İstanbul’da, Boğaziçi Üniversitesi’nde vuku bulan olayı hatırlıyorsunuzdur. Bir grup öğrenci Afrin harekâtında şehit olan askerlerimizin hatırasına bir masa kurup tatlı (lokma-lokum?) dağıtmak istedi. Başka bir grup öğrenci buna karşı çıktı. Masanın karşısına “İşgalin katliamın lokumu olmaz” ifadesinin yer aldığı bir pankart açtı. Bazı iddialara göre de tatlı dağıtanlara saldırdı veya saldırmak istedi.
Bu olay siyasette de medyada da geniş yankı buldu. Cumhurbaşkanının bir konuşmasında olaydan bahsetmesi ve “komünist öğrencileri” azarlaması yankıları büyüttü. Cumhurbaşkanı ayrıca “komünist öğrencilerin üniversitede okumasına izin verilmeyeceği” yolunda sözler sarf etti. Arkasından, muhtemelen durumdan vazife çıkartan bazı güvenlik amirlerinin talimatıyla, üniversitedeki olaya bulaşmış kimi öğrenciler operasyonlarla gözaltına alındı. Olay yargıya intikal etti veya etmek üzere.
Bu olaya nasıl bakmak gerekir? Sanırım birkaç açıdan yorum yapmak mümkün. Olayda iki ihtimal söz konusu. Bir: “komünist” olduğu söylenen öğrenciler tatlı dağıtan öğrencilerin masasına saldırıp lokum dağıtılmasını engellemek istemiş olabilir. İki: Fiilî, fiziksel bir saldırı yoktur ama sert ve egemen fikre ters olduğu söylenebilecek bir karşı-görüşün dile getirilmesi söz konusudur. Sanırım yargı safahatında gerçek durumun ne olduğunu anlayacağız.
İlki vuku bulduysa, ortada sevimsiz bir durum var. Tatlı dağıtılması zorla engellenmek istendiyse, bazı sivil vatandaşlardan başka bazı sivil vatandaşlara olmaması gereken bir müdahale söz konusudur. Bunun yapılmaması gerekirdi. Ancak, böyle tatsız bir şey yapıldıysa bile olayı fazla büyütmek anlamsız. Bunu bir suçtan ziyade bir kabahat olarak görmek ve söz konusu öğrencileri ikaz edip dosyayı kapatmak en doğrusu olur. Bu olaydan hareketle bu öğrencilerin eğitim hayatı sicilini ve adlî sicilini bozacak adımlar atmak, bu insanlara belki ilerde pişman olacakları, üzüntüyle hatırlayacakları bir hatâdan dolayı kalıcı ve çok boyutlu zarar vermek sonucunu doğurabilir.
İkincisi vuku bulduysa, vakayı ifade özgürlüğü ve eğitim hakkı açısından değerlendirmek lâzım. “Komünist” olduğu söylenen öğrencilerin öyle olup olmadığını bilmiyorum. Tahminim, ortodoks sosyalist çizgiye yakın oldukları. Bu durum bizi ilginç bir konuya götürür. Ortodoks sosyalizmin insan hakları ile bir ilişkisi yoktur. Daha doğrusu, ortodoks sosyalizm insan haklarına karşıdır. İfade özgürlüğü de en başta karşı olduğu özgürlüktür. Zira ortodoks sosyalistler, sosyalizmin herkesi bağlayıcı ebedî gerçek olduğuna inanır ve sosyalizmin egemen olduğu yerlerde başka görüşlerin ifade edilmesini gericilik veya faşizm olarak görür. Bu yüzden, ortodoks sosyalizmin hâkim olduğu yerlerde ifade özgürlüğünün tamamen ortadan kalkacağından emin olabiliriz.
O zaman soru şu: Liberal demokraside devlet iktidarını ele geçirmeleri halinde herkes için ifade özgürlüğünü kaldıracak olanlara da ifade özgürlüğü tanınmalı mı? Cevabım net: Evet. Bunun için iki gerekçe söyleyebilirim. Bir: Böyle yapmamak liberal demokrasinin kendi kendisini inkâr etmesi anlamına gelir. İki: Bunu yapmaması (yapamaması) liberal demokrasinin özgüvenini kaybetmesine ve zamanla radikal akımları kontrol ve terbiye gücünden mahrum kalmasına yol açar. Liberal demokrasiler yüzde yüz güven içinde olan, bir defa kurulunca bir daha asla yıkıl(a)mayacak rejimler değildir. Hattâ birçok bakımdan anti-demokratik rejimlerden daha güvensizdir. Ancak, liberal demokrasilerin sağladığı özgürlük radikalizmi törpüler; usul kuralları üzerindeki vurgusu ve kontrolü radikal, anti-demokratik grupların eylemlerini sınırlar.
Radikal grupların toplumda egemen hislere ve fikirlere aykırı görüşler dile getirmesi halinde ne yapmak lâzım gelir? Aynısını yapmak, yani ifade özgürlüğüne sahip çıkmak gerekir. Söz konusu hadisede yaşandığı gibi, bu tür konuşmalara ve beyanlara toplumsal cevaplar zaten verilecektir. Toplumsal hayat böylece akıp gidecektir. Ayrıca, bir görüşün toplumda yaygın görüşlere aykırı olması ona ifade özgürlüğü tanınmamasını gerektirmez ve bunun yapılmasını meşrulaştırmaz. Fikirler ifade özgürlüğü verilmediği için ortadan kalkmaz; muhtemelen yer altına iner ve daha da radikalleşir. Serbest tartışma minderine çekilen görüşler ise törpülenir ve sivriliklerden uzaklaşır. Sanırım bu vakaya sebep olan öğrencilerle tartışmalar yapılsa, birçoğu fikirlerinden bazılarının çürütüldüğünü görecek ve konumlarını tashih etme ihtiyacını hissedecektir.
Diğer taraftan, eğitim hakkı her vatandaşa aittir. Hiç kimse ideolojik konumundan dolayı eğitim hakkından mahrum bırakılamaz. Komünist olan da faşist olan da, İslamcı olan da ateist olan da, ılımlı olan da radikal olan da eğitim hakkından yararlanacaktır. İnsanların radikalliklerine bakarak onları herkesin sahip olduğu hakları kullanmaktan dışlayamayız. Bunu yaparsak, korktuğumuz türden bir kötülüğü kendi elimizle kendi başımıza getrmiş oluruz. Bu yüzden, komünist öğrenciler de elbette okuyacaktır. Üniversitelere devam edecektir. Hangi radikalizm türüne bağlı olurlarsa olsunlar insanların fikirlerinden dolayı değil eylemlerinden dolayı cezalandırılması gerekir. Bunu yapamayan bir toplum da uygar toplum olma iddiasında bulunamaz, ifade özgürlüğünün nimetlerinden yararlanamaz.
Ortodoks sosyalizme duyduğum antipati, yazılarımı takip edenlerin malumudur. Ancak, haklara verdiğim değerde hiçbir şekilde insanlar arasında ayrım yapmak istemem. Evet, bana göre, komünist öğrenciler de ifade özgürlüğüne ve üniversitede tahsil görme hakkına sahiptir.