Ana SayfaYazarlarKürt meselesi ve Gelecek Partisi (*)

Kürt meselesi ve Gelecek Partisi (*)

 

Sosyolojik veriler, Türkiye’nin geleceğinde Kürtlerin önemli bir rol oynayacağına işaret ediyor. Kürtlerde nüfus artışı, Türkiye ortalamasının üzerinde; her geçen gün daha fazla sayıda Kürt hem iş gücüne hem de genç seçmen nüfusuna katılıyor. Keza sosyal hareketlilik de hızlı; göç alan büyük şehirlerde Kürt nüfusunun oranı yükseliyor; bu, bir taraftan kentlerin sosyal dokusunu doğrudan etkiliyor, diğer taraftan da siyasi alanda Kürtleri tayin edici bir konuma oturtuyor.

 

Kürtlerin ağırlığının artması, bütün partilerin Kürt meselesine ve Kürtlere hassasiyetle yaklaşmasını gerektiriyor. Yeni siyasal partiler de sahneye çıktıklarında, ilk önce, bu konuda önlerine nasıl bir yol haritası koyduklarına bakılıyor. Bu partilerin Türkiye siyasetine taze bir soluk getirip getiremeyecekleri, artık bir turnusol kâğıdı işlevi gören Kürt meselesi üzerinden değerlendiriliyor. Mevcut paradigma içinden soruna yaklaşmak menfi, yapıcı ve farklı bir söz ortaya koymak ise müsbet bir puana tekabül ediyor.

 

“Devlet aklının korkuları”

 

İki hafta önce siyaset arenasına çıkan Ahmet Davutoğlu liderliğindeki Gelecek Partisi’nin de en çok Kürt meselesinde söyleyecekleri merak ediliyordu. Davutoğlu’nun takdim konuşması ve partinin programı ile bu merak giderildi. Görünen şu: Gelecek Partisi’nin programı sekiz sütun üzerinde inşa edilmiş. Kürt meselesine ayrı bölüm açılmamış. Bu meseleyle alâkalı talepler, programın farklı başlıklarının altında ele alınmış. 143 sayfalık programda “Kürt meselesi” tabiri sadece bir yerde kullanılmış, “Kürt” ifadesi de altı yerde geçmiş.

 

Gelecek Partisi, Kürt meselesinin temelinde demokrasi eksiğinin bulunduğunu belirtiyor:

 

“Kürt meselesi esas olarak ülkemizdeki demokratik hakların eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklanmıştır.”

 

Partiye göre, geçen yüzyılda yaşanan parçalanmalar “devlet aklına” büyük korkular yükledi. Siyasetini korkuyla biçimlendiren devlet, vatandaşların haklarını kısıtlama yoluna gitti. Ayrılıkçı çevreler de bu kısıtlamaları istismar ederek terör faaliyetlerinde bulundu. Korku, sınırlama ve terörle örülen çember, sorunu bugünkü noktaya taşıdı. Bu nedenle Gelecek Partisi, her geçen gün girift bir hal alan bu sorunun ancak demokrasinin güçlendirilmesiyle aşılabileceğinin altını çiziyor.

 

“Ülkemize ve milletimize yıllarını kaybettiren insan hakları kaynaklı sorunların tamamı samimi, ahlâklı ve demokrat bir duruşla çözülebilir.”

 

“Demokratik vatandaşlık”

 

Hâlihazırda Türkiye’deki Kürt meselesi ile ilgili tartışmalarının ve taleplerin odaklandığı üç ana konu var: Vatandaşlık, anadil ve idari yapı. Parti programında her üç konuya da yer verilmiş.

 

Vatandaşlığın merkezî bir yeri var Gelecek Partisinin programında. Zira parti, Türkiye’deki kimlik temelli sorunların çözümünde “demokratik vatandaşlık” anlayışının anahtar bir rol oynayacağını savunuyor.

 

Demokratik vatandaşlığın esas alındığı bir sistemde, temel hak ve özgürlükler tartışma konusu yapılmaz. Her türlü ayrımcılığa son verilir. Bütün vatandaşlar hak ve özgürlüklerden eşit bir şekilde istifade eder. Azınlık veya dezavantajlı toplumsal gruplar, haklarını hiçbir baskı altında kalmadan özgürce kullanır. Her alanda çoğunlukçu değil çoğulcu bir anlayışla hareket edilir.

 

Gelecek Partisine göre; böyle bir ayrımcılık karşıtı, eşitlikçi, özgürlükçü ve kapsayıcı bir vatandaşlık yapısı, hem bireylerin ülkeye aidiyet bilincini tahkim eder, hem de istismar kapılarını kapatır. Bu da, başta Kürt meselesi olmak üzere kimliğe dayalı taleplerden kaynaklı bütün sorunların çözümü için uygun bir zeminin oluşmasını sağlar.

 

“Dolayısıyla çözüm kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın engellenmesi ile Kürtlerin demokratik vatandaşlık anlayışı temelinde bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşları oldukları inancının pekiştirilmesiyle sağlanabilir.”  

 

“Gayrimüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecek, herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmalarını engellemeye yönelik güçlü bir siyasi irade sergilenecek ve gerekli hukuki düzenlemeler yapılacaktır.”

 

“Kültürel bariyerleri aşmak”

 

Gelecek Partisi, ülkedeki her kültürü, dili, inancı ve geleneği milletin ortak bir mirası olarak saygıdeğer kabul ediyor. Bunları yok saymanın, dışlamanın, tahkir ve tezyif etmenin bir insan hakları ihlâli olduğunu belirtiyor. Bütün kimliklerin kültürel miraslarını koruma ve kültürlerini geliştirmelerini bir insan hakkı olarak değerlendiriyor ve devlet tarafından desteklenmesini savunuyor.  

 

Bu çerçevede, bütün demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi anadilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanılması gerektiğini ifade ediyor. Parti, anadilin önünün açılmasının ülkeye iki faydasının dokunacağına inanıyor. Faydalardan biri, vatandaşların aidiyet bilincini güçlendirip toplumsal barış ve dayanışmayı tahkim etmesidir. Diğer fayda ise, Türkiye’nin Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’daki akraba topluluklar ile arasına giren kültürel bariyerleri aşmasını sağlayacak olmasıdır.

 

Dolayısıyla anadil, toplumun farklı kesimlerini ilgilendiren ve stratejik bir değer taşıyan bir mevzudur. Bu nedenle Gelecek Partisi, bu konunun istismar edilmeden serinkanlı bir şekilde ve ortak bir akılla tartışılmasını gerektiğini söylüyor. Partinin de bu sürecin öncüsü ve destekçisi olacağını taahhüt ediyor.

 

“Telâffuz edilmeyen korkular”

 

Gelecek Partisi, yerel yönetimleri de genel demokrasi perspektifinin içine yerleştiriyor. Yerel yönetimlerin bir idari mesele olduğu kadar demokrasinin güçlenmesi meselesi olduğunu, demokrasinin yerelde başlayıp yerelde sağlam temellere oturacağını bildiriyor. Merkezin aşırı derecede büyüdüğü ve ihtiyacından fazla bir kuvvete sahip olduğu her yerde ekonomik verimin düştüğünü, bürokrasinin güçlendiğini ve idarenin hantallaştığını ifade ediyor. Partiye göre, Türkiye’nin bu konuda gerekli olan reformları yapamamasının nedeni, ifade edilmeyen korkular ve tabulardır.

 

“Tıpkı Cumhuriyetimiz boyunca her dönem dillendirilen farklı korkuların ve tabuların varlığı gibi, idari sistemimizle ilgili ortaya atılan evhamlar da demokrasimize, milletimizin yaşam kalitesine ve ekonomik büyümemize zarar vermiştir.”

 

Buna karşı Gelecek Partisi, “tam demokratik bir kamu yönetimi” ve “güçlü bir yerinden yönetim” öneriyor. Merkezden ve yerelden yürütülecek görevlerin yeniden tanımlanmasını; hem merkezde hem de yerelde katılımcılığı ön plana çıkaran ve bürokrasiyi asgariye indiren, şeffaf, hesap verebilir, liyakat esaslı ve insana saygılı bir yönetim oluşturmayı hedefliyor. Merkezi sınırlayan ve yerel yönetime mümkün olduğunca alan açan böyle bir yönetimi, ancak vatandaşına güvenen bir siyasi aklın hayata geçirebileceğini belirtiyor.

 

“Partimiz kamu idaresinin merkezileştikçe zayıflayan, yerelleştikçe güçlenen yapısına inanmaktadır. Dünyadaki çok sayıda başarılı örnekte olduğu gibi sıhhatli, verimli ve sürdürülebilir bir merkezi yönetim için etkin bir yerelleşme ve yerinden yönetim Türkiye’nin acil ihtiyaçlarındandır.”

 

Siyasi duruş

 

Gelecek Partisinin vatandaşlık ve yerel yönetimlere dair vurguları tatminkâr. Ancak anadile ilişkin tavrı mahcup ve ürkek. Ciddi bir birikim var bu konuda ve Türkiye iyi-kötü bazı eşikleri geçti; dolayısıyla anadilde daha cesur ve net bir tavır gösterilebilirdi.

 

Yine de milliyetçiliğin her şeyi baskı altına aldığı, hemen her kararın merkeze bağlandığı ve anadil gibi taleplerin görünmez kılındığı bir iklimde, demokratik vatandaşlığı, adem-i merkeziyetçi bir idari yapıyı ve anadili özgürlükçü bir bakışla gündeme taşımak önemli.

 

Ancak daha da önem taşıyan husus, programda yazmasından ziyade, önümüzdeki dönemde bu mevzularda parti yönetiminin göstereceği siyasi duruş olacaktır. Partinin siyasette kaplayacağı yeri, oyunun iktidarın belirlediği sahada oynanmasına itiraz eden ve kendi sınırlarını çizen sağlam bir duruşa sahip olup olmadığı belirleyecektir.

 

(*) Kürdistan 24, 25.12.2019

 

- Advertisment -