Tarihte öldüremediğiniz, yıkamadığınız bir lideri bugün yok etmeniz veya yıkmanız mümkün değil. Hikayesini tahrif edemediğiniz bir lideri devirmeniz de imkansız. Gözden ve gönüllerden düşüremediğiniz bir siyasi lideri iktidardan da düşüremezsiniz.
Aydın Doğan'ın Hürriyet gazetesi de böyle yapıyor. İşe tarihten başladılar. Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in gözüyle Erdoğan'ın hikayesini anlatıyorlar günlerdir. "Dava arkadaşlığı yalanmış", "kardeşlik hukuku hikaye", "Erdoğan, kardeşim dediği Gül'ü bile arkadan vurmuş", "Meğer Erdoğan göründüğü gibi değilmiş" tadında haysiyet cellatlığı yapıyorlar. Kitabın yazarıyla birlikte önce Erdoğan'ı tarihte öldürüyorlar. Bir kişi kaç kez öldürülebilir diye şaşırmayın; evet sıradan insanlar belki bir kere ölür ama gerçek liderleri toprağa gönderebilmek için birden çok kere öldürmeniz gerekir. Doğan grubu yazarları "Biz tarafsız, dürüst gazetecileriz" diye ekranlarda bağıradursun, gerçek şu ki; cinayeti önce gazeteciler işler. İlk hançeri onlar saplar. Aydın Doğan'ın yazar ve yorumcularının "gazetecilik başarısı" veya "gazeteci cesareti" diye övündüğü şey, aslında hançeri kalbe tam isabet ettirip ettirmeme meselesidir. Binbir bilgi kırıntısı içinden öldürücü olanı seçip çıkarmak, onu cinayete susamış izleyicileri coşturacak şekilde manşete çıkarmak ya da kalbe saplamak Doğan grubu için büyük bir gazetecilik maharetidir. Gazetecilik kisvesi altında yapılan ise genellikle siyasi suikasttır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gücü, başarısı hikayesinden gelir. Sahici bir hikayesi olduğu için millette karşılık bulmuştur. Bu hikaye aynı zamanda milletin de hikayesidir. Erdoğan, bu hikayeye ihanet etmediği için dışarıdaki ve içerideki büyük güçlerin baskısına, ittifak halinde saldırısına maruz kaldı. Oysa vazgeçseydi bu hikayeden, vazgeçseydi bu milletten her şey farklı olabilirdi! Hâlâ sahici bir hikayenin yolcusu o. Bu hikayeden çıkmadığı için de hikayesine kastediliyor. Hayatının hikayesini öldürecekler önce milletin gözünde, sonra da siyasi varlığını bitirmeye yönelecekler. Geçmişi değiştirmeden, tahrif etmeden bugünü kuramazsınız. Bugünlerde daha sık duymaya başladığımız ve muhalefetin siyasi hedefini özetleyen "Restorasyon" kavramı, tam da bunu anlatıyor. Muhalefet "yenilenme" peşinde değil, yeni olan ne varsa onu yıkma peşinde. Restorasyona Beştepe Külliyesi'ni yıkmaktan başlayacaklarını söylemeleri de amaç ve hedeflerini gayet yerinde ve doğru özetliyor.
Baş gittiğinde gövde daha rahat parçalanır. Teslim olup kurtulabileceğini sananlar çok geçmeden yanıldıklarını anlayacaklardır. Tayyip Erdoğan'ın davası bir kişinin değil AK Parti'nin davasıdır. Bu yüzden hedefte olan yalnız başına Erdoğan değil, o davanın tüm sahipleridir, milletin kendisidir, Abdullah Gül'dür, Ahmet Davutoğlu'dur, bütün AK Partililerdir… Zira Erdoğan bu toprakların, bu milletin davasını güttüğü için hedeftedir. AK Parti camiasından Ahmet Sever'e ve Hürriyet'in yayınlarına cılız da olsa gösterilen tepki anlamlıdır; bu, AK Parti ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kendi tarihine savrulan hançerlere karşı koymaya çalıştığını gösterir. Tarihi sorgulamak, eleştirmek, hataları tekrarlamamak ayrı; ama tarihe cinayet işlemek için dönmek apayrı bir iştir.