YouTube’dan izlemek için:
- Seçimin ikinci tura kalmasının ardından en çok merak edilen konulardan biri de seçimden üçüncü ayrılan Sinan Oğan’ın nasıl bir tutum takınacağı idi. Oğan, dün bir basın toplantısı düzenledi ve Erdoğan’a destek vereceğini söyleyerek seçmenlerinden Erdoğan için oy istedi. Sinan Oğan’ın cumhurbaşkanı adayı olmasındaki en önemli isimlerden Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ise muhalefet ile görüşme halinde ve Kılıçdaroğlu’na destek açıklayabilir. Siz, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Oğan ve Özdağ’ın açıklamaları oy getirisi açısından ne kadar önemli?
Bu isimlerin seçmenlerini kime yönlendirilecekleri önemli. Çünkü iki aday arasındaki fark çok büyük değil. Her ne kadar iktidar kesiminde büyük bir gürültü koparılsa da, muhalefet tarafında bir hayal kırıklığının etkisiyle sanki büyük bir yenilgi yaşanmış gibi bir tablo karşımıza çıksa da arada sadece iki buçuk, üç milyonluk bir oy farkı var Dolayısıyla arada duran siyasi eğilimlerin, siyasi partilerin adaylarının seçmenlerini yönlendirmeleri belli bir ölçüde etkili olacaktır.
Nasıl dün Sinan Oğan ‘Cumhur İttifakı’ deyince bir tarafta neşe, bir tarafta hayal kırıklığı yaşandıysa Ümit Özdağ’ın da tersi bir açıklama yapması, tersi istikamette bir rüzgar estirecektir. Bu rüzgarlar önemlidir. Çünkü kabul edelim ki ikinci tur seçimler bizde ilk defa oluyor. Böyle seçimler kesin ve nihai karar seçimleridir. Daha önce önde gelen iki adaydan birine oy vermiş kişilerin de fikrini değiştirebilecekleri bir seçim olduğunu unutmayalım. Çok küçük kaymalar olsa bile oy oranları yakın olduğu oranda bunlar anlamlı kaymalardır. Dolayısıyla bu uğurdaki psikolojik etkiyi, simgesel etkiyi, bir rüzgar boyutu bu işin özellikle işte bu iki siyasinin Oğan’ın ve Ümit Özdağ’ın söyleyecekleri hareketle belli bir sonuç yaratabilir.
Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’nu destekleme ihtimalinin dengeleri yeniden eşitleyeceğini, hatta bir miktar Kılıçdaroğlu’na destek getirebileceğini düşünüyorum. En azından muhalif kesimde iktidar kanadında yer almayan yüzde iki buçuk, üçlük oy oranı olan bir siyasi partinin Kılıçdaroğlu’na destek vermesi önemlidir. Kaldı ki, Sinan Oğan’ın oyunun Ümit Özdağ’ın oyuna oranla daha heterojen olduğunu düşünüyorum. Ümit Özdağ’ın oyu daha birbirine yakın seçmenlerin oluşturduğu bir oydur diye varsayıyorum. Buna karşılık Sinan Oğan’ın biz AK Parti’den de, İYİ Parti’den de başka partilerden de daha çok reaksiyon oy aldığını biliyoruz. Ümit Özdağ’da ise daha çok bir siyasi angajman boyutu var ve bu siyasi angajmanın Sinan Oğan’ın seçmenine göre daha birlikte hareket etme ihtimali fazla. Dolayısıyla bunların bir anlamı var.
Özellikle Ümit Özdağ’ın açıklamasından sonra ben şansların yeniden eşitlenmese bile eşite yakın bir şekilde ikinci tura başlangıç olabileceğini düşünüyorum ve bunu umut ediyorum Mustafa.
- Siz daha önce yaptığımız sohbetlerde seçimin 2. tura kalması halinde muhalefetin benimsediği barış ve kapsayıcı dili bırakmaması gerektiğini söylemiş, bu konuda uyarılarda bulunmuştunuz. Fakat gelinen nokta itibariyle muhalefette ciddi bir söylem değişikliğine gidildiğini görüyoruz. Bu söylem değişikliğinin etkileri, artı ve eksileri sizce neler olur?
Kendi çevremde söylem değişikliğinin etkilerini çok pozitif görmedim. Kılıçdaroğlu ilk turda daha kucaklayıcı, daha pozitif, daha güler yüzlü ve bu imajdan hareketle bir gelecek tasavvurunu ima eden, ona işaret eden bir söylem içeriği ve üslubu tutturmuştu. Bu sefer daha sert. Daha sert olmasını doğal karşılıyorum. Çünkü sertlik yani bu kucaklayıcılık yanında bir meydan okuyuculuk, iki tane farklı Türkiye’nin bir tanesinin tercih edilmesine yönelik bir referandum daveti demektir. Bunun içerdiği ciddiyette belli bir dozda sertlik gerekiyordu. Onu yaptı, yapıyor. Fakat içerik olarak baktığımız zaman Kılıçdaroğlu’nun kendisi ve çevresi belli ki AK Parti’nin aldığı oyları ya da Türkiye’deki genel seçim sonuçlarını, meclis sonuçlarını iki tane birbirine bağlı unsurla ilişkilendirmiş durumdalar. Bunlardan bir tanesi milliyetçiliğin yükselmesi, milliyetçi tepkilerin yükselmesi. İkincisi de HDP-PKK ilişkisi üzerinden yapılan iktidar propagandasının sonuç verdiği kaygısı. Bu iki hususu bu bir arada bertaraf etmek için burada ayrışmak yerine benzemek yolunu tuttuklarını görüyoruz. Yani yine onlara benzer bir milliyetçi dille kendilerine yönelik eleştirileri bertaraf ediyorlar. İçerik olarak böyle bir tablo var mı? Şimdi bu tabloyu tartışmanın zamanı mı, çok emin değilim. Ben bayılmıyorum bu söylem içeriğine. Doğru bulmuyorum. Politik bir karşılığı olacağını da ileride sanmıyorum. Daha çok seçime yönelik diye düşünüyorum ama yani burada ben başka bir şey tercih ederdim. Daha farklı iki Türkiye: otoriter milliyetçi mi, yurtsever demokratik Türkiye mi tartışmasını daha çok gündeme getirmesini arzu ederdim.
Etkisi ne oluyor diye baktığımız zaman rahatsızlık yaratsa da kimi kesimlerde oy davranışına çok etki eder mi, bilmiyorum. Belki katılım açısından olabilir diye düşünenler var. Bence son günlerde o ihtimal de bertaraf edilebilir. Özellikle Ümit Özdağ’ın destek açıklamasının ardından yeniden yenme, Tayyip Erdoğan’ı gönderebilme ihtimali doğarsa, bu Kılıçdaroğlu’nun dilinden daha önemli ve dikkat çekici olur ve seçmen tekrar sandığa gider. Dolayısıyla bu kampanya çok etkilemeyebilir Kılıçdaroğlu’nu. Peki seçmen çeker mi bu dil? Açıkçası bu dilin seçmen çekmesi çok kolay değil. Çünkü görüyoruz ki iki kutup arasında çok fazla oy geçişi yok. Güneydoğu’da katılımın azalması riski bile var bu milliyetçi dille beraber.
Durum bu.