Geçtiğimiz yazıda, ABD'nin yeni yönetiminin eski yönetim ile belli konularda ortak politikalar geliştirdiğini ifade etmiştim. Trump yönetimi, Obama'nın Suriye politikasını miras aldı, öncelikli tehdidi DEAŞ olarak belirledi ve bu doğrultuda PYD-PKK'yı silahlandırmaya devam etti.
Trump yönetiminin Obama yönetimi ile ortak başka bir özelliği var. O da belli konularda beceriksiz ve tutarsız politikasızlıklar geliştirme yeteneği.
ABD dış politikasında kurumlar arasındaki farklı görüşlerin oluşturduğu kaos yeni bir durum değil. Ancak Obama döneminde ve şu anda yaşanan durum, ABD'nin uluslararası prestijini ve gücünü sınıyor.
Bunun en son örneğini ABD'nin Körfez'de yaşanan soğuk savaş sürecindeki tavrında görüyoruz.
Hatırlatalım, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin öncülüğündeki koalisyon Katar'a yönelik epey hasmane ablukayı ABD Başkanı Donald Trump'ın Riyad zirvesi sonrasında başlattı. Ve bu kriz aslında Trump'ın ilk ciddi dış politika sınavı oldu.
Henüz geçtiğimiz ay Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Tani ile Riyad'da görüşen ve el sıkışan Trump, son Körfez krizinde attığı Tweet’ler ile Suudi cephesinde yer aldı. Lakin Pentagon'dan gelen açıklama, ABD Başkanı’nın tonundan farklıydı. Pentagon, bu krizde Trump kadar açık bir renk vermezken, ABD askerî üssünün bulunduğu Katar'a karşı net bir tavır almadı. Diğer yandan ABD'nin Doha elçisi, krizin derinleştiği ilk anlardan itibaren Katar'a destek veren ve Katar'ın ABD için teröre karşı önemli bir müttefik olduğunu belirten Tweet’ler attı. Bunu izleyen süreçte Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Katar'a yönelik ambargonun hafifletilmesi çağrısında bulundu.
Anlayacağınız tam bir kaos hâli…
Peki ABD'nin dış politikasındaki bu tutarsızlık neden kaynaklanıyor?
Bu sorunun cevabı olarak Beyaz Saray ile ABD'nin diğer kurumları, yani Dışişleri ve Pentagon arasındaki fikir ayrılığı gösteriliyor.
ABD medyası, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile Trump'ın damadı Jared Kushner arasında artık gizlenmeyen derin fikir ayrılıklarının olduğu yönünde haberler geçiyor.
Tillerson, Körfez krizinde gerginliği düşürecek ve taraflar arasında bir orta yolu bulmayı hedefleyen bir politikadan yana tavır alırken, Kushner'in özellikle BAE ile olan yakın ilişkilerinden dolayı net bir şekilde Suudi-BAE tarafında olduğu ifade ediliyor.
Körfez krizindeki bu fikir ayrılığının derin bir kutuplaşmada bardağı taşıran son damla olduğunu iddia edenler de var. Ve hatta Tillerson'ın istifa etmeyi düşündüğü ve bunun yakın zamanda gerçekleşebileceği de söyleniyor.
Trump'ın damadı Kushner daha önce ters düştüğü Ulusal Güvenlik Danışmanı Steve Bannon'ı koltuğundan etmeyi başarmıştı.
Gücü Tillerson'a yetecek mi? Bunu zaman gösterecek…