cavit Çağlar, Gündüz Vassaf, Zekeriya Beyaz…
https://www.youtube.com/watch?v=bwcsL8oZu7o
1996 yılından düşünce özgürlüğü başlıklı Siyaset Meydanı’nda da Mustafa İslamoğlu, Abdurrahman Dilipak, Can Dündar Ercan Karakaş, Turgut Kazan, Mehmet Altan’ın aralarında olduğu isimler oturup medeni bir şekilde konuşmuşlar.
https://www.youtube.com/watch?v=8ZV3-KAGxVU&t=1085s
1996 yılında Metin Akpınar, Atatürk ve İnönü’nün geçtiği, muhtemelen bugün anlatılsa Atatürk’e hakaretten tutuklama nedeni olacak bir fıkrayı Siyaset Meydanı’nda anlatmış Beyaz, Hasan Kaçan, Gani Müjde de kahkahalarla gülmüşler.
https://www.youtube.com/watch?v=9PmUZ1ObpF8&t=159s
Yine 28 Şubat günlerindeki bir başka Siyaset Meydanı’nın başlığı “Afganistan, Şeriat ve Biz”. Konuşmacıların bir kısmı: Altan Öymen, Mehmet Metiner, Yazgülü Aldoğan, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karahasanoğlu…
Nereden nereye…
90’lardaki bu çok sesli ve renkli televizyon kültürü 2000’lerde de devam etti.
İşler herhalde 2013’den sonra bozulmaya başladı ve nihayet bugünkü siyah beyaz ve tek sesli haline geldi.
Bugün artık birkaç televizyon dışında herkes kendi kanalında fikirdaşlar arası kapalı devre yayınlar yapıyor.
90’larda televizyonlara çıkabilen insanların çoğu ya yasaklı konuk listelerinde ya hapishanede ya da sürgünde.
Ana akım haber kanallarının önlerinde kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan onaylanmış konuk listeleri var. Ve bu listeler her hafta biraz daha kısalıyor. Tabii ki bu listeler Türkiye’nin entelektüel birikimini, siyasi ve fikri pozisyonları yansıtmanın fersah fersah uzağında…
28 Şubat günlerinde laik merkez medyaya çıkabilen Akit Genel Yayın Yönetmeni’nin artık kendi televizyonu var ama o herkesi o kadar rahatlıkla çıkaramıyor. Çıkarabildiği İslami kesimin yetiştirdiği en önemli entelektüellerden eski Başbakan’a bile nezaketi çok görüyor.
Fakat televizyonlar yer vermiyor diye farklı fikirler ve sesler ortadan yok olmuyor. Tartışmalar bitmiyor, siyaset durmuyor, yasaklı isimler kenara çekilmiyor.
Dere yatağını buluyor.
Bugün derenin bulduğu o yatağın adı Youtube kanalları.
Televizyonlarda kendisine yer bulamayanlar, yasaklananlar Youtube’da açılan kanallardan seslerini duyuruyor. Ses de çıkarıyorlar.
Türkiye’de sadece son bir ayın siyasi tartışmalarına bakalım.
Haftalardır bütün iktidar medyasının konuştuğu HDP-İyi Parti ittifak tartışması Medyascope’da Ruşen Çakır’ın Sırrı Süreyya Önder ile yaptığı söyleşiyle başladı.
Bülent Arınç, çok konuşulan camilerden her gece yapılan sala ve dua yayınlarına dönük eleştirisini Kemal Öztürk’ün Youtube kanalında söylemişti.
Devlet Bahçeli ile Ali Babacan arasındaki polemik, Karar TV’de Elif Çakır ve Ahmet Taşgetiren ile yaptığımız Babacan röportajıyla başladı.
Bütün Türkiye’nin konuştuğu Sevda Noyan, sadece Cüneyt Özdemir’in kanalına çıkabildi.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan da Babacan’ın Karar TV’de yaptığı açıklamalara ve 140 Journos ekibinin yaptığı “Sakın Kader Deme” belgeselindeki sözlerine kayıtsız kalamayarak şöyle dedi; “Böyle kalkıp Youtube’larda topladığınız adımlarla netice almanız mümkün değil.”
Ama tam da ana akım kanallarda görünmeyen belgesellere, röportajlara gelen bu tepkiler Youtube’da netice alınabildiğinin delili.
Bugün Youtube’de Türkiye’nin en çok izlenen videolar listesinde Cüneyt Özdemir’in Ahmet Davutoğlu ile yaptığı röportaj ve 140 Journos’un DEVA Partisi ve Ali Babacan belgeseli var. Herhalde bu ilginin en önemli sebebi ne diyecekleri merak edilen bu iki isme ana akım kanallarda yer verilmemesi.
Hükümetin bu büyüyen Youtube tehlikesine karşı yasa tasarısı hazırlığı içinde olması boşuna değil.
1990’lardaki özel radyo ve televizyonların çok sesliliğinden ürken iktidar da yasaklama yolunu tercih etmişti ama dirençle karşılaşınca vazgeçmek zorunda kalmıştı.
Türkiye gibi böyle zengin bir tartışma kültürü, çok renkli televizyon geçmişi olan bir ülkeyi de RTÜK sopası, onaylı konuşmacılar, yasaklı isimler ve asla girilmemesi gereken konu listeleriyle yeniden renksiz, tek sesli televizyonlara mahkum etmek mümkün değil.
Hele de bu çağda.
Televizyonlar tek kanallı, siyah beyaz yayına geçerse, insanlar da Youtube’dan renkli, çok kanallı televizyonları izlemeye başlıyor.
Doğa gibi, ifade hürriyeti de asla boşluk kabul etmiyor.