Anlaşılan tek başına iktidar olarak kalabilmek AKP’nin entelektüel çevresinde epeyce stres yaratmış. Nitekim seçim sonuçlarıyla birlikte bir rahatlama olmuş gözüküyor. Uzun süredir yapılmayan ve yapılamayan değerlendirme ve eleştiriler açık olarak gazete sayfalarına yansıyor. Bu da AKP’nin niçin bu denli başarılı bir parti olabildiğinin göstergelerinden biri… AKP önümüzdeki en az on yıl daha seçimleri kazanacak ve muhtemelen yeni bir başlangıç yapabilecek dinamizme sahip gözüküyor.
Çıkış noktası tabii ki potansiyelin değerlendirilmediği bu seçimler olacak. Unutmamak lazım ki AKP politikalarını onaylayanlar ona oy verenlerden çok daha fazla ve henüz geçen Kasım’da söz konusu desteğin yüzde 55 civarında olduğu ölçülebiliyordu. Diğer bir deyişle alınan seçim sonucu bir önceki seçime oranla 9 puanlık düşüşü, ama potansiyelin 14 puan altında bir seviyeyi ifade ediyor.
AKP’nin kaybını analiz etmek için kimlerin kazandığına bakmak lazım. HDP Doğu ve Güneydoğuda geçmişte AKP’ye yakın duran seçmenin en az yarısını kendi saflarına kattı. Yani yüzde 80 civarında dindar olan Kürtler, inançsal kimliklerini arka plana atarak Kürt etnik kimliğinin taşıyıcısı olan partiyi tercih ettiler. Bunda AKP’nin Kobani hassasiyetini anlamaması, ya da Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yoktur’ söylemine dönmesinin de etkisi var. Ancak asıl neden HDP’nin barajı geçerek bütün Kürtler adına rüştünü ispat edebilme fırsatını yakalamasıydı. Bugün tam olarak tasvip etmeseler de Kürtlerin artık ‘Türkiyeli’ bir partileri var. Gelecekte seçmen tutumu değişebilir ama Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığında başlayan oy kaymasının bu seçimde net bir tercihe dönüştüğü görülüyor. Öte yandan AKP’nin net Kürt seçmeni kabaca 4 milyon civarındaydı. Bu seçimde miktar 1,5’e indi. Yani 9 puanlık oy kaybının 5’i HDP’ye giden Kürtler…
Diğer oy artıran parti MHP. 2011 seçiminde 13,5 olan oyunu 16,5’a çıkardı ve muhtemelen yeni seçmen dışında bunun hepsi AKP’den geldi. Bu iki parti arasında yerel seçimlerde MHP’ye, genel seçimde AKP’ye giden 4 puanlık sarkaç oyların yarısı MHP’de kaldı. Bunlar genelde İslami duyarlılığı olan bir MHP tabanı ve bu uzaklaşmanın nedeni çözüm süreci değil. Oyların AKP’ye dönmemesini yolsuzluk iddialarına ve yönetim zaaflarına bağlamak çok daha gerçekçi gözüküyor.
2011’de alınan 21,4 milyon oy bu seçimde 19 milyona düştü. Yeni seçmeni de hesaba katarsak kabaca 3,5 milyon oy kaybı var ve bu HDP ile MHP’ye giden oya karşılık geliyor. Geriye kalan 2 puanlık kayıp için ise oy vermeyenlere bakmak gerek. AKP’nin yeni kuşak kentli ve eğitimli kesimi iktidarın son bir yıllık performansından rahatsız oldu. Laik kesimin AKP eğilimli demokratlarını da bu gruba koyabiliriz. Bu grubun çoğunluğu yine de AKP’ye oy verdi. Ancak anlaşılan o ki bir bölümü Erdoğan’ın hükümeti ikinci plana iten tutumunu onaylamadı. AKP’nin ortak aklının kullanılmadığını ve rasyonel davranma yeteneğinin zedelendiğini düşündü. Ayrıca Erdoğan’ın tüm imkânlarını seçim için seferber etmesinden de rahatsızlık duydular. Meşruiyet zemininin kaybedilmekte olduğunu düşündüler.
Kamoyu şirketleri bu seçimde yurt içi katılım oranının yüzde 90’ı aşabileceğini söylüyorlardı, ama 86’da kaldı. Ayrıca yüzde 3’e yakın geçersiz oy kullanıldı. Bu toplam yedi puanın en az dördünün AKP seçmeni olduğunu öne sürmek çok yanıltıcı olmaz. Bütün bu tahminler araştırma ile doğrulanmaya muhtaç olsa da, AKP seçmenini yakından gözlemleme şansına sahip olanlar açısından durum böyle…