Ana SayfaYazarlarYarın bir canlı bomba saldırısında ölseniz arkanızdan yazılacaklar

Yarın bir canlı bomba saldırısında ölseniz arkanızdan yazılacaklar

 

Omagh Kuzey İrlanda’da yer alan küçük bir kasabaydı. İngiltere ve IRA arasında varılan Hayırlı Cuma Anlaşması’nın 4 ay sonrasıydı.

 

15 Ağustos 1998 günü saat 15.10’da şehrin alışveriş merkezi olan en kalabalık caddesinde park edilmiş o bomba yüklü bir araç patlatıldı.

 

Patlamada biri hamile kadın, altısı çocuk, çoğunluğu genç ve İspanyol turistlerden oluşan 31 insan hayatını kaybetti. Ölenler arasında hem Protestanlar, hem de IRA’nın uğurlarına savaştığı Katolikler vardı.

 

Saldırıyı barış anlaşmasına karşı çıkıp IRA’dan ayrılan Gerçek IRA (RIRA) üstlendi. Ama ‘sivilleri hedef almamıştık, özür dileriz’ açıklaması kimsenin umurunda olmadı.  Blair saldırı için “Vahşet ve kötülük” dedi, BBC ise “en büyük terör vahşeti”.

 

IRA’ya sempatileri bilinen Papa ve ABD’nin başkanı Clinton birkaç gün sonra Omagh’ı ziyaret edip saldırıyı sert sözlerle kınadılar. Sinn Fein liderleri eski IRA komutanı McGuinness ve Gerry Adams da saldırıyı şiddetle ve samimiyetle kınayanlar arasındaydı.

 

IRA’ya yakın, İngiliz askerlerinin 1972’deki Kanlı Pazar katliamı için şarkı yapan U2 grubu da Omagh Katliamı anısına bir şarkı yaptı.

 

Saldırı karşısında oluşan bu birlik havası ve her kesimden gelen 'ama'sız ve net tepkiler barış sürecinin güçlenmesine vesile oldu, şiddetin terk edilmesinin önünü açtı. IRA işte o gün bitti ve silah bıraktı.

 

Ama maalesef biz bunu başaramadık.

 

Çünkü daha büyük siyasi kavgaları yüzünden zamanında barış sürecine destek vermeyenler, PKK’yı “bunlara güvenme” diye kışkırtanlar, bu kez yine o daha büyük siyasi kavga uğruna, müttefiklikleri bozulmasın diye bomba yüklü araçla Ankara’nın merkezinde otobüs bekleyen insanların içine giren canlı bombayı sinelerine çektiler. Azlar ama yeni bir canlı bombanın yola çıkmasına yetecek kadar meşruiyet üretmeyi başardılar.

 

Muhtemelen o canlı bombalardan biri daha deneyecek o yüzden şansını.

 

Yarın Allah korusun bir başka bomba sizin yanınızda patlarsa oy verdiğiniz partinin genel başkan yardımcısı akşamında bombayı patlatan örgütün kanalına çıkabilir.

 

Oy verdiğiniz milletvekili sizi öldüren intihar bombacısını bu eyleme sürükleyen şartları konuşmayı teklif edebilir.

 

Okuduğunuz gazete, ertesi gün aslında hedefin siz değil yakınınızdaki polisler olduğunu, bombacının bir an için panikleyerek sizi öldürdüğünü bir görgü tanığına dayandırarak yazabilir.

 

Canlı bomba size hangi  cemaatten olduğunuzu da sormayacaktır. Birkaç gün sonra cemaatinize verdiğiniz himmetlerle döndürülen bir siteye yazar yapılmış loser bir solcu sizin paranızla  katillerinizi korumak için “Terörist senin babandır” diye yazı yazabilir, kimse de ona “ne yapıyorsun” demez.

 

Terörist size hangi ülkenin vatandaşı olduğunuzu da sormaz. Norveç ve  İsveç’ten Türkiye’ye gezemeye gelmiş iki turist olabilirdiniz. Ertesi gün ülkenizin İstanbul’daki elçilikleri tarafından fonlanan bir sitede sizi öldüren örgütün üstlenme açıklamasının “polisler hedefti, özür dileriz” diye verileceğini nereden bilebilirdiniz ki!

 

Elinizin altında en sevdiğiniz yazarın bahardan, kadınlardan, tarihten bahseden bir romanıyla yakalandınız belki bu alçaklığa. Ama o yazar ertesi gün yazdığı yazıda sizi öldüren katillerin adını dahi anamadan top çevirecek, katilleriniz için apoloji yapmak uğruna kullanacak kalemini.

 

Belki de Bilgi Üniversitesi’ndeki psikoloji dersinize gidiyordunuz. Meğer dersi uğruna hayatınızı kaybettiğiniz hocanız, saldırıyı sizi öldüren örgütün adını fincancı katırlarını ürkütmemek için veremeden bir kerecik kınayıp, ardından onlarca kez tutuklanan akademisyenler için tweet atacak bir psikopatmış…

 

Yüksek puanlar alıp Galatasaray Üniversitesi’nde okuyordunuz belki de, okula giderken buldu sizi bu barbarlık. Frankofon bir sosyalist olan hocanız “PKK da çok savruldu” diyerek kibarlığını korumayı başaracak arkanızdan…

 

Barış Girişimi üyesiydiniz. Yüksekova için ne yapabiliriz toplantısına giderken geldi buldu sizi lanet. Girişiminiz sözcüsü olan güngörmüş sosyalist hanım -de harfinin yerinde ama ahlaksızca kullanımına bir örnek vererek sızlatacak kemiklerinizi: “PKK sen de dur”

 

Hiç beklemeyin, İnsan Hakları Derneği, sizin insan haklarınızla hiç ilgilenmeyecek. Edilgen fiillerle Türkçe’ye işkence yapıp, gönül bağlarıyla bağlı oldukları katilinizin adını anmamak için susma haklarını kullanacaklar.

 

Sadece onlar değil, dünyanın da umurunda olmayacaksınız. Türkiye’deki hükümetten hoşlanmadığı için Human Rights Watch bile katillerinizi incitmek istemeyecek.

 

Daha kötüsü eğer oradan geçen bir Amerikalıysanız, ertesi gün Amerika’da yaşayan akrabalarınız New York Times’da katliamda Erdoğan’ın rolü üzerine yazılmış makalelerden fazlasını okuyamayacaklar.

 

İngiliz vatandaşıysanız daha da kötü. Ertesi gün The Times’da katilinizin patronunun güler yüzlü babacan bir fotoğrafı eşliğinde tehditleri yer alacak. Guardian’da “bu katliamın suçunu PKK’ya yıkıp Erdoğan’ı çok şımartmamak lazım” diyen makaleler çıkacak. BBC’de sizin canlı bombanın arkadaşları türkü söylerken poz verecek.

 

Fransız vatandaşıysanız, hiç kimse sizi Elle dergisinin kapağındaki o güzel laik gerilla kızlardan birinin öldürdüğüne inanmayacak.

 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Ermenisiniz diyelim. Cemaatinizin gazetesi bile PKK’yı kırmamak için bin takla atarak haberinizi verecek.

 

Sabah evden çıkmadan önce izlediğiniz haber programının spikeri ertesi gün öldüğünüz saldırıdan ders çıkarıp dış politikayı değiştirmemizi, ABD, Rusya ve İran’la anlaşmamızı savunup, katilinizin son arzularını yerine getirmenin derdine düşecek.

 

Siz öleceksiniz birileri katilinizi bırakacak ve cesetleriniz üzerinden katilinizin büyük patronu gibi konuşacak; Erdoğan gitmeli. Erdoğan’ı sevip sevmemeniz, AKP’ye karşı olup olmamanız kimsenin umurunda olmayacak.

 

Sonra bütün bunları okuyup, otobüs bekleyen insanlar içinde kendini patlatmanın o kadar da adice, ahlaksızca, kalleşçe bir iş olmadığını düşünecek başka bir canlı bomba daha yola çıkacak.

 

Arkasından en azından birilerinin fotoğrafından poster yapacağından, milletvekillerinin taziye çadırına gelip şehit olduğunu söyleyeceğinden emin olacak.

 

Katiliniz dalga geçer gibi Doğa Jiyan (Yaşam) kod adını alarak çıkacak yola…

 

Size torpil geçmeyecek, sizin kim olduğunuza, hangi partiye oy verdiğinize bakmayacak.

 

Sonra…

 

- Advertisment -