Belediye seçimlerine giderken toplam literatür ve seçim sonrası toplumsal hissiyat bu ülkede 90 yıllık seçkinci iktidarın yarattığı sosyolojinin aynasını oluşturuyor: Bir yanda inanç özgürlüğü isteyen milliyetçileştirilmiş dindar halk kesimleri, öte yanda Batıcılıkla malul gelişkin kültür ve olanaklara, ayrıcalıklara sahip seçkinler. Ve hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde bu sınıflara eklemlenen doktriner, seçkinci tavra katılmayı “sosyalistlik” ilan eden, muhalefeti hegemonik alanlarına çekmeye çalışan, “yeni” olana set çeken, katı, kemalist, milliyetçi sol.Devamla, ikinci grupta yer alıp bu kesimin yapısal özelliklerini iyi okuyan ama ülkenin eleştirel tarihini -tam olarak yazılmadığı için- bilmemekle bugünü anlamakta yetersiz kalan, mahalle baskısının bombardımana dönüştüğü alanda binbir güçlükle “yeni siyaset”i yaratmanın sancılarını çeken az sayıda genç. Alternatif arayan ve oluşturan feminist/kadın ve LGBT hareketi, barış hareketi, özgürlükçü-demokrat yeşil sol, dindar ve özgürlükçü kadın hareketinin bileşenleri, dinamikleriyle toplumu değiştiren Kürt siyasal hareketi ve gayrimüslimlerin birikmiş, sağduyulu entelektüel enerjisi.Bu seçimler gösterdi ki hücrelerimize kadar nüfuz etmiş, bir çağı aşan doktriner, yasakçı düşünceye karşı AKP’ye oy veren dindar-milliyetçi kesimler ile yukarıda değindiğim alternatif siyasetin aktörleri bugün aynı saftalar. Bu iyi bir gelişme.Öte yandan bu seçimle güvenoyu almış iktidarın, oyların geçmişteki hatalarının onayı ve bir mutlaklığın doğrulanması olmadığını, tam tersine bir “hesapverebilirlik” ve denetim alanı açtığını görmesi gerekiyor. Bundan sonra nasıl bir yol haritası çizeceği, özgürlüklere ve insan haklarına yaklaşıp yaklaşmayacağı, oy vererek ya da vermeyerek daha çok özgürlük ve saygı isteyen kitlelerin taleplerini karşılayıp karşılamayacağını yaşayarak göreceğiz.
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik