Hukuken haklı olduğunuzu düşündüğünüz ve bu konuda toplumun genişçe bir kesiminin desteğini aldığınız halde, aynı toplumun yine geniş bir kesiminin sizi siyaseten haksız bulması mümkün mü? Siyaset anlayışının ahlaki kodları önemseyen bir kültürden üretilmesi durumunda böyle bir sonuç doğabiliyor. Çünkü insanların genişçe bir kısmı hukuki tutumların ‘hakkaniyetli’ bir siyasete dayanmasını bekleyebiliyor.
Bunun örneklerinden biri Erdem Gül ve Can Dündar’ın yaptıkları haberlerden ötürü ‘Gülenci’ darbe girişiminin parçası olarak tutuklu yargılanmaları ve sonrasında Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karardı. Mahkeme kararın gerekçesini yayınladı. Ama bu yazının konusu Mahkeme’nin bakışı değil. Ondan bağımsız olarak toplumun iktidarın tepkisini nasıl algıladığı… Gerekçeyi ise bir sonraki yazıda ele alacağız.
***
AK Parti kanadının suç isnat edilen haberle ilgili yaptığı değerlendirmeler doğru. On altı ay önceki olay yeniden ısıtılıp, sanki yeni bulgular varmış gibi sunulmuş, içerikte olmadığı halde iktidarın IŞİD’le bağlantılı olduğunu iddia eden bir manşet atılmıştı. Üstelik olayın yaşanmasından sonra geçen sürede Gülenci çeteleşmenin foyası meydana çıktığı halde… Yani ‘haber’ siyasi hedef güden kasıtlı bir manipülasyondu. İddianame iki gazeteciyi örgüt üyesi olmakla suçladı ve mahkeme de tutuklu yargılanmalarına karar verdi.
İktidarın iddiasına bakılırsa, dosya önüne geldiğinde Anayasa Mahkemesi bireysel müracaat için yeterli koşul oluşmamış, yani diğer yargı yolları tükenmemiş olmasına rağmen davayı gündemine aldı ve gazetecilerin tahliye edilmesi tavsiyesinde bulundu. Ayrıca bu tavsiyesini basın özgürlüğünün altını çizerek güçlendirdi.
***