PKK (KCK), ateşkesi sona erdirmek anlamına gelen ciddi bir adım attı. Çözüm sürecinin kaderinin ne olduğu tartışılırken; Kandil'den, Cemil Bayık'tan, sert açıklamalar geldi. Bayık, özellikle; “bölgede yeni barajlar yapılmasını”, “kültürel soykırım” ve askeri amaçlı olduğunu söyleyerek bu alanlara saldırı yapacaklarını ilan etti:
"Türk devletinin Kürt sorununda bir çözüm politikası olmadığı için bu baraj yapımlarında ısrar edilmektedir. Bu nedenle gerilla, kültürel soykırım ve askeri amaçlı barajların yapımını ateşkesi bozmak olduğunu söylemesine rağmen Türk devleti bu yönlü adımlar atmakta ısrar etmekte, en son Silvan barajının yapımında olduğu gibi çatışmalara yol açmaktadır. Onlarca yerde ateşkesi bozan böyle barajlar yapılmaktadır."
Cemil Bayık'ın, “barajları yaptırmayacaklarını” söylemesinin ardından; PKK'nin, bu alanlardaki çalışmaları engellemek amacıyla, saldırılar başlattığı, haberi geldi.
Bayık'ın "çatışma dönemine giriyoruz" anlamındaki değerlendirmesinin bir bölümünü, “son dönemde bölgedeki tutuklamaların yaygınlaştığı” iddiası oluşturuyor:
"AKP hükümeti her zaman uyarmamıza rağmen Kürt halkının demokratik örgütlülüğü ve siyasi iradesini kırmak ve toplumu dirençsiz bırakmak için sürekli tutuklamalara yönelmektedir. Halklarımız bu seçimde Türk devletinin ve hükümetinin Türkiye'yi demokratikleştirme, Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye'nin tüm sorunlarını çözme mesajı vermesine rağmen, bu mesajın tersine uygulamalar yapılmaktadır.”
Bayık, her tutuklamaya, bir misilleme ile karşılık vereceklerini de açıklamış bulunuyor:
“Bu nedenle tüm halkımızı bu tutuklamaları önlemeye çağırdığımız gibi, her tutuklama artık gerilla için bir misilleme nedeni olacaktır"
Bayık'ın sözleri, şöyle sona eriyor: "Artık sabırlı ve makul tutumumuzu istismar edenlere ve oyalama politikası yürütenlere hiçbir biçimde müsaade edilmeyecektir."
Neden böyle oldu?
Koalisyon görüşmelerinin başladığı şu günlerde, PKK'nin bir çatışmaya yönelmesini, nasıl okumak gerekir? İlk akla gelen açıklama; Emniyet’in, “PKK'nin şehir ve gençlik yapılanması” olarak bilinen YDG-H'ye, son günlerde yaptığı operasyonlar. İstanbul başta olmak üzere, "eyleme geçmeye hazırlık yaptıkları" gerekçesiyle ve YDG-H üyesi oldukları iddiasıyla, bazı kişiler, gözaltına alındılar. Yörede, bu tutuklamalar yüzünden, yer yer sokak çatışmaları yaşandı.
Aslında, bir süredir; Güneydoğu'nun bazı yörelerinde, askerle ve polisle PKK'liler arasında, gerginlikler çatışmalar yaşanıyor. Ancak, bunlar, şimdiye kadar, yerel bir mesele gibi görülüyor ve fazla önemsenmiyordu.
Aynı tarihlerde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye sınırında yığınak yapması da; bölgede, gerginlik yaratmaya elverişli bir zemine yol açmaktaydı. Yine de, seçimden yeni çıkılmış olan, HDP'nin tahmin edilenden daha başarılı bir sonuca ulaştığı bir ortamda; böylesine sert bir adım, pek de beklenmiyordu. Sonuç olarak; HDP, önemli bir temsil yeteneği elde etmiş, hükümetlerin kurulmasında tayin edici olabilecek bir sayıya bile ulaşmış durumda.
Böylesine bir tablo içinde; tarafların yeni hükümeti, yeni siyasi atmosferi beklemesi; daha akılcı olurdu. Peki, bütün bunlara rağmen oluşan çatışma havasını, nasıl yorumlamak gerekiyor?
Şunun altını çizmekte yarar var: "Baraj yaptırmayacağız" şeklinde bir açıklama, ciddi bir karşı koyuşu ve yaygın bir çatışma amacını içerebilir.
İki taraf da zarar gördü
İç siyasette, tek parti döneminin sona ermesi, nasıl bir hükümet tablosunun ortaya çıkacağının bilinmemesi; “siyasi belirsizlik tehlikesi olarak” önümüzde duruyor. Böylesine bir ortamda, PKK ile çatışmaya girilmesi; bir anda, siyasi dengeleri alt üst edebilir.
Bu gerilim, “AK Parti'nin MHP ile ittifaka yönelmesi” ihtimalini güçlendirebilir. HDP'nin, "savaş hükümeti" diye tarif ettiği model; bu çatışma ortamının ürünü olarak, öne çıkabilir.
Beklentilere aykırı
Hükümetin çözüm sürecini askıya alması, bazı çok temel insani talepleri (örneğin: hasta tutuklu ve mahkumların bırakılması) görmezden gelmesi; anlaşılabilir değil. Zaten, seçimler sırasındaki milliyetçi dil, sandıkta sert bir tepkiyle karşılaştı.
Ancak, iyileşmeleri de görmek gerekiyor… Kürtlerin taleplerini ifade edebilmeleri, insan hakları ve kimlik haklarıyla ilgili konuları Meclis'in gündemine, toplumun gündemine, hatta hükümetin gündemine taşımaları; geçmişe göre daha kolay.
Biz bunları düşünürken gelen çatışma haberleri, insanı endişeye sevk ediyor. Bölgenin böylesine karışık tablosu içinde; çatışma içindeki bir Türkiye, kötü sonuçlarla yüz yüze gelebilir.
Umuyoruz ki; bu aniden tırmanan çatışma eğilimi, kalıcı olmasın. Herkesin zarar görebileceği tehlikeli bir düzlemdeyiz.