HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın, seçim kampanyasının başından beri yaptığı en ciddi hata, hükümeti "dini, siyasete alet etmekle" suçlaması oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı, seçimlerde kullanılması amacıyla bir adet Kürtçe Kuran meali hazırlamakla suçlaması ise Demirtaş'ın aynı hatayı büyüterek hala devam ettirdiğini gösteriyor.
* * *
Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı, suçlamaya konu olan Kürtçe Kuran mealinin hazırlanmasına beş yıl önce başlandığını, tamamlanan çalışmanın nisan ayında baskıya verildiğini ve şu ana kadar 7 bin Kürtçe Kuran mealinin dağıtıldığını açıklayarak, Demirtaş'ı zor durumda bıraktı. Demirtaş'ın eleştirileri buna rağmen dün de sürdü; Demirtaş, bu kez 1992 yılında Diyanet'e yapılan Kürtçe Kuran meali başvurusunu gündeme getirdi. Diyanet'in 1992 yılında Kürtçe Kuran basmayı reddettiğini hatırlatan Demirtaş, kurumu eleştirmeyi sürdürdü.
* * *
Aslında bu eleştiri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürtçe Kuran mealini neden gündeme getirdiğini de açıklıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidara geldikleri 2002'de ortada bir Kürt sorunu bulunduğunu, ancak eski devlet politikalarının kendi başbakanlığı döneminde terk edildiğini; Kürtleri inkâr, ret ve asimilasyon politikalarına son verildiğini; Güneydoğu'daki OHAL uygulamasının kaldırıldığını; yasaklı Kürtçe dilinin serbest bırakıldığını, Kürtçenin eğitim dili haline geldiğini ve son olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın dahi Kürtçe Kuran meali bastığını hatırlatarak, Kürt sorununun kendi dönemlerinde çözüldüğünü vurguladı.
Demirtaş'ın bahsettiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı 1992 yılında Kürtçe Kuran basılması talebini reddetmiş olabilir; ama bu yasak, eski Türkiye'ye ait bir gerçeği anlatıyor, AK Parti dönemini değil. Ki AK Parti dönemi de eleştirilse dahi, burada Diyanet'te yaşanan değişimi gözden kaçırmamak gerekiyor. 1992'de Kürtçe Kuran mealini basmaya yanaşmayan Diyanet'in bugün değiştiği açıkça görülüyor.
* * *
Demirtaş'ın, Diyanet İşleri Başkanlığı suçlaması baltayı taşa vurması anlamına geliyor. Zira HDP, bu tartışmayı başlatan taraf olduğu için ciddi bir tepki uyandırdı. Diyanet İşleri Başkanlığı da diğer kurumlar gibi elbette tartışılabilir veya eleştirilebilir. Ancak seçim öncesi Diyanet'i hedef alan açıklamalar yapmak ve üstelik bu kurumu yaptığı en iyi işlerden dolayı suçlamak son derece yanlış bir tutum. Bu eleştirilerin toplumda bir karşılığı yok. Doğan medyası ve Cemaat'in, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'i uzun bir süredir itibarsızlaştırmaya çalıştığı malum. Diyanet'i hedef alan cepheye Demirtaş'ın da destek sunması iktidar partisine değil, HDP'ye kaybettirecektir.
* * *
"Dini, siyasete alet etme" söylemi, katı laikçi eski Türkiye'ye ait bir söylem. Kemalist edebiyat, bunun zengin örnekleriyle dolu. Din adamlarını aşağılamak, onları hırsız ve şehvet düşkünü göstermek eski Türkiye'nin hastalığı. Demirtaş'ın bu dili kullanması, aslında onun ait olduğu siyasi dünyayı ele veriyor. Demirtaş, Kılıçdaroğlu'nun, HDP ise CHP'nin kötü bir kopyası olmaktan ileri geçemedi. Seçimin sonucu ne olursa olsun Demirtaş, demokratlık sınavında şimdiden sınıfta kaldı.