Fethullahçı liberallerin "temiz eller" savcısı olarak meşhur ettiği Zekeriya Öz ile Celal Kara adalet karşısına çıkma yerine vatanı terk ederek kaçmayı seçti. Yakın tarihin en büyük siyasi soruşturmalarını yürüten bu iki ismin firarı oldukça önemli. Doğan grubuna ait medya organları olayı her ne kadar bir "geçiş" hikâyesi olarak duyursa da aslında yaşanan "darbeye teşebbüs", "casusluk" ve bariz bir "kaçış" öyküsüdür.
Savcı Zekeriya Öz, yakın dönem Türkiye'sine damgasını vuran bir isimdi. Yargı içinde örgütlenen Fethullahçı yargı şebekesinin de lideri konumundaydı. Fethullahçı liberaller onu "temiz eller savcısı" olarak markalaştırdı. Bilinç çarpıtılmasına bir örnek verilecekse Savcı Öz'ün hikâyesinden daha iyisi yoktur. Gülenci polis, savcı ve hâkimlerin organize ettiği siyasi güdümlü soruşturma ve davalar medyadaki Fethullahçı liberaller tarafından aklanarak topluma "temiz eller" operasyonu olarak sunuldu. Fethullahçı liberaller polis, savcı ve hâkimlerin hazırladığı adli belgelere dayanarak yeni bir "resmi tarih" yaratmaya çalıştı. Adeta sahte bilgi ve belgeleri temize çekme, aklama işlevi gördüler. Uzun süre işler yolunda gitti. Ama sıra siyaset kurumuna darbe yapmaya gelince işler bozuldu.
Hükümet, 17-25 Aralık yargı darbesine karşı dik durarak oyunu boşa çıkardı. Devlet içine sızan Fethullahçı şebeke temizlenmeye başlandı. Kuraldır; darbe başarısız olunca darbeciler ya tutuklanır ya kaçar. Savcı Öz ile Kara'nın durumu bir "geçiş" hikâyesi değil, bir "kaçış" öyküsüdür. Bu savcıların bugüne kadar yürüttükleri soruşturma ve davalar hali hazırda artık yok hükmündedir. Bu hüküm zamanla muhtemelen hukuksal bir karara da dönüşecektir. Bu savcıların yürüttüğü soruşturmalara muhatap olan büyük bir mağdur kitle söz konusuydu. Savcıların firarıyla birlikte tüm mağdurlar "haklı" pozisyona geçti. Yargı kullanılarak milli kurumlara yapılan kumpaslar tek tek açığa çıkarılarak aydınlatılmak zorundadır.
Fethullahçı şebekenin liberal uzantıları ise hâlâ bu polis, savcı ve hakimlerin açtığı yoldan ilerlemeyi sürdürüyor. Sahte belgelerler, saptırılmış bilgilerle algı operasyonu yapmaya devam ediyorlar. Medya gibi korunaklı bir alanda durdukları için olsa gerek Savcı Öz ve Kara gibi kaçma yerine deviremedikleri Erdoğan'dan kurtulmak için ülkeyi iç savaşa sürüklemeye çalışıyorlar. Darbeci savcıları kaçtı ama darbeci liberaller kaçanların ellerine tutuşturduğu bilgi ve belgeleri hâlâ ellerinde savurmaya devam ediyor.
* * *
Fethullahçı liberallerin etkilediği HDP de bu olup bitenden ders çıkarmak zorunda. Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, uzun süredir Fethullahçı istihbaratın kulaklarına üflediği bilgilere dayanarak siyaset yapmakta. Bu üçlü ekip Adana, Mersin, Diyarbakır patlamalarını ve son olarak da Suruç katliamını "Bize gelen bilgilere göre" diyerek AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yükledi. HDP maalesef hâlâ tek tek kaçan savcı ve polislerin verdiği bilgilerle hareket etmekte ve en kötüsü de Türkiye'yi bile isteye iç savaşa sürüklemekte. Bu gidişatın ne Kürtlere ne HDP'ye bir faydası var. Barışa yönelmek için henüz geç değil; tabii eğer bu isimler de Fethullahçı Gladyo'nun uzantısı değillerse…