Browning, birkaç istisna dışında Yahudi karşıtlığı sorununun bir sessizlikle damgalandığını ileri sürer. Görünüşe göre, Yedek Polis Taburu 101’de görev alan adamlar rejimin Yahudi karşıtı doktrinlerini kabul etmemiş olsalar bile, en azından Yahudilerin düşman imgesi olarak asimile edilmesini kabul etmişlerdir.
Goldhagen ise Browning bu argümanını tamamen tersine çevirerek şu noktayı ileri sürmektedir:
“…soykırımı uygulayanlar, ‘sıradan Almanlar’, Yahudi karşıtlığı tarafından, kendilerini Yahudilerin ölmesi gerektiği sonucuna ulaştıran belli bir tür Yahudi karşıtlığı tarafından harekete geçirilmiştir.”
Dolayısıyla Goldhagen, Yahudi karşıtlığının bu şahısları öldürme eylemine iten yegâne güdüsel faktör olduğuna inanmaktadır. Kendisi kıyımın gerçekleşmesi için mecburî olan diğer faktörleri belirli ölçülerde kabul etmekle birlikte, “tasfiyeci Yahudi karşıtlığı [eliminationist antisemistim]”nın —RPB 101’deki görevliler de dahil— katillerin çoğunun zihninde psikolojik bir faktör olarak gerekli olduğu konusunda ısrarcıdır.
Başka bir ifadeyle, Goldhagen “tasfiyeci Yahudi karşıtlığını” Holokost’un faili olabilmek için olmazsa olmaz bir koşul olarak görmektedir. Kendisine göre, bu “tasfiyeci zihniyet” Alman toplumuna münhasır ve bu toplumun hemen her yerinde karşılaşılabilecek bir olguydu ve bu yüzden de Yahudi Soykırımı yalnızca Nazi Almanya’sında gerçekleşebilirdi. Bu durum aynı zamanda “ulusal bir proje”nin yaratılmasına yol açmıştır.
Diğer bir ifadeyle Goldhagen, Holokost’un Almanları gerçek birer Alman haline getirdiğini ve Alman etnik kimliğine dayalı ırkçı ulusal birlik projesini gerçekleştirdiğini ima etmektedir. Başka bir ifadeyle, en başta Hitler’in ve akabinde Nazilerin zihinsel evreninde tahayyül ettikleri Alman ırkına ve bu ırkın meydana getireceği topluluğa ait olmanın şartı, hangi toplumsal sınıftan ve/veya statüden gelirse gelsin bütün bir Alman halkının Yahudileri kitlesel olarak ortadan kaldırma planına ve eylemine hiçbir şüphe duymadan dahil olmasıdır. Ancak bu sayede Alman ulusal birlik projesi (Völkisch nationalism) vücut bulacaktır.
Goldhagen, tasfiyeci Yahudi karşıtlığının gerekliliği tartışması üzerinden, RPB 101’de görev alan kişiler de dahil olmak üzere ‘sıradan’ Almanların ellerine fırsat geçtiğinde vahşi, kötü niyetli, ve istekli birer infazcı haline geldiğini savunmaktadır.
Sözkonusu analize bakıldığında Goldhagen, Browning’in özellikle vurgu yaptığı çevre baskısı, otoriteye itaat etme, kariyer hırsı, can sıkıntısı ve savaş dehşetine boyun eğme gibi güdülerin ve/veya faktörlerin “eşi benzeri görülmemiş” birer acımasız, bağnaz ve haz duygusu ile hareket eden bir infazcı haline gelen sıradan Almanın davranışını açıklamaya yetmediğine kesinkes iman etmektedir.
Bunun sonucunda Goldhagen’in Browning’e karşı ortaya koyduğu argüman, Holokost’u gerçekleştiren kişiler olarak sıradan insanları ve/veya Almanları harekete geçiren motiflerin ve sergiledikleri davranışların hesabını vermek üzere yürütülmüş bilişsel ve durumsal faktörlerin birleşiminden oluşan bir çalışma üzerinden yükselmemektedir. Bunun yerine, “soykırımı gerçekleştirenlerin zihin yapısında ve genel olarak tüm Alman toplumunun ortak yapısında” bulunan “şeytani bir Yahudi karşıtlığı”na dayalı bir açıklama getirmektedir.
Goldhagen’nin analizine göre, Hitler ve Almanlar Yahudiler konusunda “aynı zihniyete” sahip oldukları için, Hitler’in Yahudi Soykırımı’nı hayata geçirmesi için yalnızca onların “daha önceden var olan, bastırılmış” Yahudi düşmanlığını “zincirlerinden kurtarması” ya da “serbest bırakması” yeterliydi.