HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, IŞİD ve PKK'ya yönelik başlatılan operasyonların amacının olası bir erken seçimde HDP'yi baraj altında bırakmak olduğunu açıkladı. Oysa Demirtaş'ın da çok iyi bildiği gibi KCK, 11 Temmuz günü "Askeri baraj" söylemiyle ateşkesi bitirdiğini duyurdu. 15 Temmuz tarihinde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat tarafından verilen bir mülakatta ise "Yeni süreç, devrimci halk savaşıdır" dendi. 20 Temmuz tarihinde yine KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık tarafından yapılan açıklamada "Halka silahlanın, meşru savunmanızı yapın" çağrısı yapıldı. Suruç katliamından önce PKK yol kesmeye, şantiye basmaya, araçları ateşe vermeye ve dağa adam kaçırmaya başlamıştı zaten. Suruç katliamının hemen ardından da örgüt, 22 Temmuz'da Urfa'da iki polisi uykusunda katletti. Aynı gün Adana'da bir sivil, eşi ve üç çocuğunun gözleri önünde "IŞİD"çi olduğu gerekçesiyle infaz edildi. 23 Temmuz'da Diyarbakır'da trafiği düzenlemekle görevli polis memurlarına ateş açıldı, bir polis şehit edildi. Kanlı saldırılar önceki gün ve dün de devam etti.
Bu tarihe kadar devletin deyim yerindeyse kılı bile kıpırdamadı. İşler o kadar çığırından çıkmıştı ki, millet "Nerede devlet" diye isyan etti. Bu kanlı tablo karşısında devlet ne yapmalıydı? Elleri kolları bağlı oturup PKK şiddetine teslim mi olmalıydı?
* * *
Demirtaş'a çok samimi olarak soruyorum; HDP'yi gerçekten vurmak isteyen devlet mi, yoksa PKK'nın kanlı eylemleri mi? HDP'nin Meclis'e 80 milletvekili taşımasını devlet çoktan içine sindirdi; fakat PKK, Güneydoğu'da üç gün üç gece kutlanan HDP'nin seçim başarısını içine sindirememiş olmalı ki, 7 Haziran'ın üzerinden daha 1 ay bile geçmeden "askeri baraj" gerekçesiyle ateşkesi bitirdi. Bu tuhaf değil mi?
Demirtaş, ateşkesin sonlandırılmasına şiddetle karşı çıkması gerekirken kalkıp "Askeri amaçlı baraj" söylemine sahip çıktı. HDP, uykusunda katledilen polisler için insani tepki vermekten bile kaçındı. HDP'nin kalesi sayılan Diyarbakır'da polislerimiz katledilirken HDP'lilerin sessiz kalması kabul edilebilir mi?
Bugün kalkıp "AKP, HDP'yi baraj altında bırakmak için operasyon yapıyor" demek ne kadar inandırıcı? PKK'nın vahşi cinayetlerine karşı ses çıkaramayan, insani bir tepki bile veremeyen bir partiyi ve liderini değil ciddiye almak, ona Allah’ın selamını vermek bile büyük günahtır. Elinde silah tutan, vahşi cinayetler işleyen bir örgütten korkmak normaldir. HDP'liler de PKK'dan korktukları için ses çıkaramıyor olabilirler. Bu kadarıyla kalınsa elbette anlayabilirim; ama PKK şiddetini meşrulaştırmaya ve tüm sorumluluğu AK Parti'ye yıkmaya çalışmak HDP'yi şiddetin ve işlenen cinayetlerin ortağı haline getirir. Eşbaşkanlar, artık PKK şiddetine gerekçe aramayı bırakmalı. Allah aşkına, PKK katliamlarına kılıf aramaktan yorulmadınız mı? HDP, seçim barajını aştı ama maalesef insanlık barajına takıldı. Hiçbir şey için geç değil, barış için de. Ama HDP'nin barış istediğini gerçekten göstermesi gerekiyor. İşe devleti suçlamayı bırakıp biraz da örgütün kanlı şiddetine itiraz ederek başlayabilirler.