Hayırdır, ruyamda Adalet ablayı görür oldum.
İzmir’de yaşardı, tütüne giderdi, kırmızı entari giyerdi, bayılırdı kırmızıya.Kumral, mavi gözlü bir kadındı, ‘rey’ini işçi partisine verirdi. ‘Bir bahar akşamı’ şarkısına bayılır, arada söylerdi…
Sonra n’olduysa vazcayıp, rotayı altı ok’a çevirdi, Baykal’a hayrandı.
Partisinin yesyeni hallerini görse, ne derdi, diye düşünürüm bazen?
Kadın kolunda kapışan parti üyelerinin en sağlam Baykal’cısıydı.Çalışan, siyasete meyli olan kadınların lider kamplaşması ne gazete, ne futbol takımı ne kuaför seçimine benzer, seçti mi ölümüne seçer kadın. Ama, yaşı artık o hayranı olduğu siyasetçiye denk olsa bile, kaset kumpasında Adalet ablanın kalbinin kırıldığına kalıbımı basarım.
Kocası kendinden epey büyüktü, bir ara kocasından için hovardalık haberi çıkınca, Adalet abla her manada ayak sürüyen adamcağızı, ‘benim kocam erkek, niye yapmasın ki?’ diye savundu. İki evladını gül gibi yetiştirdi, işçi maaşıyla hem kızları okutup çeyiz düzdü, hem dul kalınca yollara düşüp, memleketi olan Ege kasabasına gitti. Duyduk ki ikinci kere er almış. Kendini öyle güzel savunmuş ki, kızlarına, hısımlarına, vah vah diyesiymiş herkes,’ keşke rahmetli yaşarken bir huzurevine yatırıp, sen dengini daha erken alayıdın’…
Adalet ablanın yolları genç kocaya açıldı, ya ne yapaydı?
Aklının hala Baykal’da olduğuna kalıbımı basarım, yaşıyorsa…
Onun yüksek kaşlarına hayrandı, kendi de parmağını ıslatıp kaşlarını yukarı kaldırırdı, ma ne fayda?
Adaleet adalet diye yollara düşen partisinin o pek sevdiği Baykal marifetiyle gelen liderini göre idi, ne derdi?
Önce dipten doruğa boyunu bosunu bi süzerdi…Sonra yüksek kaş aranırdı. Eşkin at gibi durduğu yerde duramaz bir lider görmek istercesine bakar , susakalırdı. Yaş,akıl,kaş,kükreyip gürleyip esmek, masa yumruklamak, el işareti falan, uysa da uymasa da, hepsi tamam, ma neye yarar? Ne kalp hoplatır, ne bi dediği bi dediğini tutar, bir bahar akşamı şarkısını onunla söylesen ney, ardına düşsen nereye varılır?
Yol’sa yol, yürümekse yürümek, ma hangi hedefe?
‘Aslanım’ demez miydi şimdi Adalet abla olsa, yahut ‘imanım, yürümeye bunca teşneysen o meşum gece yürüyeydin ya…’
Ali Saydam Cuma sohbetini taşımış, 20Haziran Salı günkü gazete köşesine; öfke, arzu ve düşünce gücü üçlemesine Platon’un ‘üç ruh’, Aristoteles’in ‘ruhun üç hali’ dediğini… Dücane Cündioğlu’nun o söyleşi sırasında ifrat-tefrit arasındaki itidal’i erdem, yani fazilet olarak niteleyip,üçünün toplamının itidaline adalet diyebiliriz’ dediğini aktarıyor.’ Yani üç erdem, cesaret, iffet ve hikmet, adalet’in temelini oluşturuyorlar’ diye bağlıyor, Saydam.Bu üç erdem mutlak bir arada olacak, biri olmasa, adaletin terazisi sarkıyor.
”Cesaret var, iffet var, ama ama ortada bir de eblehlik söz konusu. Adalet tecelli eder mi?” diye sormadan edemiyor, Saydam haklı…”Hikmet var, iffet var, ama uygulayıcılar ödlek”, haydiii, gene olmadı. Hikmet ve cesaretin olup da iffetin olmadığı durumda da adaletin nasıl olacağı tartışılırmış.” Hele hele,” diyor sayın Saydam,” bu hasletlerden yalnız biri varsa?…
Misal, iffetinden sual olmayan korkak ve aptal bir lider…Yahut hikmet sahibi olup da iffet ve cesaretten özürlü biri…Allah korusun…”
Ya, Adalet ablacım…Tamam tamam, seninki bunlardan değil, seninki başka, senin Baykal yani. Bilemem, belki bir yanıyla ona da dokunduruyorlar.Senin parti işgalleri dikkatle izledi ya, 15 Temmuz’da, ne yollara düştü, ne yarlar aştı, ne yarla vuslata erdi, ahaliyle yani… Çıkıcam çıkıcam deyip de ne tanka çıktı ne bağrını siper etti, sen olsan tüymek derdin, işte onu diyorlar…
Arnavudun deve fıkrasındaki gibi, ‘e onlar hep üledir be ya’ dediğini duyar gibiyim…
‘Yaralı parmağa şeyt’mez benim parti, ama, olsun, adamın kaşları yüksek’ dediğini de…
‘Konu sahiden adalet mi ablacım?’ diyorsun ha?
Aaaa, n’oldu sana Adalet abla?
‘Peki, o nerde, o, benim yüksek kaşlım?’ da dersin sen şimdi…
‘Yazık oluyor adalete de, benimkine de’ diyor olabilir misin?
Millet kürem kürem ölerek işgali önlerken , o kıyamet gecesi durup susup, sipere yatıp… Şimdi,kal neyimiş, adalet…
En iyisi ‘Bir bahar akşamı rastladım size’ şarkısını mı söylesin?
Cesaret, iffet ve hikmet gerekirmiş, adaletin adalet olması için, duydun işte, bilenler öyle diyor, ma hani cesaret, iffet, hikmet?
Adalet, evet, ma hangi Adalet?
Yürümek, evet, ma hangi hedefe ve akla?
Adalet abla haksız mı?
‘Daha önceleri neredeydiniz?