[7 Haziran 2015] Durum açık: AKP bir yandan hâlâ açık arayla en büyük parti; diğer yandan bu seçimin en büyük, hattâ tek büyük kaybedeni. Bunun da bence esas sorumlusu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bütün büyük hatâlar ondan geldi. Her şeye karıştı; bir dizi emrivaki yaptı; sağlıklı parti ve hükümet politikası diye bir şey bırakmadı. Birincisi, başkanlık sistemini hükümet istemediği halde sırf kendi iddiası ve ihtirası yüzünden zorla AKP’nin seçim kampanyasının merkezine koydurttu ve uzun süre orada tuttu; ancak son iki üç haftada bundan vazgeçti, ama olan olmuştu artık. İkincisi, Dolmabahçe mutabakatını reddederek ve sonra bir de “Kürt sorunu yoktur” diyerek, çözüm sürecini önce kendisi zedeledi. Partisinin çözüm sürecine sarılmasını kolaylaştıracak yerde zorlaştırdı; bu kozu büyük ölçüde AKP’nin elinden aldı; dolayısıyla HDP’nin de çözüm sürecini pas geçen “solcu” bir kampanya yürütmesine çanak tuttu. Kürt oylarını kaybediyor olmalarını telafi etmek için daha fazla milliyetçileşerek MHP’den oy çalmaya kalkışması ise, sonuçlara bakılırsa hiç tutmayan bir manevra olarak kaldı.
Öte yandan CHP yerinde saydı; kemikleşmiş oylarının ötesinde hiçbir yeni canlılık ortaya koyamadı. Seçimin büyük kazananı ise, tabii HDP oldu. Erdoğan’ın kendi eliyle boşalttığı çözüm süreci alanından kolayca kaçarken sürekli Erdoğan’a vurmak suretiyle hem AKP’den, hem de CHP’den ve “solcu”lardan ciddi oy kazandı. Öyle veya böyle, sonuçta iyi oldu, barajı hem de rahatça aşıp ilk defa parti olarak meclise girdiği. Türkiye’deki Kürt varlığı, eskisinden daha ciddi bir temsil olanağına kavuştu.
İyi de, şimdi hükümet sorunu ne olacak? Üç alternatif var: (1) AKP + HDP. (2) AKP + MHP. (3) CHP + MHP + HDP. En iyisi, hattâ tek iyisi, kuşkusuz ilki. Çözüm sürecini ve anayasa değişikliği umudunu ayakta tutar. Fakat AKP’nin ve özellikle HDP’nin de, kampanya sırasında söyledikleri çok şeyi yutmalarını gerektirir. Diğer ikisi, birbirinden kötü. Fakat pratikte asıl ikincisi olası. Maalesef. HDP’nin anti-AKP’ciliği nasıl MHP’yle koalisyona kadar vardırabileceğini doğrusu kestiremiyorum.
Belki en önemli mesele de şu: AKP’nin (a) Erdoğan’ın bundan sonra iyice geri çekilmesine; (b) buna karşılık Davutoğlu önderliğini korumaya; (c) her yaptıklarını ve hele Erdoğan’ın her yaptığını alkışlayanları değil ciddi eleştiride bulunanları dinlemeye ihtiyacı, hem de çok ihtiyacı var.