Ana SayfaYazarlarİdlib’de işimiz kolay değil, ama zor da değil!

İdlib’de işimiz kolay değil, ama zor da değil!

 

Suriye’deki savaş IŞİD’in etkisiz hale getirilmesinin ardından sınırlandırılmış da olsa, dört bölgede (Humus, Hama, İdlib ve Şam’ın doğusundaki Guta bölgesinde) hâlâ devam ediyor.

 

Ancak asıl belirleyici savaş sahnesi İdlib’de…

 

İki milyon nüfuslu tarım şehri, tüm taraflar için jeostratejik bir önem arz ediyor. Türkiye için önemli, çünkü Hatay’ın hemen karşısında, Suriye’nin sahil şehri Lazkiye’nin ve Tarsus’un doğusunda yer alıyor. Mevcut güç dengesiyle, en az El Bab kadar Afrin’in “Kürt koridorunu birleştiren zincirin eksik halkası” kalmasını sağlıyor.

 

Rusya, Suriye ve İran için çok stratejik, çünkü Suriye’de hâlâ savaşan muhalif örgütlerin toplandığı yer. ABD için çok önemli, çünkü Rusya, Suriye ve İran’ın hesaplarını bozma istidadı taşıyan örgütlere yataklık yapıyor.

 

Bu haliyle Suriye’de vekâlet savaşı yürüten kuvvetlerin güç bileşkesini yansıtan kentin üçte birlik kısmını TSK, üçte ikilik kısmını da 6 büyük örgüt kontrol ediyor. Bu örgütler içinde ön plana çıkanlar El Nusra ve Heyet Tahrir El Şam.

 

Planlar, hesaplar, oyunlar

 

Türkiye Kürt koridorunu durdurmak, Afrin’deki YPG gücünü elimine etmek için mutlaka İdlib’de egemenlik tesis etmek; buna karşılık Rusya, Suriye, İran ekseni, Astana süreci ile sorumluluğunu Türkiye’ye verdikleri kentte sıkışıp kalmış bulunan muhalif radikal unsurları tasfiye etmek istiyor.

 

TSK kentte 13 kontrol noktası kuracaktı, ancak dört nokta kurabildi. Radikal unsurların tasfiyesi konusunda ise beklentileri karşılamış değil.

 

Türkiye için kentteki ılımlı muhalif örgütler önemli. Bu yüzden, tasfiyenin hedefi olmamaları için onları Özgür Suriye Ordusu altında birleştirmeyi planlıyor. Heyet Tahrir El Şam ve El Nusra hariç, diğer muhalif örgütleri üç kolordu şeklinde Suriye Milli Ordusu başlığı altında bir araya getirdi bile. Bu hamle ile iki şeyi amaçlıyor. Fırat Kalkanı bölgesinde bir yerel polis gücü oluşturmak istiyor. Bu güçten Afrin’e yönelik olası kara operasyonunda yararlanmayı amaçlıyor.

 

Ancak Rusya, milli ordudan ürkmüş görünüyor. Afrin için Türkiye’nin kendisini sıkıştırdığının farkında. O yüzden İdlib’deki radikal İslamcı örgütlerin geleceğinin nereye evrileceğini bilmek istiyor.

 

Kambersiz düğün olur mu! Amerika da boş durmuyor. Onun da bir oyun planı var: Türkiye ile Rusya arasında bir fay hattı oluşturmaya çalışıyor. İdlib’deki muhalif radikal örgütleri provokatif eylemlere sevk ederek (31 Aralık’ta rejim uçağı düşürüldü, bir pilot öldü; 6 Ocak’ta Hmeymim ve Tarsus’taki Rus askeri üslerine dronlu saldırı gerçekleşti) , Türkiye ile Rusya arasındaki uzlaşmayı dinamitlemek istiyor.

Yani şeytanlık yapıyor.

 

Nasıl bir eylem planı?

 

Bu aşamada karşımızda duran denklem şu: Ne yapacağız, nasıl bir satranç oyunu oynayacağız?

Evet, Afrin’e operasyon izni için Rusya’yı karara zorlamamız gerekiyor. Bunun da yolu Rusya’ya “canını acıtacak kartlarımız var”ı hissettirmek.

 

Bunun için muhalifleri kullanacağız, başka kullanacağımız enstrüman yok çünkü. Ama nasıl? Hangi dozajda ve zamanlamada? İdlib’de sıkışmış durumda olan muhaliflerin Suriye’ye yayılmalarına izin versek, istikrarsızlığı yeniden hakim kılmanın sorumlusu oluruz. Rusya’nın misillemesi sert olur ayrıca.

 

Ama Rusya da niyetimizi anlamış görünüyor. Zira rejim güçleri ile birlikte İdlib’in güneydoğusunda bir operasyon başlattı; çok stratejik Ebdu Duhur üssünü kontrol altına aldı. Yani elimizdeki stratejik kartı etkisiz hale getirme hamlesi yaptı.

 

Türkiye, oyun planı yaparken Amerika’nın niyetini iyi okuyamazsa, Amerika’nın karşı oyun tuzağına düşebilir. Oyun planını abartırsa Rusya’yı kaybedebilir. Rusya’yı karara zorlayayım derken Suriye’yi istikrarsızlığa sevk edebilir. Çok abartılı bir tutum sergilerse, gücünü bir kuyumcu titizliğiyle kurgulayamazsa “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilir.”

 

En iyisi, Rusya, İran ve Suriye ile tüm iletişim kanallarını açık tutup sorunun krize dönüşmeden çözülmesine çalışmak. Ki bunu yapıyoruz. Diğer taraftan kentin hasar almamasına, bir kaçış dalgasına yol açılmamasına, ılımlı muhalif grupların hedef yapılmamasına çalışmalıyız.  

 

Ancak radikal unsurlar konusunda Rusya, Suriye ve İran ile mutlaka işbirliğine gitmek zorundayız. Yani kazanırken kazandırmak zorundayız.

 

Özetle, İdlib’de işimiz kolay değil, ama zor da değil.

 

- Advertisment -