IŞİD’in Türkiye’ye yönelik tehditlerini bertaraf etmek ve PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde bir federasyon kurmasını önlemek amacıyla, Suriye’ye Fırat Kalkanı operasyonu düzenlendi. Aradan iki ay geçti. Ankara’nın deklare ettiği niyetlerle sınırlı kalmayacağının işaretleri ufukta görülmeye başladı. Türkiye’nin, Suriye’ye girmesinden sonra Sünni İslam örgütlerini desteklemeyi durduracağı yönünde genel bir beklenti vardı. Ancak Türkiye desteği kesmek yerine daha da artırdı. Bu da Rusya ile ABD arasında Suriye’de “terör dengesi” üzerine kurulan güç ilişkisini kavgaya sebep olacak şekilde yeniden yapılandırdı.
Muhalif örgütler birleştirildi
Halep’te sürmekte olan savaş, son günlerde inanılmaz şekilde vites yükseltti. Batı medyası sadece Rus uçaklarının vurduğu binalarda yaşanan sivil katliamları ekranlara getiriyor. Ama muhaliflerin de Rus rejiminden arda kalır yanı yok. Halep’te Rusya-İran-Suriye koalisyonuna karşı verilen savaşa toplam 14 İslami örgüt ve grup katılıyor. Bir süre önce bunlar savaş güçlerini birleştirmeleri için iki şemsiye örgüt altında bir araya getirildi. Birinci şemsiye örgüt Fetih Ordusu. İkinci şemsiye örgüt ise Fatah Halab. Bu iki şemsiye grup, savaşta bombalı araçlar, roketatarlar, tanklar, zırhlı savaş araçları, hafif silahlar ve drone’lar kullanıyor. Çatışmalar özellikle Halep’in batısı ve güneybatısında yoğunlaşmış görünüyor. Amaç Halep’i Suriye rejiminin elinden almak.
Muhalifleri Türkiye de destekliyor
Bu örgütlerin en etkili olanlarından biri Jeish al-Fatah. Liderleri Abdullah Muhammad al-Muhaysini. Arkasında Suudi Arabistan’ın ve Körfez ülkelerinin finansal ve askeri desteği var. Muhaysini, Suriye rejim karşıtı enab sitesinde yayınladığı bir videoda, Türkiye’ye de desteği ve yaralı militanların tedavisini sağladığı için teşekkür ediyor. Al Fatah, bir süre önce Halep’i almak için büyük bir saldırı dalgası başlattı. İlk büyük saldırı dalgası püskürtüldü. Yaklaşık 500 militanı öldürüldü.
Silahlı örgütlerden bir diğeri ise Fatah al-Sham. Eski Al Nusra olarak biliniyor. Türkiye, sahada etkili olmak için bu grubu destekliyor. Daha çok doğu Halep’te konuşlanmış durumda. İlginç olan bir durum şu: Suriye Türkiye’ye kendi hava sahasını kapattığında, bu grup Halep’in doğusunda yer alan Tal Rafata’ya saldırı düzenledi. Şemsiye örgütler içinde yer alan diğer örgüt de Ahrar El Şam. Bu örgütün de arkasında Türkiye olduğu, bilinen bir sır. Aynı şekilde, iki şemsiye örgütün bünyesinde Özgür Suriye Ordusu ve Ceyşül İslam gibi diğer bazı bilinen örgütler de var.
Rusya Türkiye’ye kızgın
Rusya-Suriye-İran’ın öncülüğünü yaptığı koalisyon, bugünlerde Türkiye’ye kızgın. Nedeni ise Türkiye’nin Halep’te savaşan örgütlere ciddi destek sunduğuna inanmaları. Zira Rusya-Suriye-İran koalisyonu, Sünni selefi çizgiye sahip örgütlerin daha etkili olabilmek için Cerablus’ta bir altyapı kurduklarını, Cerablus’un Halep’e yönelik taarruzun karargahına dönüştürüldüğünü iddia ediyor. Ayrıca, Fırat Kalkanı operasyonu ile muhaliflere IŞİD’den kurtarılan bölgeler üzerinden stratejik bir derinlik kazandırıldığını düşünüyor. Bu yüzden Rusya-İran-Suriye koalisyonu bir dizi karşı önlem aldı. Önce, 23 Ekim tarihinden itibaren Suriye hava sahası Türkiye’ye yasaklandı. İkinci olarak Suriye rejimi, Suriye Çöl Şahinleri Tugayı adı altındaki özel güvenlik gücünü 28 Ekim tarihinde Halep’e gönderdi.
YPG Suriye ile ortak operasyon yapacak
Üçüncü olarak Suriye rejimi, ABD – Türkiye – Körfez ülkeleri koalisyonuna karşı PYD ile ciddi bir ittifak projesi hazırladı. Önümüzdeki günlerde, Suriye Çöl Şahinleri Tugayı ile YPG Halep’in doğusundaki Deir Hafer’i IŞİD’den kurtarmak için ortak operasyon düzenleyecek. Ayrıca bu ikili ittifakın Rakka’yı da aynı şekilde IŞİD’den alması gündemde. Aslında ABD, Rakka savaşını YPG ile birlikte başlatabilirdi. Ancak geciktirdi. Suriye Demokratik Güçleri sözcüsü Talal Salu’nun Fars Haber Ajansı’na verdiği demece göre, ABD Suriye rejiminin Halep’te sıkışmasını, ve kendi istediği siyasi çözüme evet demesini bekledi; Rakka operasyonunu geciktirmesinin nedeni buydu.
ABD de desteğini çekti
Türkiye açısından bugünlerde Suriye’de işlerin yolunda gittiğini söylemek zor. Yolunda gitmeyen işler Rusya, Suriye ve İran ile ilişkileri rayından çıkardığı gibi Amerika ile de ilişkileri gerginleştiriyor. Çünkü Amerika, Türkiye’nin Suriye’deki hesaplarını altüst ettiğini düşünüyor. ABD ilk iki gün Fırat Kalkanı’na destek verdi. Hatta YPG’nin Menbiç’ten çekilmesini ve Fırat’ın doğusuna geçmesini istedi. Ancak ilerleyen günlerde, Amerika’nın ısrarla “önceliğiniz birbiriniz değil IŞİD” demesine rağmen, TSK destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile YPG güçleri karşı karşıya geldi. Hattâ TSK’nın hava operasyonlarında YPG kayıp verdi. Böylece ABD’nin desteklediği iki askeri unsurun birbirine girdiği bir savaş arenası oluştu. ABD böyle giderse YPG’nin desteğini kaybedeceği kuşkusuna kapıldı. Bu da Washington’da alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Ayrıca Türkiye, IŞİD’e karşı kendi sponsorluğu altındaki örgütlerle mücadele verilmesi gerektiği tezini işlemek suretiyle de ABD ile ayrı düştü. ABD yönetimi bunu mümkün görmedi. Çünkü Türkiye’nin himayesine aldığı örgütlerin sert bir cihadi-selefi ideolojiyi savunmaları Batı’da soru işaretlerine yol açtı. Ankara’nın anlamadığı şuydu: ABD ve Batı bu örgütleri sadece ve sadece Suriye rejimini yıpratmakta kullanabilirdi. Onlara bir paye ve statü vermek için kullanamazdı. Bu yorum farkı Türkiye ile ABD ve Batı arasında görüş ayrılıklarına yol açtı. Durum böyle olunca, ABD’nin Fırat Kalkanı operasyonuna desteği önce nötr sonra da negatif bir tavır almaya dönüştü.
Ankara Suriye’de ne yapıyor?
Herkesin Suriye’de bir stratejisi, bir eylem planı var. PKK’nin var. Rusya, İran ve Suriye’nin var. Amerika’nın var. Hattâ sahada savaşan İslami örgütlerin bile var. Ankara’nın bir stratejisi, bir eylem planı var mı? Strateji ve eylem planı sadece Suriye’ye girmek olarak düşünülemez. Girip orada kırk tilkinin kuyruğunu birbirine bağlayabilmektir de aynı zamanda. Türkiye Fırat Kalkanı operasyonundan sonra öyle bir yöntem izledi ki, Rusya’yı karşısına aldı. Suriye ve İran’ı karşısına aldı. PYD’yi zaten karşısına almıştı. Yetmedi; Amerika’yı da karşısına aldı. Oysa muhalif güçlere arka çıkmasaydı, Rusya-İran-Suriye koalisyonunun tepkilerini üzerine çekmeyebilirdi. Böylece Suriye’de manevra kabiliyetini daha da artırabilirdi.
Türkiye’nin işi zor. ABD ve Rusya Suriye’de bir terör dengesi kurarak işleri götürmek istiyor. Türkiye ise iki dev ülke arasındaki terör dengesini bozacak hamleler yapıyor. Bu yüzden kimseye yaranamıyor. Çünkü desteklediği grup ve örgütler, sahada kullanışlı enstrümanlar. Türkiye kullanışlı enstrümanları edilgen nesneler olmaktan çıkartarak özne yapmaya çalışıyor. Sahayı karıştırdığı için ABD’den, gücünü azalttığı için de Rusya’dan “azar” işitiyor.
ABD’nin seçim sonrası planı ne?
Amerika’nın seçim sonrası Suriye politikası ne olacak? Türkiye’nin Suriye’ye yönelik eylem planlarında bunu da bir veri olarak düşünmesi gerekir. ABD büyük olasılıkla Suriye’de sivil savaşın sona erdirilmesini ve Suriye haritasının yeniden çizilmesini, Esad rejiminin değiştirilmesine tercih edecek. ABD bunun da Rusya ile birlikte çalışılmadan gerçekleşecek bir umut olmadığını iyi biliyor. Seçim sonrasında ABD, Türkiye’nin askerî varlığını Suriye’den çekmesini de isteyecek.
Eğer ABD’nin başkanlık seçimi sonrasında Suriye politikası bu olacaksa, ki işaretler o yönde, Türkiye’nin Suriye’de muhalif örgütleri canhıraş bir şekilde desteklemesinin akıl ve mantıkla izah edilir bir yönü olabilir mi? Diğer taraftan bu destek, Türkiye ile Rusya-Suriye-İran arasında tehlikeli bir sürecin de kapısını aralayabilir.
Suriye’deki politikamıza baktığımda, her sabah şu duayı etmeden güne başlamıyorum: İnşallah biz sebep olmayız, üçüncü dünya savaşına.