Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISuriye sınırında bir son dakika: “Gülşen tutuklandı”

Suriye sınırında bir son dakika: “Gülşen tutuklandı”

Koca koca bakanların kınama mesajları yayınladığı, savcıları, mahkemeleri acil duruma geçiren bu büyük Gülşen krizi masanın ancak birkaç dakika ilgisini çekiyor. Erdoğan ve Cumhur İttifakının yüzde seksen oy aldığı Arap Sünni ve dindar Rehyanlı’daki AK Partili seçmenlere Ankara ve İstanbul’daki İslamcı elitlerin dertleri pek heyecan verici gelmiyor anlaşılan. İktidarın en güçlü olduğu ilçelerdeki bu şaşırtıcı eleştirellik düzeyi, gelecek seçimlerde en azından AK Parti’ye bir fatura kesileceğinin işareti. Erdoğan’a destek ise azalsa da sürüyor.

Suriye sınırına birkaç kilometre uzaktaki Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde sıcak bir yaz akşamı.

Misafir olduğumuz evin bahçesindeki çardakta kalabalık bir grupla konuşurken o ana kadar kimsenin dönüp bakmadığı sesi kısılmış televizyonda açık olan haber kanalında kırmızı alt şeritte bir son dakika gelişmesi geçiyor:

“Gülşen tutuklandı.”

İtalyan absürt komedilerine benzeyen bu sahneye dönmeden önce Reyhanlı’da ne işim olduğunu anlatayım.

Özellikle Kürtler ve Kürt seçmenler üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Rawest Araştırma, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Arapların siyasi tercihleri üzerine sahasında bir ilk olacak bir araştırma yapıyor.

Suriyeliler, göçmenler üzerinden Araplarla ilgili ileri geri konuşanlar sık sık unutsa da Türkiye’nin 2-2,5 milyon Arap vatandaşı var.

Bunlar anadili Arapça olan, yüzyıllardır bu coğrafyada yaşayan TC vatandaşları.

Seçimlere dokuz ay kala Arap vatandaşların siyasi eğilimlerini ölçecek araştırma Türkiye genel siyaseti açısından da dikkat çekici bir veriyi ortaya koyacak.

Çünkü Türkiye genelinde Cumhur İttifakı’nın rekor oy aldığı yerler sıralamasında ilk sıralarda Sünni Arap nüfusun çoğunlukta olduğu ilçeler var.

Hatay eski AK Parti milletvekili Mehmet Algan ve Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Girasun’un Perspektif sitesinde birlikte yayınladıkları makale bu ilginç veriyi ortaya koyuyor.

https://www.perspektif.online/turkiyeli-araplar-1/

2018 seçimlerinde Cumhur İttifakı Urfa-Harran’da yüzde 97,7, Eyyübiye’de yüzde 96,2, Akçakale’de 93,3, Hatay Altınözü’nde yüzde 83, Reyhanlı’da yüzde 80,2 ve Kumlu’da yüzde 74,6 oy almıştı.

Cumhur İttifakı ve Araplar deyince bu altı ilçenin sadece AK Parti’nin kaleleri olduğu düşünülmesin.

2018 seçimlerinde MHP’nin geleneksel olarak en yüksek oy aldığı Osmaniye, Yozgat, Kırıkkale, Kayseri, Niğde gibi 10 şehirdeki oy ortalaması yüzde 20.92 ilken bu altı ilçedeki oy ortalaması yüzde 29,4.

MHP Harran’da yüzde 47, Reyhanlı’da yüzde 29 oy aldı.

Arap Alevilerin çoğunlukta olduğu ilçelerde ise durum bunun tam tersi, CHP ve HDP lehine.

Rawest’in araştırmasının yapıldığı Hatay’ın Reyhanlı, Kumlu ve Altınözü; Urfa’nın Harran, Akçakale ve Eyyübiye ve Mardin’in Midyat, Yeşilli, Artuklu gibi ilçelerindeki son siyasi tablo Cumhur İttifakının en sadık seçmen kitlesi içindeki son durumunu da ortaya koyacak.

Araştırmanın ilk saha araştırması ve odak grup görüşmelerini izlemek için Hatay’ın ilçelerinde üç gün dolaştım.

Siyaset dışında Hatay’dan yazılacak çok şey var. İskenderun’un aralarında eski ABD, İtalya, Fransa elçilik binalarının da olduğu olağanüstü ama bakımsız mimari dokusu, bir anda karşınıza çıkan İtalyan Katolik kilisesi, Sinagog, AK Partili bir Arap Ortodoks, DEVA Partisine yakın eski bir Kürt TİP il başkanı, erken Hristiyanlık döneminin etkileyici, çekilen çileleri gösteren eserleri, kazılan her inşaatın altından çıkan pagan, Roma dönemine ait eserler, mozaikler, o mozaiklerin üstüne Ertuğrul Günay’ın vizyonerliği ve Emre Arolat’ın müthiş mimarlığıyla dünyanın en güzel otellerinden Museum Hotel’i dikmiş bir işadamının çılgınlığı, her yıl biraz daha büyüyen, hala depoları sergilenmemiş eserlerle dolu Hatay Müzesi, bir anda bir hediyelik eşya dükkanında karşınıza çıkan Hafız Esad resimleri, sınırda güvenlik kaygılarıyla atıl bırakmış yollar, bakımsız sahiller, Türkiye’nin çok az şehrinde örneği görülebilecek bir uyumla şehir hayatına katılan Suriyeliler…

Ama gezinin amacı siyasi nabız tutmaktı. Özellikle de AK Partili seçmelerin nabzını.

O yaz akşamı Reyhanlı’daki çardağın altında kurulmuş masada oturanların çoğu son seçimlerde oy vermiş, bazıları hala teşkilatlarında görevli AK Partililerdi.

Reyhanlı’nın gözle görülebilen hizmetsizliğiyle başlayan sohbet, AK Parti teşkilatlarından, milletvekillerinden şikayetlerle sürdü, hayat pahalığı, yolsuzluklar, adaletsizlikler derken muhalefetin dozu arttı.

Daha açık konuşanlar vardı, suçu yerel siyasetçilere atanlar vardı, konuşmamak için cep telefonuna bakanlar vardı ama iktidarı savunan yoktu.

Suriye krizinin öncesinde sınırda bayramlaşma görüntüleriyle bilinen ve gelen Suriyelilerle akraba olan Rehyanlı’da bile iktidara yönelik eleştiriler ve hayat pahalığından ilçeye gelen Suriyeliler de nasibini alıyor.

Suriyeli bir bakkalın açtığı kaçak dükkanda herşeyi birkaç lira daha ucuza satması gibi ırkçılık ya da ayrımcılık yüklü olmayan şikayetlerdi bunlar.

Eleştirilerin odağında şimdilik daha çok AK Parti var.

Fatura AK Parti’ye kesilirken, Erdoğan’ın kredisi hala biraz daha yüksek.

Erdoğan’ı ayrı tutarak AK Partiyi eleştirmek Anadolu bilgeliğiyle bulunmuş güvenilir bir taktik.

“AK Partili değilim, Reisçiyim” dediğinizde, bütün AK Parti ve iktidar uygulamalarını istediğiniz kadar eleştirme hakkını kazanmış oluyorsunuz ve bunun için başınıza bir şey gelme ihtimalini de sıfırlıyorsunuz.

Ama gerçekten samimiyetle buna inananlar da var.

Onların tutundukları son dal bu. Erdoğan ile kurulan kişisel güven ilişkisinin siyaset dışı insani bir zemini var ve o yüzden o kredi daha yavaş tükeniyor.

AK Partililerin muhalifliğe doğru evrim sürecinin de bir aşaması bu.

Önce daha savunmasız olan yerel AK Partililer, daha sonra AK Parti suçlanıyor, Erdoğan’ın bunlardan habersiz olduğu söyleniyor, sonra işler düzelmeyince bu kez eleştiri okları Erdoğan’a da dönüyor.

Ama son aşamaya geçmek o kadar kolay değil.

Erdoğan değilse kim sorusunun cevabı henüz yok çünkü.

O yüzden de sahadaki en güçlü AK Parti propagandası muhalefetin daha kötü olduğu üzerine kurulu.

Hemen ardından dış politikada mücadeleci ve bağımsız bir Türkiye ve SİHA’lar geliyor.

İktidarı eleştirenler için bile bu iki alan bir başarı hikayesi. Ve muhalefet bu kazanımlardan geri adım atacak bir teslimiyet içinde görülüyor.

Masadaki AK Partililerden biri bu durumu şöyle özetledi: “Kılıçdaroğlu seçilirse ülkenin anahtarını yabancılara verecek gibi geliyor bana”

Ama buna rağmen iktidara yönelik eleştiriler o kadar şiddetlenmiş ki, AK Parti’nin kalesi olan, Sünni-Alevi ayrımının bütün siyaseti belirlediği bir şehirde bile gençler arasında en azından milletvekilliği seçimlerinde CHP’ye oy vermeyi düşünen ve bunu dile getirmekten çekinmeyenler var.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise kafalar karışık. Hala içe sinen bir aday görünmüyor.

Belki Türkiye’de sadece Güneydoğu’da duyabileceğiniz sıklıkta Abdullah Gül ismi duyuluyor, bazıları Mansur Yavaş diyor.

Kılıçdaroğlu ile ilgili şüpheler var. Ama bu şüpheler Kılıçdaroğlu’nun insanlığı değil, siyasetçiliğiyle ilgili.

Dürüst bir insan olduğu konusunda herkes hem fikir ama ülkeyi yönetemeyeceği konusundaki kanaat da yaygın.

CHP ile ilgili şüpheler yaş ortalaması arttıkça yükseliyor.

Daha sonra gittiğimiz Antakya’nın dışındaki bir mahalledeki yaş ortalaması daha yüksek bir akşam oturmasında daha muhalif olan bir avukatın eleştirilerini sessizce dinleyen mahalleden akraba ve komşular, avukatı espriyle uyardılar: “CHP’ye oy verme de, ne yaparsan yap.”

Masada iktidarı destekleyen tek kişi ise bir memurdu ve o da sadece “Bütün dünyada enflasyon var” diyebildi. Ama bu artık o kadar da ikna edici bir karşı savunma gibi görünmüyordu.

Her şeyin yetiştiği, herkesin en azından bir evi, bir arabası olan bereketli topraklar üzerine kurulu bir mahallede ekonomik kriz hayatı büyükşehirlerdeki kadar felç etmiyor.

İnsanlar ayakta kalmanın yollarını buluyorlar.

O yüzden siyasi tercihlerde en önemli kriter ekonomi değil.

AK Partililerde heyecanı esas kaçıran, iktidar ile ona inançları, kimlikleri yüzünden bağlı kitlelerin arasında giren kara kedi hızla zenginleşen, çok güçlenen, kendine ait bir dünyada yaşayan AK Parti nomenklaturası ile halk arasında açılan makas ve iletişimin azalması.

Bu yönetici AK Parti elitleri hakkında yolsuzluk, ahlaki çöküntü iddiaları ve hesap vermezliklerinden şikayetler ayyuka çıkmış durumda.

O yüzden AK Parti milletvekilleri etrafta pek görünmüyor. Çarşı pazarda tepkiler yüzünden dolaşamıyor. Dolaşanların da seçilmiş yerlere gittiği söyleniyor.

AK Partililerin bir kısmını hala içeride tutan tek teselli “Reis”in bunları bilmiyor olması.

Ama bizim bildiğimizi o neden bilmiyor sorusunu da masada sessizlikle karşılanıyor.

Masanın üzerinde bu kadar ağır meseleler varken birden ekranda kırmızı alt şeritte görünen son dakika haberine dönüp bakıyor herkes:

“Gülşen tutuklandı”

Sonra televizyonda aralarında gazeteciler, avukatlar, eski askerlerin de olduğu televizyon tartışmasındaki konuklar Gülşen’in tutuklanmasını tartışmaya başlıyorlar.

Reyhanlılı bir fizik öğretmeni de her akşam bir kanalda siyaset bilimci, araştırmacı olarak bu gündemi yorumlayan seçilmiş kadronun arasına katılmış. Herkes tanıdıkları adamın bu yeni kimliğine gülüyor.

Koca koca bakanların kınama mesajları yayınladığı, savcıları, mahkemeleri acil duruma geçiren bu büyük Gülşen krizi masanın ancak birkaç dakika ilgisini çekiyor.

Erdoğan ve Cumhur İttifakının yüzde seksen oy aldığı Arap Sünni ve dindar Rehyanlı’daki AK Partili seçmenlere Ankara ve İstanbul’daki İslamcı elitlerin dertleri pek heyecan verici gelmiyor anlaşılan

İktidarın en güçlü olduğu ilçelerdeki bu şaşırtıcı eleştirellik düzeyi, gelecek seçimlerde en azından AK Parti’ye bir fatura kesileceğinin işareti.

Erdoğan’a destek ise azalsa da sürüyor.

Erdoğan’a desteğin ne kadar azalacağını ise rakip adayın performansı ve muhafazakar seçmenle bir güven ilişkisi kurup kuramayacağı belirleyecek.

Tam manzarayı görmek için Rawest’in anket sonuçlarını beklemek gerekecek.

- Advertisment -