Portekiz, bizde daha çok turizm, futbol ve Fado müziği bağlamında ilgi görse de kendine özgü sosyal/politik dinamikleri olan bir ülke. Portekiz siyaseti, başta Brezilya olmak üzere birçok eski Portekiz kolonisiyle etkileşim içinde. Portekiz’in nüfusu İstanbul’dan az olsa da dünya politikasında bir rolü var. Portekiz’de yarıbaşkanlık sistemi uygulanıyor. Başkan halk tarafından seçiliyor, Başbakan ise meclis tarafından.
Portekiz uzun süredir sol partiler tarafından yönetiliyor. 2022 yılında, Sosyalist Parti, kötü giden ekonomiye rağmen, (yeniden) şaşırtıcı bir zafer kazandı. Antonio Costa yeniden seçildi. Başbakan Antonio Costa sosyalist partiden, Devlet Başkanı De Sousa ise Sosyal Demokrat Parti’den.
2022’de Sosyalist Parti oyların %36.3’ünü, Sosyal Demokrat Parti %27.8’ini aldı. Yani iki büyük sol partinin oyu %64 civarında. Bu iki büyük partinin yanısıra Portekiz’de birçok küçük sol parti var.
Hepsini toplam olarak düşünürsek, Portekiz’deki seçmen kitlesinin ezici çoğunluğunun solda olduğunu söyleyebiliriz. Sol spektruma yakın olmakla birlikte kısmen ayrışan ilginç bir parti ise, hayvan hakları savunucusu PAN(People Animals Nature). Son seçimdeki oyları %1.6 düzeyinde. Bir önceki seçimde ise %3.3’e ulaşmış. Portekiz, tipik bir küçük ülke olarak, deneyselliğe çoğu büyük ülkeden daha açık.
Skandallar ve Yolsuzluklar
Portekiz’de, 2023 yılının başlangıcından itibaren, peş peşe skandallar patlak vermeye başladı. Gerçi yolsuzluk Portekiz için hiç de yeni bir gündem değil ama yoğunluk hızla arttı. Skandallardan ilki, TAP Havayolları ile ilgiliydi. Yolsuzluk iddiaları nedeniyle 2023 yılının başlangıcında yani 2022 seçimlerinden kısa süre sonra birçok bakan ve bürokrat değişti. Carla Alves sadece 24 saat boyunca tarım bakanlığı genel sekreteri olarak kalabildi. Başbakan’ın ağır toplarından, altyapı ve emlak bakanı Pedro Nuno Santos, gene yolsuzluk iddiaları nedeniyle, istifa etmek zorunda kaldı. TAP Havayolları’yla ilgili yolsuzluktan sonra havaalanını iflastan kurtarmak için 3,2 Milyar Avro’luk harcama yapıldı.
Başbakan Costa bu olayların ardından özür diledi. Bakanların bundan sonra daha dikkatli şekilde belirleneceğini, göreve gelmeden önce bazı formlar doldurmalarının talep edileceğini açıkladı. Ancak yolsuzluk gündemi bu açıklamayla son bulmadı. Kısa bir süre sonra, başlangıcı 2017 yılına dayanan Tutti Frutti operasyonu yeniden gündeme geldi. Bu operasyon da Portekiz’de halen iktidarda olan sol partilerin sorgulandığı bir operasyon.
Tutti Frutti Operasyonu
Tutti Frutti Yolsuzluk Operasyonu, Portekiz yakın tarihinin en en karmaşık ve Portekizli olmayanlar için anlaşılması en zor süreçlerinden biri. Portekiz’deki solcu belediyelerin seçim ve ihale yolsuzluklarının üstüne gidilen bu operasyon, Lizbon’daki dünyaca ünlü Benfica Spor Kulübü’nün yöneticilerini de içeren birçok önemli isme uzanıyor. Yolsuzluk operasyonları, sağ muhalefeti, yani Chega’nın gücünü artıran bir rol oynuyor. Çünkü genelde iktidarda olan sosyalist ve sosyal demokrat partilerden isimleri hedef alıyorlar.
Bu durum özellikle “Tutti Frutti” için geçerli.
1990’larda İtalya’da bu isimde bir tv programı vardı. Bu programın Almanya versiyonu o dönemde ülkemizde de büyük ilgi görmüştü. İtalyanca bir tamlama olan Tutti Frutti “tüm meyveler” anlamına geliyor. Portekiz’deki yolsuzluk operasyonuna bu ismin verilmesinin nedeniyse yolsuzluktan kazanç elde etmenin bir nevi “meyve toplamak” gibi düşünülmesi.
Bu düşünce biçimi, bizdeki “nemalanmak” deyimine de benzetilebilir. Tutti Frutti yolsuzluğunun kilit isimlerinden biri ise milletvekili Sérgio Azevedo. Bu kişinin ses kayıtları da operasyonun önemli malzemeleri arasında.
Andre Ventura ve Chega
Portekiz’deki en büyük muhalefet partisi, oylarını yükselterek %7.2’lik oy oranına ulaşabilen “Chega”. 40 yaşındaki modern, popüler ve sosyal sağcı Andre Ventura’nın kurduğu bir parti bu. Chega, Portekizcede “yeter” anlamına geliyor. Bu parti, Portekiz’deki uzun yıllardır süregelen sol koalisyon iktidarına ve onun yolsuzluklarına tepkiden doğmuş bir tür isyan partisi olarak görülebilir. Her ne kadar oy oranı düşük olsa da Portekiz’deki en ilginç ve üzerine en çok yorum yapılabilecek partinin bu parti olduğu kanısındayım.
Chega, Portekiz Parlamentosu’nda grubu olan ilk radikal sağ parti. 2019 yılında kurulmuş. Chega’nın (aynı zamanda kurucusu olan) 40 yaşındaki lideri André Ventura 2021 yılında da başkanlık seçimine de girmiş ve %12 oy almış. André Ventura, geçmişte futbol yorumculuğu yapmış bir hukuk mezunu. Portekiz sağını ve Chega’yı ilginç kılan nokta, paradoksal şekilde, Portekiz’de uzun süredir devam eden sol iktidar. Bu sol iktidar karşısında gelişen küçük ama yoğun sağ muhalif dinamik, kendine özgü bir altkültür ve zihinsel dünya kurmuş durumda.
Deneysel Yaklaşımlar
Chega’cıların, savundukları fikirler günümüz batı dünyasındaki genel radikal sağ düşünceyle aynı paralelde olmakla birlikte kendilerini ifade ediş şekilleri Portekiz’e özgü renkler barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı da çok yoğun ve aktif şekilde bir propaganda alanı olarak kullanıyorlar. Bunu yaparken sahte hesaplar açarak etik olmayan yollar da başvuruyorlar. Chega’yı İspanya’daki solcu iktidara muhalif radikal sağ parti Vox’la da karşılaştırmak mümkün. Zaten Portekiz siyaseti ile İspanyol siyaseti arasında belirgin benzerlikler söz konusu.
Bolsonaro Etkisi
Ancak Chega’nın Vox Partisi’nden de çok, Brezilyalı sağcı siyasetçi Bolsonaro’dan etkilendiği belirtiliyor. Bu da ironik bir durum çünkü bir yandan da Portekiz’deki Brezilyalılara karşı da zaman zaman ırkçı söylemler içine girebiliyorlar. Gerçi Portekiz sağı, Brezilya gibi eski Portekiz kolonilerinden gelen ve genelde Hıristiyan olan göçmenlerle Müslüman göçmenler arasında da belli bir ayrıma gidiyor ve Müslümanlara daha sert bir karşıtlık sergiliyor. Yani göçmen karşıtlığı içinde din de bir ölçüt olarak gözetiliyor.
Chega’nın karşı çıktığı ve desteklediği şeylere baktığımızda modern batı dünyasındaki (kökeni kısmen Trump’a da uzanan) klasik sağ değerlerden büyük bir ayrışma göremiyoruz. Chega’nın karşı oldukları: Siyasi doğruculuk, toplumsal cinsiyet(gender) teorisi, kürtaj, ötenazi, oligarşi, kötü eğitim sistemi. Chega’nın savundukları: Müebbet hapis cezası, kimyasal hadım, milletvekili sayısının azaltılması, vergilerin düşürülmesi, Portekiz kültürünün güçlendirilmesi, çalışmaya isteksiz kişilere verilen sosyal yardımın kesilmesi. Sol iktidarlar göç konusunda yumuşak bir politika uygulamışlar. Bu da Chega’yı göçmenlerin işledikleri suçlara ve aldıkları sosyal yardımlara karşı olağanüstü dikkatli hale getirmiş. Chega da diğer sağ partiler gibi eşcinsellik konusuna negatif yaklaşıyor. Örneğin bu yıl Portekiz Parlamentosu gay pride gününde renkli ışıklarla donatıldığında Chega Partisi, “Bu utanç verici bir durum. Bizim gay bayrağına ihtiyacımız yok. Bizim tek bayrağımız, Portekiz bayrağıdır” açıklamasını yaptı.
Rol Modeli Olarak Salazar
Chega, “siyaset ve kurum karşıtı” olarak da tanımlanıyor. Bunu “bürokrasi karşıtlığı” olarak da alabiliriz. Chega’ya göre, aşırı bürokrasi, Portekiz’in ekonomideki rekabet gücünü kırıyor ve ekonominin geri kalmasına neden oluyor. Başbakan Antonio Costa, Chega’yı uzak durulması gereken bir parti olarak görüyor. Hem ulusal hem yerel siyasette asla Chega ile koalisyon kurulmamasını savunuyor. Chega’yı eleştirenlerin bazılarıysa bu partinin özgün bir ideolojisinin olmadığını, sadece Faşist diktatör Salazar(1932-1968)ın düşünce dünyasını sürdürdüğünü düşünüyor.
Sonuç olarak Portekiz’de artan yolsuzluklarla birlikte yükselen ve radikalleşen bir sağ görüyoruz. Yolsuzluğun sağ siyaseti güçlendirdiği tek ülke Portekiz değil elbette. Dünyanın birçok ülkesinde artan yolsuzluklara tepki olarak sağ yükselmiştir ve günümüzde de yükselmekte. Tabii Portekiz’de sağın yükselişinin şimdilik niceliksel olarak sınırlı kaldığını ve hala toplumun büyük çoğunluğunun soldan yana olduğunu da tekrar belirtmek gerek.