6 Nisan 1909 akşamı Galata Köprüsü üzerinde gazeteci Hasan Fehmi’yi vurdular. Hasan Fehmi, dönemin en demokrat ve sözünü sakınmaz aydınlarındandı. Çok satan Serbesti gazetesinin yayın yönetmeni ve başyazarıydı. Hasan Fehmi, Abdühamit’in baskılarına karşı çıktığı için yaşamının bir bölümünü yurtdışında geçirmişti. II. Meşrutiyet döneminde yeni yönetimi eleştiriyor, hayal kırıklığına uğradığını belirten makaleler yazıyordu.
II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet gibi beklentiler öne çıkmıştı. Yeniden açılan Meclis-i Mebusan, imparatorluğun değişik milliyetlerden oluşan yapısını yansıtan çoğulcu bir görünüm kazanmıştı. Türklere ilaveten Ermeni, Rum, Yahudi, Arap, Kürt milletvekilleri, tarihimizin en canlı tartışmalarının yapıldığı bir dönemde Meclis’te serbestçe konuşarak taleplerini dile getiriyorlardı. Bu mutluluk uzun sürmedi: İttihat Terakki Cemiyeti’ne egemen olan bir grup, adım adım baskıcı bir rejim inşa etmeye girişti.
Hasan Fehmi’nin öldürülmesiyle başlayan sürecin sonunda ülke giderek tek parti diktatörlüğünün egemenliği altına girdi. Elimde Serpil Çalışlar Ekici’nin bir çalışması var: “Hasan Fehmi ve Serbesti Gazetesi” (Kopernik Yayınları). Toplam 155 gün yayınlanabilen Serbesti gazetesinin nüshalarından derlenmiş bir çalışma.
Aynı zamanda Hasan Fehmi’nin bir kısa biyografisi de kitapta yer alıyor. Hasan Fehmi’nin yönettiği bu gazete devrin en sert muhalif gazetesi. En özgürlükçü sesi. Serbesti nüshalarından seçilen haber ve makaleler içinde, 1922’de linç edilerek öldürülen gazeteci, siyasetçi Ali Kemal’e ilişkin değerlendirmeler de ilgi çekici.
Gazetedeki yazılar 1908-1909 yıllarına ait. Yani Ali Kemal’in öldürülmesinden 13 yıl önce yazılmışlar. Serbesti’nin 14 Aralık 1908 tarihli 29. sayısında Hasan Fehmi imzalı yazı Ali Kemal’i anlatıyor. Tehdit altında olduğu için genellikle yazılarında imzasını kullanmayan Hasan Fehmi Bey’in, bu yazısı imzalı.
Bu imzalı uzun yazıda Ali Kemal’le ilgili çok olumlu görüşler ifade eden Hasan Fehmi şu ilgi çekici değerlendirmede bulunuyor: “On yedi seneden beri Ali Kemal Bey’i yakından tanırım ve bütün her şeyini bilirim. Mısır’dayken postayla gelen mektuplarını çoğu zaman kendim açardım. Hiçbir vakit Ali Kemal Bey’in istibdat hükümeti arzusuna, ufak bir yakınlığını bile hissetmedim.