Ankara'da dün akşam saatlerinde meydana gelen ve 28 vatandaşımızın hayatını kaybettiği alçakça saldırıdan sonra TBMM’de grubu olan partiler ortak bir deklarasyon yayınladı. Bir parti hariç… O partinin de HDP olduğunu söylememe gerek yok.
Türkiye’ye yönelik bu alçakça saldırıyı kınayan kısa deklarasyonda şu deniyordu: "Ülkemiz bugün vahim bir terör saldırısıyla daha karşı karşıya kalmıştır. Öncelikle bu menfur saldırıda hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri personelimize ve aziz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Bizler TBMM'de grubu bulunan siyasi partiler olarak, birlik ve bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik insanlık dışı terör saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Terör ve şiddet, hiçbir zaman hedefine ve amacına ulaşamayacaktır.
Aziz milletimizin teröre asla boyun eğmeyeceğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu oyunu bozacak güç ve kudrete sahip olduğunu kararlılıkla ilan ediyoruz."
Ülkemiz uzunca bir süredir adı konmamış bir savaşın tam da ortasında bulunuyor. Bu işin altından "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyerek kalkamayacağımız çok açık. En uzun sınırımız olan Suriye’de bir iç savaş yaşanırken, 2.5 milyonun üzerinde mültecinin Türkiye topraklarında savaş nedeniyle geçici ya da kalıcı olarak yerleştiği bir ortamda Türkiye’nin savaşın dışında kalması mümkün değil. Ayrıca Suriye’de parçalanmaya giden savaşın Türkiye sınırlarını da içine alması için emperyalistlerin ortaya koyduğu oyunun baş aktörlüğüne soyunan PKK var.
PKK’nın yazdan beri başlattığı ve yüzlerce insanın hayatına mal olan "Hendek savaşlarının" Kürtlerin hakları ve özgürlükleri için olmadığı çok açıktı. PKK, "Çözüm sürecini" ne iktidarın kendine verdiği sözleri tutmaması, işi ağırdan alması ne de Suruç’ta patlayan bomba yüzünden bozdu. PKK, Suriye’de Rojova’da yaşananlardan sonra kendine ait bir toprak yönetebilme karşılığında Kürt halkını ateşe attı, gençleri hendeklere doldurdu. Kürt halkının bu "Hendek savaşına" toplu destek vermemesi PKK’nın amaçladığı oyunu bozsa da, bunun burada kalacağı anlamına gelmez. Emperyalistler dur demeden durmayacak, Türkiye’yi iç savaşa sürükleyecek şekilde şiddeti artırarak sürdürecektir.
HDP’nin Türkiyelileşme metaforuyla yola çıktığı Demirtaş’ın "Selocan" sevimliliği ile ulusal kanallarda saz çaldığı zamanlarda şöyle demiştim: “Demirtaş’ın siyaseten yapacağı, yapabilecekleri Kandil’in izin verdiği kadardır. Ne bir eksik ne bir fazla…” Bu tespitim nedeniyle en başta yakın çevremden, arkadaşlarımdan, dost bildiklerimden tepki görmüştüm. Hatta bazıları kapıyı sertçe yüzüme çarpıp çekip gitti. Dert değil. Öyle ya Demirtaş liderliğindeki HDP Türkiyelileşeceği gibi AK Parti’yi durduracak tek oluşumdu. Öyle çok inandılar ki buna Kürt siyasetine her zaman karşı duran, onları ‘bölücü’ olarak niteleyenler bile sıkı HDP’li oldular…
PKK savaşı başlattığında "hendeklere" karşı çıkan Demirtaş ve HDP zaman içinde onun en ateşli savunucusu oldu. Önce ABD, sonra Rusya ziyaretinden sonra Demirtaş, sadece "hendeklerin" savunucusu olmakla kalmadı, neredeyse hendeğe göğsünü siper etti. HDP, süreç içinde PKK savaşın ivmesinin yükselttikçe siyasi parti olduğunu unutup, Kandil’in "Halkla İlişkiler" ofisi haline geldi. Buna uluslararası medyanın büyük bölümü, ulusal medyanın bir kısmı destek verince HDP bu işi başarıyla yürüttü. İşin içine Erdoğan özelinde AK Parti nefreti de girince PKK yaptıkları hiçbir kanlı eylem sorgulanmayan, karşı çıkılmayan, çıkılsa bile “Elbette katil örgüt” denilerek meşrulaştırılan dünyanın en konforlu terör örgütü haline geldi. İşte bu konforu sağlayan bileşenlerden biri olan HDP’nin bırakın Türkiyelileşmeyi, Kürtlerin hakları için Meclis’te mücadele edecek, bunun kavgasını verecek bir parti olduğundan şüpheliyim.
HDP şimdi imza atmadığı deklarasyonla ilgili “Atmadım ama bir sor niye atmadım” minvalinde mazeretler üretecektir. Üretecektir çünkü; önlerinde yaptığı her kanlı eylemden sonra “Yaptım ama bir sor niye yaptım” diye mazeretler üreten Kandil vardır. Ki, bu mazeretleri en azından bazı kesimler yemişler ya da yemiş gibi görünmüşlerdir. Ne de olsa PKK, "Ailemizin yaramaz ama her daim kullanışlı çocuğudur." HDP’de bu yolda emin adımlarla ilerliyor. Türkiyelileşmeden de anladıkları sanırım bu…