Ünal Karaman, benim favori teknik direktörlerimden biri değildi. Göreve geldiği dönemde o koltuk için birçok aday vardı ama yönetim, Özkan Sümer’in ısrarıyla, Karaman’da karar kılmıştı. Kararın yerinde olmadığı kanısındaydım. Fakat Karaman beni yanılttı, takımın başında olduğu 19 ay boyunca çok iyi bir iş çıkardı.
Öncelikle takımı toparladı. Birçok genç futbolcuyu sahaya sürdü. Zaman geçtikçe olgunlaşan ve göze hoş gelen bir futbol oynatmaya başladı. Geçen sezon Trabzonspor’u uzun süredir ayrı kaldığı Avrupa’ya taşıdı. Bütün bunları yaparken futbol ahlâkından tâviz vermedi.
Rakiplerine karşı hep saygılı bir dil kullandı, kazandıklarında haklarını teslim etti. Bariz hatâlarla kaybettikleri maçların ertesinde bile hakemlere tek bir söz söylemedi. Hep kendisinin ve takımının performansıyla alâkadar oldu. Daima saha içinde kaldı, kendisini saha dışına çekmek isteyenlerden uzak durdu.
Bu yıl da başarı çizgisini aşağıya çekmedi Karaman. Kadrosu yetersizdi. Bir takımın başına gelebilecek en büyük şansızlıkları yaşadı. Düşünün, TS bazı haftalarda ideal onbirinden 5-6 eksikle oynamak, kadrosunu altyapıdan gençlerle tamamlamak zorunda kaldı. Buna rağmen Karaman, şampiyonluk mücadelesinden kopmadı. TS ligin ilk yarısını zirve yarışının içinde kalarak bitirdi.
Tam da sakatlar iyileşmeye başlamış ve devre arasından istifadeyle takıma takviye yapıp şampiyonluk iddiasını güçlendirmek fırsatı doğmuşken, Trabzon’da fırtına koptu, Ünal Hoca takımdan ayrıldı. Böylesine ani bir kopuşa neyin sebep olduğu noktasında rivayetler muhtelif. Kimileri siyasi bir müdahaleden bahsediyor; eğer doğruysa vahim.
Kamuoyuna sunulan gerekçe ise, deplasmanda 1-0 kazanılan Konyaspor maçından sonra, Başkan Ağaoğlu’nun oynanan futbola eleştiriler getirmesi. Buna göre, Başkanın takımın geriye yaslanarak oynamasından memnun olmadığını dile getirmesine Ünal Hoca içerlemiş ve ayrılmak için ligin ilk yarısının sona ermesini beklemiş.
“İsmail tevekkülü ve teslimiyeti”
Ağaoğlu’nun açıklaması da bu yönde. Başkan olarak takımdaki her gelişmeden sorumlu olduğunu ve kendisine yönelik dile getirdiği tenkitlerin Karaman tarafından şahsi olarak algılandığını belirten Ağaoğlu, Karaman’ın ayrılmayı kafasına koyduğunu söyledi. Lâkin bu söylenenler, tatmin edici olmadı. Taraftarın yoğun gösterilerine karşın tarafların geri adım atmaması da ayrılığın perde arkasında daha önemli gerekçelerin bulunduğunu gösteriyor.
Nitekim Ünal Hoca’nın ayrılığının resmileşmesinden sonra yaptığı yazılı açıklamada “Geldiğimiz bu noktada hadiselerin tafsilatını tartışmanın, gönül verdiğimiz Trabzonspor camiasına zarar vereceği kanaatindeyim. Meslek ahlâkı anlayışım gereği bugün Ünal Karaman’a düşen ‘İsmail tevekkülü ve teslimiyeti’dir. Şartlar ne olursa olsun bize yakışanı yapmak boynumuzun borcudur” demesi de ayrılığın, her takımda olabilecek bir eleştiriden kaynaklanmadığına işaret ediyor.
Öyle ya da böyle, yönetimin bu krizi yönetememesi kendi hanesine eksi bir puan olarak yazıldı. Yönetim, artık başarıya mecbur; aksi takdirde bundan sonrası hem yönetim hem de yeni gelecek hoca için zor geçecek. Her kötü sonuçta suçlama okları yönetime dönecek, yeni hoca da Karaman’ın gölgesini hep ensesinde hissedecek.
Lig başlarken 2020’nin İngiltere’de Liverpool, Türkiye’de de TS için “o sene” olmasını diledim. Kırmızılar almış başını gidiyor; çok şükür Klopp ve öğrencileri şimdiye kadar bir arıza vermediler ve “o sene”ye hiç olmadıkları kadar yakınlar. TS ise, her zaman yaptığı gibi, yine kendi tekerine çomak soktu. İnşallah fazla zarar vermeden tekeri yeniden döndürmenin yolları bulunur.
Herkese sağlıklı ve adaletli daha iyi bir yıl diliyorum.
(*) Gazete Pencere, 01.01.2020