Benim uzaktan gözlediğim şekliyle, HDP’nin sol bileşenlerle birlikte siyaset yapma çabası, Türkiyelileşme çabasının bir taşıyıcısıydı. Sonuçta ‘Biz sadece bir Kürt partisi değiliz’ diyebilmeleri için gereken bir zemindi bu. Doğru bir strateji olduğunu düşünüyorum. Bu seçimde işte kabaca her 10 seçmenden biri ilk defa oy kullanacak. Sözünü ettiğin [sol, ekoloji, feminizm gibi] gündemler bu genç kesimler için anlam taşıyor. Ve HDP bunun karşılığını da aldı zaten. Kürt olmayan genç nüfustan kendi hacminden daha fazla pay aldı. Bundan önceki seçimlerde de bugün de HDP’yi anlamlı bir siyasi aktör olarak gören Kürt olmayan seçmenler ağırlıklı olarak bu sebeplerle HDP’nin yanındalar. Bu sebeplerle HDP’ye kulak kabartıyorlar. Bu sebeplerle sempati duyuyorlar. Ana hatları itibariyle dünyada olan bir trend var. Dünya tırnak içinde ‘neoliberal’ denerek etiketlenip muhtevalandırılmayan ne varsa bunlardan fena halde yorulmuş durumda ve yeni nesil kendisini farklılaştırmak için bu alanları tespit etmiş durumda.
Dolayısıyla anlamlı bir stratejiydi. Kürtçü seçmen için bunların çok anlamı olmayabilir ama onlar da HDP’nin bu açılımını ‘Bize menfaat sağlayacak, HDP’ye menfaat sağlayacak’ diye değerlendirerek dünyayla ilişkileri olan bir seçmen grubu olduklarını gösterdi.
Bu tür şeylerin şöyle sonuçları olur, çok somut bir misali olarak şunu söyleyeyim: Ankara’nın batısında MHP neredeyse hiç yoktu. Yani özellikle Ege Bölgesi’nde MHP, yüzde dört falan oy alırdı. DSP, MHP’yle ittifak yaptı. O bölgede ağırlıklı olarak DSP oy devşirdi. DSP’nin hemen hemen bütün oy tabanı Uşak-Afyon-Fethiye çizgisinin batısında idi. Sonra DSP çöktü ve biz birdenbire o bölgede ciddi bir MHP yoğunluğu gördük. Birçok belediyeyi kazandılar ve birçok da milletvekili çıkardılar. Sonrasında bugün İYİ Parti’yi taşıyor olan kesim de ağırlıklı olarak zaten o bölgede.
Demeye çalıştığım şey sonuçta insanlar belirli ittifaklar vesaire üzerinden daha önce sormadıkları soruları sormak, kendileriyle yan yana olanlar hakkında daha fazla düşünmek zorunda kalırlar ve bu onları dönüştürür. Siyaset zaten bir dönüştürme işidir. HDP’nin siyaseti de bu anlamda Kürt olmayan genç seçmenle Kürtçü seçmeni birbirinin derdini daha iyi anlar duruma getirmiştir, getirmektedir. Dolayısıyla akıllıca bir stratejiydi diye düşünüyorum. HDP’nin açılabileceği başka da bir alan yoktu zaten. Yeni gelen seçmenlerin temel hassasiyet alanları bunlar.
HDP’nin seçici davranma lüksü yoktu. Dolayısıyla da yapabileceği buydu. Burada esas tartışılması gereken husus şu. Sol ne manaya geliyor? Türkiye’de sol ne manaya gelir? Dünyada solun bugün taşıdığı mana nedir? Bunların tartışılması gerekiyor. Bunları tartışamıyoruz. Esas sıkıntımız burada. Şimdi tekrar söylüyorum. 1980’lerden itibaren vites büyütmüş olan bir düzen var dünyada ve bu düzen dünyayı yordu. Yani gidebileceği yolun sonuna kadar gitti. Şimdi bir alternatif arayışı var bütün dünyada. Bu görünüyor. Ve bu alternatif arayışı durmaksızın yeniden eski referanslarla sol başlığı altında toplanıyor.
Sorun şu: LGBT haklarını müdafaa eden de bunu sol adına yaptığını söylüyor, iklim krizi adına konuşan da bunu sol adına yaptığını düşünüyor, konuşuyor. Böyle bakınca solun muhtevası ortadan kalktı.
Sol dediğimiz şeyin bir muhtevası vardır. Benim de temel derdim burada. Bugün sol adına konuşuyor olanları birbirinden ne ayırıyor? Ortak paydaları ne? Onları otursak konuşsak, gerçi onlar üzerinde de dişe dokunur bir mutabakat sağlanabileceğini zannetmiyorum.