Kadıköy Fikirtepe’de 9 Ekim akşamı yaşanan patlamada üç kişi hayatını kaybetmişti. Bu üç kişiden biri evin sahibi Mustafa Karahan, diğer ikisi ise Mustafa Karahan’ın çalışanı Özbekistanlı Anvarjon Kadirov’un kızı ve babasıydı. Anvarjon Kadirov, patlamadan yaralı olarak kurtulmuştu.
Mustafa Karahan’ın, kendisini ihbar eden ve hapis yatmasına neden olan ağabeyinden intikam almak için bomba yaptığı ve patlamaya da bomba yapımında kullanmak için evde bulundurduğu patlayıcı maddelerin neden olduğu açıklanmıştı.
Soylu’dan savcıya: “Benden habersiz nasıl terör soruşturması başlatırsınız”
Halk TV’den Seyhan Avşar’ın Cuma günkü (21 Ekim) haberine göre, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’a telefon açarak, “sert bir üslupla”, Fikirtepe’deki patlama hakkında nasıl kendisinden habersiz terör soruşturması başlatıldığını sordu.
Haberde Başsavcı Uçar’ın Soylu’ya verdiği cevap hakkında, “Patlamaya neden olan kişinin 1980’li yıllarda TKP-ML terör örgütünden yargılanan M.K. olduğunu belirterek soruşturmanın teröre çevrilme gerekçesini açıkladı” deniyordu.
Haber yayımlandığında, Mustafa Karahan’ın 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde TKP-ML (TİKKO) üyesi olduğu ve darbe sonrasında bu sol örgütle ilgili dava kapsamında yedi yıl hapis yattığıyla ilgili birçok haber çıkmıştı.
Kontra-haber: “Terör şüphesi ortadan kalktı”
İçişleri Bakanı’nın, savcılığın üç kişinin hayatını kaybettiği bir patlamayla ilgili “terör şüphesiyle” soruşturma başlatmasına tepki gösterdiğini iddia eden haber, bir tuhaftı.
Ancak bir gün sonra aynı konuyla ilgili yayımlanan bir başka haber, konuyu daha da tuhaf hale getirdi.
Sabah gazetesinden Emir Somer’in patlamadan yaklaşık iki hafta sonra yayımlanan bu haberi, içerik olarak, patlamadan sonraki günlerde yayımlanan birçok haberden hemen hemen farksızdı.
Bu haberde de olaya, Mustafa Karahan’ın ağabeyinden intikam almak için evde bulundurduğu patlayıcıların neden olduğu iddiası, önceki haberlerde olduğu gibi, olaydan yaralı kurtulan Anvarjon Kadirov’un ve adı geçmeyen başka tanıkların ifadelerine dayandırılarak sunuluyordu.
Mustafa Karahan’ın evde yapacağı bombayı ağabeyine kargoyla gönderme planı ve ağabeyin adı dışında neredeyse hiçbir fark olmayan haberde şu ifadeler dikkat çekti:
“Olayın perde arkasının aydınlanmasıyla birlikte terör şüphesi ortadan kalktı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da olayın ardından yaptığı açıklamada, ‘Yaptığımız çalışmalarda bir terör bağlantısı şu an için göremedik. Soruşturma yürütülüyor ve 30’a yakın kişinin ifadesi alındı’ demişti.”
Sabah’ın haberi.
İstanbul Valisi: “Doğalgaz patlaması”
Aslında Fikirtepe’deki patlamayla ilgili olarak, daha olayın yaşandığı 9 Ekim akşamından itibaren bazı tartışmalı başlıklar söz konusuydu.
9 Ekim akşamı saat 19.05 sıralarında yaşanan patlamanın üzerinden iki saat geçmeden, ilk resmi kimlikli açıklama İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın Twitter hesabından geldi.
Vali Yerlikaya, attığı tweette “Fikirtepe’de meydana gelen doğalgaz patlamasında üç kişi hayatını kaybetti” diyerek patlamanın nedenini doğalgaz diye ilan etmiş oldu.
Hemen birkaç dakika sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da konuyla ilgili bir tweet atarak “ilk tespitlerimize göre patlama doğalgaz kaynaklı değil” dedi.
Daha sonra İGDAŞ’tan, patlamanın yaşandığı dairede doğalgaz bağlantısı bulunmadığı açıklaması geldi.
İmamoğlu ve İGDAŞ’ın açıklamalarından sonra İstanbul Valiliği’nin 23.45’teki resmi açıklamasında “doğalgaz patlaması”ndan bahsedilmedi; “patlama ve yangının kesin sebebi incelemelerden sonra kamuoyu ile paylaşılacaktır” ifadesi yer aldı.
Vali Yerlikaya, doğalgaz bağlantısı ve aboneliği bile bulunmayan bir daireyle ilgili olarak neden “doğalgaz patlaması” diye tweet attığıyla ilgili bir açıklama yapmadı.
İstanbul Valiliği: “Kimliği tespit edilemeyen bir kişi”
Valiliğin o gece yaptığı açıklamada, o an için bir anlam ifade etmeyen, bugün ise dikkat çekici hale gelen bir detay daha var.
Valilik açıklamasında hayatını kaybeden kişilerle ilgili şu bilgiler yer alıyor:
“Olayda Özbekistan uyruklu (A.K) yaralanmış olup, 112 Acil Sağlık ekiplerince sevk edildiği hastanede tedavi altına alınmıştır.
Yapılan arama çalışmalarında maalesef, yaralı (A.K)’nın 68 yaşındaki babası (M.K) ile 10 yaşındaki kızı (N.K) ve henüz kimliği tespit edilemeyen bir kişi olmak üzere 3 kişinin hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.”
Hayatını kaybeden iki Özbekistan uyruklu kişi tespit edilirken, dairenin sahibi ve Özbekistanlı aileyi de yardımcı olarak yanına alan Mustafa Karahan’ın kimliğinin tespit edilememiş olması, valiliğin o geceki ikinci ilginç durumuydu.
“TKP-ML üyesi M.K. öldü”
Durumun daha tuhaf tarafı ise, İstanbul Valiliği’nin tespit edemediğini açıkladığı üçüncü kişiyi, “Türk Savunma Teşkilatı” adlı anonim bir Twitter hesabının tespit ederek Valilik açıklamasından beş dakika önce yaptığı paylaşımla duyurmasıydı.
Twitter hesabının paylaşımında M.K. diye bahsedilen Mustafa Karahan’ın, ilerleyen günlerde gündeme gelecek olan TKP-ML örgütü üyesi olduğu bilgisi de bu suretle ilk kez kamuoyuna duyuruluyordu.
Anadolu Ajansı: “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kadıköy’deki patlamayı ‘terör’ yönünden inceleyecek”
Ertesi gün Anadolu Ajansı, Fikirtepe’deki patlama hakkında, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen soruşturma başlatıldığını ve ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca da “terör soruşturması” başlatıldığını duyuran bir haber geçti.
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kadıköy’deki patlamayı ‘terör’ yönünden inceleyecek” başlıklı şu haber şöyleydi:
“Olay yerinin Anadolu Yakası’nda olması nedeniyle Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca resen başlatılan ilk soruşturma devam ederken, İstanbul’da terör suçlarına bakmakla sorumlu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da olayda terör bulguları olabileceği şüphesi üzerine inceleme başlattı.
Terör bulgularına rastlanması durumunda soruşturma dosyasını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı devralacak.”
Soylu: “1980 sonrası aşırı sol örgütlerle irtibatına rastlanmadı”
Anadolu Ajansı’nın bu haberinden bir gün sonra (11 Ekim) Soylu, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde düzenlediği basın toplantısında Fikirtepe’deki patlamayla ilgili açıklamalar yaptı.
Sosyal medyada yazılanlardan bahsederek “Bir tezvirat ortaya çıktı. Özbekler orada bomba imal ediyorlardı. Allah’tan korkuları yok. Bu FETÖ, öyle kirletmeye çalışıyorlar ki” dedi.
Ardından “Arkadaşlarımız yaptıkları tetkikler çerçevesinde olay terör de olabilir. Olmayabilir de” diyen Soylu, Mustafa Karahan’la ilgili şu bilgileri verdi:
“Geçmiş dönemlerde 1980 öncesi aşırı sol örgütlerle bir irtibatının da olduğu ama ondan sonra herhangi bir irtibatına rastlanmadığı ve İsviçre’de bir adam öldürme olayından dolayı Türkiye’de yakalanmış ve cezaevinde yattığı, bu konuda aile bireylerini suçladığı ve bir elektriğe çok meraklı, kendi kendine yaşayan bir kişiden bahsediyoruz. Yaptığımız bütün çalışmalarda bir terör bağlantısı göremedik şimdiye kadar. İrtibat ve iltisak ya da irtibat ve iltisakı olan kişiyle irtibat göremedik.”
Soylu, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde basın toplantısı sırasında.
İsviçre emniyetine göre, 1980 sonrasında da “örgüt bağlantılı”
Soylu, Mustafa Karahan’ın 1980 sonrasında örgüt bağlantısına ulaşılamadığını açıklamıştı.
Ancak Soylu’nun da bahsettiği, Mustafa Karahan’ın Türkiye’de hapis yattığı olayla ilgili olarak İsviçre’de yürüyen soruşturmada elde edilen bulgular daha farklıydı.
Serbestiyet, 13 Ekim’deki “Bern’den Fikirtepe’ye Mustafa Karahan” başlıklı haberinde, İsviçre emniyetine yakın kaynaklardan ulaştığı ve İsviçre medyasında geçmişe dönük haberlerden derlediği bilgilerden, Mustafa Karahan hakkında Türkiye’de bilinmeyen kısımları ortaya çıkartmıştı.
Serbestiyet’in İsviçre emniyetine yakın kaynaklara dayandırarak verdiği bilgilere göre, Mustafa Karahan’ın 12 Eylül sonrasında da, TİKKO içindeki ayrışmada Konferans adını kullanan örgüte mensubiyeti devam etti.
1989’da kaçak yollardan İsviçre’ye gitti ve TİKKO/Konferans’ın başkent Bern’deki sorumlusu oldu. 1990’lı yıllarda İsviçre’de “örgütü finanse etmek” amacıyla örgüt adına uyuşturucu kaçakçılığında rol aldı.
Soylu’nun bahsettiği, Türkiye’de hapis yatmasına neden olan “adam öldürme olayı” ise, İsviçre’nin yakın geçmişinin en dehşet verici olaylarından olarak bilinen, üçü Türkiye vatandaşı dört kişinin öldürüldüğü Safari Katliamı’ydı.
1998’de, yanında halen kim oldukları tespit edilememiş üç kişi ile birlikte, Bern’de Türkiye vatandaşı Garip Kırmızıkaya tarafından işletilen Safari Bar & Restaurant’ı yaylım ateşine tuttu.
İsviçre medyasında olayla ilgili haberlerde kullanılan bir illüstrasyon (Karin Widmer).
Saldırıda Garip Kırmızıkaya ile birlikte aşçı Haydar Kabaçelik, garson Hasan Doğan ve o sırada slot makinesi kurmak için lokantada olan İsviçreli Roland Widmer hayatını kaybetti.
İsviçre emniyeti, saldırganlardan yalnızca Mustafa Karahan’ı tespit edebildi. Ancak olayın ardından hemen İsviçre’den ayrılan Mustafa Karahan yakalanamadı.
2011’de Mustafa Karahan’ın izini Türkiye’de bulan İsviçre, tutuklanmasını ve İsviçre’ye iadesini istedi. 2012’de iddiaya göre ağabeyinin ihbarıyla İstanbul’da yakalandı.
Türkiye adli makamları, Türkiye vatandaşı olması nedeniyle iade etmedi; ancak Türkiye’de yargılanmasına karar verildi. İsviçre makamları, Mustafa Karahan’la ilgili dosya ve delilleri Türkiye yargısıyla paylaştı.
2013’te İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Safari Katliamı ve örgüt bağlantısı suçlamalarıyla yargılanmasına başlandı.
2014 Temmuz ayında örgüt bağlantısı tespit edemeyen mahkeme, Mustafa Karahan’ı Safari Katliamı nedeniyle müebbet hapse mahkum etti.
İsviçre medyası, 2014’te Türkiye’de verilen mahkeme kararını “örgüt üyeliği” ve “uyuşturucu kaçakçılığı” suçlamalarından mahkumiyet almadığını belirterek duyurdu.
“İsviçre Türk toplumuna vermiş olduğu önemli hizmetleriyle tanınan Yetkin Geçer”
Safari Katliamı’nda öldürülen Safari Bar’ın işletmecisi Garip Kırmızıkaya’nın ailesine, İsviçre’deki Türkiye göçmenleri arasında tanınan bir isim olan Yetkin Geçer hukuki danışmanlık yaptı.
Yetkin Geçer İsviçre medyasına, Safari Katliamı’nın nedeni olarak, Garip Kırmızıkaya’nın olaydan bir önceki hafta Safari Bar’ın temizlik işini yapan bir grupla parasal anlaşmazlık yaşamasını ve çıkan tartışma sırasında ekipteki temizlikçi bir kadına vurmasını gösteren açıklamalar yaptı.
Yetkin Geçer’in, temizlikçi bir kadının parasal anlaşmazlık yaşaması sonucu biri Kalaşnikoflu dört kişiye mekan tarattırdığını öne süren iddiası için, “dosyayı örtbas etme çabası” değerlendirmeleri yapılmıştı.
Yetkin Geçer, Türkiye’nin Zürih Başkonsolosluğu’na da hukuki danışmanlık veriyordu. Geçtiğimiz Temmuz’da hayatını kaybeden Yetkin Geçer’in cenazesi Aydınlık gazetesinde haber oldu. “İsviçre Türk toplumuna vermiş olduğu önemli hizmetleriyle tanınan Avukat Yetkin Geçer son yolculuğuna uğurlandı” denilen haberde, cenaze törenine Türkiye’nin Zürih Başkonsolosu Hasan Emre Uygun, İsviçre Türk Toplumu Başkanı Suat Şahin, İsviçre Türk Federasyonu Başkanı İrfan Okutan, Vatan Partisi İsviçre Temsilcisi Hasan Kemahlı’nın katıldığı aktarılıyordu.
Yetkin Geçer’in cenazesi. (Foto: Aydınlık)
Soylu’nun “terör soruşturması” rahatsızlığı ne olabilir?
Soylu’nun, Halk TV’nin haberine konu olan, Fikirtepe’deki patlama hakkına “terör soruşturması başlatılmasına ilişkin rahatsızlığı, ilk başta sosyal medyada ortaya atılan “Özbekler bomba imal ediyordu” veya bunu daha da ileriye taşıyan “IŞİD militanları bomba imal ediyordu” gibi provokatif uydurmaların savcılıkça ciddiye alınmış olması endişesinden kaynaklanıyor olabilir.
Ama savcılığın, sosyal medyada hiçbir dayanaktan yoksun bir şekilde ortaya atılan bir şayianın peşine takılarak soruşturma başlatmayacağı düşünülüyorsa; önce “doğalgaz” olarak açıklanan patlama nedeninin, sonra “kimliği belirlenemeyen” yakın zamanda tahliye olmuş ev sahibinin ve Türkiye’de 2014’ten beri “ortaya çıkartılamayan” bir örgüt üyeliğinin; İsviçre’de terör kavramının uzağında tutulması tercih edilecek başka kesişimleri de mi oldu?