Paralel yapının eylemleri, dünyanın neresinde olsa ‘ihanet’ olarak telakki edilir. Başbakanların ofisine böcek yerleştirme, devlet yöneticilerinin kanunsuz dinlenmesi, dışişleri bakanlarının gizli toplantılarının dinlenerek sızdırılması, milli istihbarat örgütünün operasyon araçlarına baskın düzenlenmesi gibi faaliyetler, her ülkenin kendi hukukuna göre ‘ihanet’ düzeyinde yargılanır.
Paralel devletin MİT TIR’larına yönelik baskın düzenlemesi, görüntüleri çarpıtarak basın üzerinden servis etmesi, casusluk kapmasında ele alınan bir dava olarak yargıda. Bu davanın bir ayağını TIR’lara baskını gerçekleştiren paralel ekip oluştururken, diğer ayağını ise paralel örgütün medyadaki uzantıları oluşturuyor. Paralel devletin eylemi bir bütünlük arz ediyor. Bundan dolayıdır ki savcılık, MİT TIR’larına yönelik operasyonun bütün aşamalarını ve bu aşamalarda yer alan bütün isimleri soruşturuyor.
Savcılığın “casusluk faaliyeti” kapsamında yürüttüğü soruşturmaya CHP’li bir ismin daha eklenmesi gündemde. Can Dündar, kendisine MİT TIR’larının silah zoruyla durdurulduktan sonra çekilen görüntüleri ulaştıran ismin, CHP’li bir vekil olduğunu açıkladı. Bu ismin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu olduğu iddiaları şimdilik ispat gerektiren bir iddia hükmünde. Ancak Adliye’den sızan haberlere göre savcılık, Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlıklarına başlamış.
Soruşturmanın seyri ve davanın içeriğiyle ilgili şimdiden bir şey söylemek hem mümkün değil, hem de sonuçlanana değin doğru değil. Fakat CHP’nin paralel örgüte kuryelik yapmış olduğunun ortaya çıkması değerlendirilmeye değer bir konu. Gerçek CHP’lilerin, partilerinin Pensilvanya’nın kuryesi haline nasıl geldiğini, getirildiğini sorgulaması gerekiyor. Bu nasıl mümkün oldu? CHP, Fetullah Gülen’in ulusal güvenliğe karşı yürüttüğü casusluk faaliyetlerinin nasıl aracısı, kuryesi ve ortağı oldu?
Bu sorulara yanıt arayanlar, kuşkusuz Baykal’a kurulan kaset darbesine kadar geri gideceklerdir. CHP’nin Baykal’ın istifa etmesinden sonra Pensilvanya’nın şubesi haline geldiği artık herkesin malumu. Partinin başına geçen Kemal Bey ve birçok milletvekili, Fetullah Gülen’in adeta posta eri gibi çalıştılar. Paralel yapının montajlı tapeler, kasetler ve kendi illegal usullerle topladığı dosyalar parti yönetimine ulaştırılarak kamuoyunun manipüle edilmesi amaçlandı. CHP yönetimi de bunları ya doğrudan Meclis kürsüsünden kamuoyuna açıkladı ya da medyaya servis ederek paralel darbenin değirmenine şevkle su taşıdı. Ülkemizin içinden geçtiği bu ateş çemberinde bile hâlâ CHP’li vekillerin birçoğu, Pensilvanya’dan aldıkları talimatla hareket etmekte, Gülen’in yönlendirdiği işlere bakmaktalar.
Cumhuriyet’in kurucu olmakla övünen bir partinin, Pensilvanya merkezli bir casusluk şebekesinin kuryeliğine evrilmesinin ibretlik hikâyesinde Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün partisini Gülen’in hizmetine sundu. Gülen’in listesinden partiye soktuğu milletvekilleriyle CHP’yi, paralel devletin bir şubesi haline getirdi.
CHP, özüne dönmek istiyorsa işe Baykal’a kaset darbesinden başlamalı. Fetullah Gülen’in partiyi nasıl ele geçirdiği anlaşılmazsa CHP’nin kendine gelmesi, tarihiyle ve gerçek kimliğiyle buluşması da mümkün olmaz.