Avrasyacılık, Batı karşıtı milliyetçiliğin büründüğü giysilerden, kullandığı isimlerden biridir. Bu zihniyetin, Ulusalcılar, İslamcılar, ve Ülkücüler içinde belli taraftarları var.
Avrasyacılık, 28 Şubat postmodern darbe günlerinde şahlanmıştı. "Rusya ve İran'la anlaştık mı iş tamamdır" diyen paşaları hatırlayın. Benzer görüşlere sahip paşalardan biri işi daha ileri götürerek, “sahte dolar basarak ekonomik başarı sağlanacağını” bile ileri sürebilmiş, bunu bir ekonomik model olarak önermişti.
O zihniyetin, günümüzde hortladığına tanık oluyoruz. Türkiye'nin, ABD ile FETÖ ve Rıza Zarrab konusunda tırmanan gerilimi, böyle düşünenler için bir fırsat yaratıyor." Bak şimdi Erdoğan bizim dediğimize geldi" diyorlar.
Avrasyacı 28 Şubatçıların bir diğer yaklaşımı da şuydu: Onlara göre, insan hakları, bir Batı oyunuydu. “Düşünce özgürlüğü”, “örgütlenme özgürlüğü”, “yargının evrensel ilkeleri” gibi şeyler; ülkelerin içini karıştırmak amaçlı tertiplerdi.
Eşit olmayan ilişki
Evet, Türkiye-Batı ilişkileri (buna ABD'yi de dahil edelim), çok uzun yıllardır, ülkemizin aleyhine işleyen sonuçlar doğurabiliyor. Türkiye'nin zayıf ekonomisi, yaralı demokrasisi, Batı karşısında elimizi zayıflatıyor. Onların önerdiği ekonomik modelleri kabullenmek zorunda kalıyoruz. Askeri olarak, onların çizdiği çerçevenin içine sıkışıyoruz. Bunlar, ilişkinin olumsuz yönleri.
Olumlu yanlara bakarsak: Kopenhag Kriterleri şartlarının AB üyelik sürecinde devreye girmesiyle, Türkiye insan hakları, işkence, adil yargılama konusunda ciddi adımlar atabildi. Askeri vesayetin tasfiyesinde de, Batı'nın olumlu desteğinin, bir rolünün olduğunu söyleyebiliriz…
Batı ile ilişkilerin bozulmasında ise, Türkiye'de insan hakları ihlallerinin, demokratikleşmenin zaafa uğramasının etkisini inkar edemeyiz.
Türkiye, Osmanlı'dan bu yana, yüzü Batı'ya dönük bir ülke. Zaten, “Batı’nın değerleri” olarak düşünülen değerler, tüm insanlığın ortak birikimi.
Avrasyacı ne istiyor?
Batı’nın hegemonyacı ve üstten bakan tutumunu reddetmek… Yayılmacı politikalara, emperyalist müdahaleciliğe karşı durmak…İlişkileri eşitlik temelinde yeniden inşa etmek… Bunlar, elbette, çoğumuzun ortak özlemi…
Peki “Avrasyacı”lar eğer hedeflerine ulaşabilirlerse neler yapabilirler? Batı'yla ilişkileri kopartmak… Geleceğimizi, Doğu/Ortadoğu kargaşasının içine atmak…
Demokrasi, insan hakları gibi değerleri “ayak bağı” olarak tanımlayıp, başka yollara yönelmek…
Türkiye’yi yöneten iradenin Avrasyacılığa prim vereceğini sanmıyorum. Devlet aklı, marjinal akılların peşine takılmak lüksüne sahip değildir.