Ana SayfaYazarlarÖcalan'ın devreye girmesi...

Öcalan’ın devreye girmesi…

Seçim sonuçlarından çözüm üretmek de mümkün, kaos ve çatışma üretmek de. Aynı şekilde, çözümün de tek bir biçiminin olmadığını, değişik seçeneklerin var olduğunu; son günlerde televizyonlarda yoğunlaşan tartışmalar karşısında, hepimiz hissedebiliyoruz. "Demokratikleşme" ve "Kürt sorununun çözümü" açısından bakıldığında; en verimli olabilecek seçeneklerden birisi, AK Parti-HDP  koalisyonu.

 

Ancak, şunları da görüyoruz: Her iki parti de; özellikle son dönemdeki seçim hesaplarıyla birlikte, "ters taraflara" savruldular. HDP, "AK Parti ve Erdoğan karşıtı" kesimlerin oylarını alabilmek amacıyla; "Seni başkan yaptırmayacağız" şeklinde bir strateji çizdi. Tabii, HDP'nin bu tavrını sadece seçim stratejisiyle açıklamak da, yeterli olmayabilir.

 

AK Parti yönetimiyse, çözüm süreci nedeniyle tepki gösteren bir kısım milliyetçi oyun MHP'ye kayması endişesiyle; son aylarda, sert bir milliyetçi dili benimsedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın  Kobani'den başlayan ötekileştirici üslubunu da ekleyelim… Hatta, AK Parti'nin, "çözüm sürecindeki ekseni"nin, son dönemde bir kırılma yaşadığı bile, söylenebilir.

 

Şimdi yeni bir dönem

 

AK Parti ve HDP arasında son haftalarda açılan mesafenin, ne oranda seçim süreci ve seçim sonuçlarıyla, ne oranda "yapısal" etkenlerle ilgili olduğu; elbette tartışılabilir. Ne olursa olsun, 8 Haziran sabahından itibaren, yeni bir dönem başladı. Artık, bugünün tablosuna bakarak siyaset belirlemenin zamanı.

 

Ben bunları yazmayı düşünürken, gazeteci meslektaşım (ve Kürt sorunu nedeniyle uzun yıllar Türkiye'yi terk etmek zorunda kalmış bir isim olan) Günay Aslan'ın, serbestiyet.com'daki saptamaları ilgimi çekti. Kürt gazeteciliğinin deneyimli isimlerinden Günay; bu seçimlerde Van'da HDP'den aday adayı olmuştu. Kendisinin değerlendirmelerinden bazı ipuçları çıkartabileceğimiz kanaatindeyim.

 

Günay Aslan, 7 Haziran sonrası tabloyu, AK Parti ve HDP açısından değerlendirirken, şunları vurguluyor: "(…)  hayat, nesnel sürece uygun bir siyasetin temellerini atmış ve buna uygun bir siyasetçi tipi için zemin yaratmış olsa da yeni özneler buna uygun davran(a)mıyor.

 

HDP ile AKP, aralarındaki çelişki ve çatışmaları çözemiyor. Bunlar eski alışkanlıkları ve karşıtlık siyasetini aşamıyorlar.

 

Hal böyle olunca da geleceği birlikte inşa etmek yerine, birbirlerini bastırmaya ve darbelemeye çalışıyorlar.

 

Bunun sonuç vermeyeceğini, birinin kaybettiği yerde ötekinin kazanamayacağını görmek gerekiyor.

 

Yeni döneminin iki temel aktörü olan Kürtlerle İslamcılar ya birlikte kazanacaklar, ya da — 100 yıl öncesinde olduğu gibi — birlikte kaybedeceklerdir. (…) Süreç, özgürlük, eşitlik, kardeşlik ekseninde yaşanacak gönüllü birliktelik için bu iki dinamiğe ağır sorumluluklar yüklemiştir.(…) Dolayısıyla hem HDP’nin hem de AKP’nin yeni bir değerlendirme yapması ve Çözüm Süreci ekseninde uzlaşması ve bizi demokratik bir Türkiye’ye götürecek olan yeni anayasayı birlikte yapması gerekiyor. Aksi durumda yeni krizler kaçınılmaz görünüyor."

 

Günay Aslan, "Erdoğan karşıtlığı" konusunda da dikkat çekici bir değerlendirmede bulunuyor: "Bazı çevrelerdeki Erdoğan ve AKP karşıtlığının altında Öcalan ve Çözüm Süreci’ne olan karşıtlığın yattığı biliniyor. (…) Cemaat ve eski Türkiye’nin özneleri, Erdoğan’a daha çok Öcalan’la İmralı sürecini başlattığı için karşı çıkıyorlar. Bu yüzden kaos çıksın istiyorlar. PKK lideri, bu gerçeği daha önce görmüş ve Kürt siyasetini uyarmıştır. Cemaat ile AKP arasında çatışmanın Kürt meselesinden kaynaklandığını söyleyen Öcalan, birçok kez, ‘Erdoğan’la birlikte beni de tasfiye etmek istiyorlar’ demiştir."

 

Öcalan yasağı kalkmalı

 

Günay Aslan'ın da dikkat çektiği gibi; çözüm süreci ve yeni bir anayasa yapılması hedefini önüne koyabilecek bir koalisyon, Türkiye'nin temel yönelimini belirleyebilir. "Yeni dönemin iki temel aktörünün Kürtler ve İslamcılar olduğu" gibi saptamalar    ile Günay'ın "çözüm süreci" ve "yeni anayasa hedefi" konusunda söyledikleri önemli. Şu noktadan sonra şekillenecek senaryoların yönü, "çözüm süreci" ve "yeni anayasa"dan bağımsız olarak değerlendirilemez.

 

Abdullah Öcalan'ın, "PKK'nın silah bırakması ve HDP ile AK Parti arasında oluşabilecek yeni arayışlar" için etkili olması mümkün. HDP cephesinden gelen çağrılar, bu yönde değerlendirilebilir mi?

 

Tabii şunu da sormak gerekiyor: Öcalan üzerindeki tecrit, acaba neden sürdürülüyor?

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik