Köyde taziyeleri kabul eden Erzurumlu Arslan ailesi 22 yaşındaki oğulları Hakan Arslan’ın İstanbul’da inşaatta çalıştığını biliyorlardı. 7 Haziran 2015 seçimleri arafesinde seçim için arkadaşlarıyla Diyarbakır’a giden Arslan’dan bir daha haber alamadılar.
2016 yılında Sur’daki hendek olayları sırasında çatışmada öldürüldüğünü bir akşam IMC tv’de haberleri izlerken öğrendiler.
Hakan Arslan’ın kemikleri, yeniden inşa edilen Sur’da 2021 yılında başlayan kazı çalışmalarında bulundu.
Ama Arslan ailesi, olaydan 5 yıl önce yani 2016 yılında çocuklarının bedeninin nerede olduğunu zaten yetkililere bildirdiklerini anlatıyor:
“Biz 2016 yılında yetkililere cenazenin nerede olduğunu söylemiştik. Ama 2021 yılında yapılan bir kazıya kadar cenazeyi teslim etmediler. Daha sonra DNA eşleştirmesi için kan verdik ve cenazenin bize ait olduğu tespit edildi ve buna rağmen 10 ay daha bekletildi.”
“22 yaşındaki oğlumu bir kutu içerisinde kucağıma verdiler”
Aileye ayın 25’inde avukatları aracılığıyla “Cenazenizi Diyarbakır Adliyesinden alabilirsiniz’ haberi verildi.
Baba Ali Rıza Arslan iki akrabasıyla birlikte pazar günü özel araçları ile Diyarbakır’a cenazeyi almak için yola çıktı. Diyarbakır’daki ilk geceyi pansiyondan bozma bir otelde geçirdi.
Pazartesi günü mesainin ilk saatlerinde Diyarbakır Adliyesi’ne gitti.
Akrabalarını kapıda bekletti ve tek başına Adliye binasına girdi. Binada ona söylenen koridora yöneldi ve kâtibin odasına girdi. Sonrasında yaşananları Ali Rıza Arslan anlatıyor:
“Cenaze burada mıdır?” diye sordum. “Evet” dedi. Gitti bir torbayı alıp getirip önüme koydu. Torbada bir CD olduğunu söyledi. “Torbanın ağzını açabilir miyim?” diye sordu. Ben de “torba senin elindedir, aç” dedim. İstanbul’da gelen evrakları aldı yanına. Torbanın ağzını açarken kendimi kötü hissettim. O kemikleri görünce kutunun içinde… Oğlum 22 yaşındaydı. Ben o kemikleri görünce bittim. Çok kötü oldum. Avukatla beraber CD’yi aradılar. CD’yi bulamayınca tekrar bağladılar. Ben de cenazemi aldım kucağıma çıktım. Kendimi çok kötü hissettim. Diyarbakır başıma yıkıldı. Dünyam değişti. 7 yıl sonra 22 yaşındaki oğlumun cenazesini bir kutu içinde kucağıma verilince, ben bittim.”
Hakan Arslan’ın annesi Melike Arslan; “Ben yıllardır oğlumun bedenini görmek için bekliyordum ama oğlumu, eşimin kucağında bir karton kutunun içerisinde televizyonda gördüm.”
“Bir işe yarayacağını bilsem feryat edip bağıracağım”
Cenazeyi tek başına aldıktan sonra akrabalarının beklediği alana gelerek özel araçlarına bindiler ve Erzurum’un Karayazı ilçesine bağlı Çavuşköyünde bulunan evlerine geldiler. Evinin bahçesinde kurulan taziyede misafirlerini karşılarken bulduğumuz Ali Rıza Arslan hala çok üzgündü:
“Bir düşünün, 22 yaşındaki çocuğunuzu küçük bir karton içine sığdırırlarsa ne düşünürsünüz? Bir şeye yarayacağını bilsem, feryat edip bağıracağım. Ama o da bir şeye yaramaz biliyorum.”
“3 gün geçti ama o torba hala kucağımda zannediyorum”
Oğlunun kemikleri de olsa bir mezarı olduğu için teselli bulduğunu söyleyen Arslan; “Bir konuda da diyorum en azından kemiklerini getirip burada mezarını yapabildim. Bu beni teselli ediyor ama üzerinden 3 gün geçmesine rağmen ben bazen kendi kendime durup o torba hala kucağımda zannediyorum.”
Jandarma “mezarını gitmeden kazdır” talimatı vermiş
Oğlunun cenazesini alıp Erzurum’a doğru yola yeni çıkmışken, aileye jandarma tarafından telefonda “Köye telefon açın, söyleyin mezar kazsınlar” talimatı gelmiş.
Baba Arslan ise jandarmaya, “Ben daha 5 – 6 saat yol geleceğim. Yarın geldikten sonra söylerim mezarı kazarlar” demiş fakat telefondaki jandarma komutanı kabul etmemiş, “Mezarı kazsınlar. Ben gidip bakacağım. Fotoğrafını çekeceğim” demiş.
Bunun üzerine baba Arslan telefon etmiş: “Çocuklar gidip mezarı kazdılar. Onlar da gelip gördüler. Sonra biz gelip cenazeyi defnettik.”