Süreyya Paşa (İlmen) 1874’te, bir genelkurmay başkanının, Serasker Rıza Paşa’nın oğlu olarak dünyaya geldi. İçerisine doğduğu ortam ve ailesinin de etkisiyle harp okuluna girip çok genç yaşta general unvanını kazandı.
Birinci Dünya Savaşı’nda görev yaptıktan sonra askerliği bıraktı ve sivil toplum alanda çalışmalar yürüten bir iş insanı oldu.
Varlıklı bir aileden geliyordu ve bu varlıkları çeşitli yatırımlar ve hayır işleri için değerlendiriyordu.
Aynı zamanda da çeşitli sivil toplum faaliyetleri yürütüyordu. 1923 yılında Kadıköy Kızılay cemiyeti başkanıyken, halktan toplanan yardımlar sayesinde Yoğurtçu Çayırını kurutarak dere kenarına bir rıhtım inşa ettirdi. Günümüzde Yoğurtçu Parkı olarak kullanılan alanın ilk mimarı oydu.
Yoğurtçu Parkı’na dikilen heykeli halen Kadıköy’ü ziyaret edenleri selamlıyor.
1927’de milletvekili seçilerek TBMM’ye giren Süreyya İlmen, 3 yıl sonra, 1930’da siyaseti bırakarak Ankara’dan İstanbul’a geri döndü.
1939’da İdealtepe ile Maltepe sahili arasında yer alan sebze bahçelerini plaj yapmak için yıktı. İnşaatına 1939 yılında başlanan Süreyya Plajı 1946 yılında halkın kullanımına açıldı.
Mitolojiye meraklı olan Süreyya Paşa, plaja bir de Yunan mitolojisinden ilhamla “Bakireler Tapınağı” inşa ettirdi.
Plajın yapıldığı yer o günden bu yana Süreyya Plajı olarak biliniyor, fakat artık o alanda bir plaj mevcut değil. 1990’ların başında belediyenin otoyol projesine yenik düşen plajın kapladığı alan doldurularak yol yapıldı ve şu anda üzerinden otomobiller geçiyor.
Plajın sembolü olan ve Maltepe Belediyesi’nin logosunda yer almaya devam eden Bakireler Tapınağı ise artık denizin içinde değil, denize uzak ve budanmış halde.
Süreyya Paşa’nın İstanbul’a bir başka hizmeti ise, 1950’de 1800 dönümlük Narlıdere Çiftliği’ni İşçi Sigortalarına (SSK) hastane olarak kullanılması için hibe etmesi. Bu alanda 1951’de açılan Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi halen hizmet vermeye devam etmekte.
Entelektüel ve bir hayli bonkör olan Paşa’nın İstanbul’a kültür sanat alanında da büyük bir armağanı olmuştu.
İstanbul’un işgal altında olduğu dönemlerde Maarif Nezareti (eğitim bakanlığı) okullara ödenek vermiyordu. İnsiyatif alarak Kadıköy’deki bir okula yardım toplamak için, Kiliseye bağlı, Türkiye’nin en eski tiyatro salonu Apollon Tiyatrosu’nda (daha sonra adı Rexx olacak, geride bıraktığımız yıl kapanan olan bina) bir gece düzenlemek istedi.
Fakat Apollon Tiyatrosu, eğitime destek için düzenlenecek olan bu geceye çok fazla para talep edince, Süreyya Paşa Kadıköy’e modern bir sinema ve tiyatro binası yapmaya karar verdi.
1924’te inşaatına başlanan ve 1927’de tamamlanarak hizmete açılan bu sinema ve tiyatro binası, kendisini yaptıran kişinin adını taşıyordu: Süreyya Sineması.
Aslında Süreyya Paşa’nın İstanbul’da bir opera binası açmak hep hayalinde vardı. Yaşanan bu olay hayalini gerçekleştirmeye vesile olmuştu sadece:
“Viyana’da bir opera seyrettim. Hayran kaldım. Keşke bizde de böyle salonlar olsa, böyle oyunlar oynansa diye düşünüp bu binayı yaptırdım.”
Süreyya İlmen, 7 Mart 1947’de 20 yılı geride bırakıp 21. yaşını kutlayan Süreyya Operası’nın şerefine bastırdığı takvimde binanın hikayesini şöyle anlatıyor:
“1923 senesinde ben ne yapıp yapıp derin bir hamiyet hissiyle memleketimizde eşi olmayan Süreyya Sineması’nı inşaya başladım. Maksadım para kazanmak olsaydı hiç şüphesiz ki aynı masrafla (yalnız arsa fiyatı farkı hariç olmak üzere) bu abideyi Beyoğlu’nda pek güzel inşa edebilirdim. Ben aynı zamanda Kadıköylülerimizin sinema ve tiyatro ihtiyaçlarını temin etmekle beraber Kadıköy’ümüze bir şeref vermeyi de düşünmüş, konser, konferans, dans, balo, çay, nişan, düğün merasimi gibi içtimai ve medeni birçok ihtiyacımızı da nazarı itibare alarak büyük bir salonun da sinemamıza ilavesine karar vermiş ve olveçhile planlarını hazırlamıştım. İnşaat üç sene sürdü. Cephesi ve içerisi heykellerle süslendi, parter tavanın ortasına bir daire içinde “Tiyatro mektebi edebdir. Musiki ruhun gıdasıdır.” Ve dört köşesine de “geliniz, görünüz, anlayınız, ibret alınız” yazdırttım. Nihayet 1927 senesi Mart’ının altıncı günü Şehremini Sayın Muhiddin beyefendinin nutuklarıyla resmi küşadı icra edildi. Sahnesi 1933 senesinde yapıldı. Türkiye’nin en büyük sahnesidir.”
“Hâsılı o devirde Kadıköy’ümüzde yavrularımızın mektepsiz kalması Zehra Hanım Paviyonu’yla Süreyya Sineması’nın inşasına sebep olduğunu şu uzun tafsilatın neticesi olarak sizlere arz ile bilahare Kadıköy’ümüzün mektepsizliğini nazarı itibare alan Hükümeti Cumhuriyetimiz de muhtelif semtlerimizde birçok büyük mektepler inşa ve bu suretle okul ihtiyacımızı temin etmiş olduğundan dolayı sonsuz minnet ve şükranlarımızı bu vesile ile de tekrar eylerim.”
Bina, 2005 yılına kadar sinema ve tiyatro sahnesi olarak hizmet verdi. 2005’te Kadıköy Belediyesi binayı 49 yıllığına kiraladı ve restore ederek opera binası olarak 2007 yılında yeniden hizmete açtı.
Kadıköy’ün tam kalbinde; Bahariye Caddesi üzerinde, önünden nostaljik tramvayın geçtiği tarihi bina sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da en güzide opera salonları arasında yer alıyor.
Süreyya Paşa 6 Şubat 1955’te vefat etse de, eserleri günümüzde de İstanbullulara hizmet etmeye devam ediyor.
Belki bir çok kez önünden geçtiğiniz, belki içerisinde düzenlenen etkinliklere katıldığınız ve az önce hikayesini okuduğunuz Süreyya Operası Pazar sabahları saat 11.00’de “Kahve Konserleri”ne ev sahipliği yapıyor.
Geçtiğimiz dönem Kurukahveci Mehmet Efendi sponsorluğunda Süreyya Operası’nda düzenlenmeye başlayan Kahve Konserleri, gördüğü yoğun ilgi neticesinde bu yıl da yine Cihat Aşkın, Burak Bilgili ve Hakan Şensoy’un kılavuzluğunda sezon boyunca pazar sabahları sanatseverler ile buluşacak.
Sezonun ilk ‘Kahve Konseri 9 Ekim Pazar, sabah 11.00’de. Sahnede ise Roberto Issoglio olacak.
Etkinliğin salon biletleri 60, 1. ve 2. kat fiyatları ise 50 TL.
Güzel bir Pazar sabahı için kaçırılmayacak bir etkinlik serisi.
Biletler için:
https://www.mobilet.com/event/kahve-konserleri-roberto-issoglio-13479-f726