Silahlı veya bombalı terörün kendi başına bir anlamı veya hedefi yoktur; genelde siyasi alanı etkilemek ve dizayn etmek için kullanılır. Bu açıdan bir provokasyonun veya terör eyleminin amacına ulaşması için siyasi bir karşılığının bulunması şart. Sağ duyudan yoksun siyasetçiler, fırsatçı liderler, galeyana gelmeye hazır fanatik yandaşlar, apartta bekleyen medya kuruluşları olmadan herhangi bir terör eyleminin amacına ulaşması mümkün değil.
Bir terör olayını tanımlamak ve amacını ifade etmek için sık kullandığımız "provokasyon" sözcüğü gerçek anlamını, bomba patladıktan sonra buluyor. "Provokasyon" bomba patladığında değil, patladıktan sonra başlıyor. "Karanlık el" yerleştirdiği bombaya değil, bombalı terörden etkilenenlere güveniyor aslında.
HDP binalarını hedef alan bombalı saldırıların ardından gelen tepkilere bakıldığında bunu rahatlıkla görebiliriz. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu ve hükümet üyeleri, "HDP'ye yönelik saldırı bütün partilere yapılmış bir saldırıdır" açıklamasında bulunarak, teröre karşı gerekli refleksi zamanında gösterdi.
HDP cephesinden gelen tepkiler ise feciydi. Bombalı saldırının hemen ardından HDP adına yapılan yazılı açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümeti saldırının sorumlusu olarak gösterildi. Sırrı Süreyya Önder, "Bize diz çöktüremeyeceksiniz" diyerek hükümeti suçladı. Pervin Buldan, sosyal medya üzerinden saldırının arkasında AK Parti'nin olduğunu ima eden mesajlar yayınladı. En problemli açıklama ise Demirtaş'tan geldi. HDP Eşbaşkanı, "Mesajı aldık, seni başkan yaptırmayacağız" sözleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef gösterdi.
Bu tepkilere bakıldığında karanlık elin bombayı HDP binalarında patlattığı anlaşılıyor; ama asıl vurmak istediği hedefin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti olduğu görülüyor. Demirtaş, "mesajı aldık, seni başkan yaptırmayacağız" derken, bombalı provokasyonun amacını da açıkça ele veriyor; parti tabanını, bombalı saldırının talimatını vermiş gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üzerine salıyor. Bombayı koyan karanlık el, amacına tam olarak Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan'ın hükümeti hedef gösteren açıklamalarıyla ulaşıyor. Aslında bu siyasi aktörlere güvenerek bombalı teröre girişiliyor. Zira bu HDP yöneticileri, saldırının amacını kavramış olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'ye yüklendiler; bombalı terörü, seçim barajını aşabilecek bir mağduriyet fırsatı olarak kullanmaya çalıştılar.
Adana ve Mersin'deki patlamalar, HDP'de kontrolün çoktan kaybedildiğini ve partinin, karanlık bir elin yönlendirmesi altına girdiğini gösteriyor. Bu karanlık el açık veya gizli, legal veya illegal uzantılarıyla, eylemleriyle HDP'yi istediği gibi yönlendiriyor. "Mesajı" alacak HDP'li yöneticiler, akılları dumura uğramış fanatik taraftarlar ve kamuoyunu maniple edecek medya olmasa herhalde böyle bir bombalı terör eylemine girişmek anlamsız olurdu.
"Biz mesajı aldık, seni başkan yaptırmayacağız" diyen Demirtaş'ın anlamadığı, milletin bu terör eyleminden aldığı mesaj: Yeni Türkiye'de karanlık elin uzantısı haline gelen parti liderlerine yer olmayacak. Karanlıktan medet umanlar eski Türkiye'de, geçmişte kalacak.
Sayın Demirtaş, terörün değil, milletin mesajını almak önemli.