[15 Nisan 2014] Hayal ve gerçek’in üzerinden 10 gün nasıl geçmiş, anlamadım. Bütün kabahat leyleklerde; her nasılsa, bu yıl leyleği havada görmüş olmalıyım. İngiltere’den 6’sı Pazar akşamı döndüm; iki gün ders verdim; sonra Floransa. Dört gün de o sürdü; Cumartesi akşam döndüm; Pazar sabah bu sefer Amerika. Purdue Üniversitesi’yle bir karşılıklı tarih konferansları dizisi başlattık. Dün (14 Nisan) orada konuştum, Osmanlı-Türk Tarihi ve Tarihçiliğinde Üç “Altın Çağ” Anlatımı üzerine. Bugün doktora öğrencileriyle tanışıp sohbet ettim (Türkiye’de tarih öğrenimi ve tarihçilerin nasıl yetiştiği konusunda). Yarın New York’a geçiyorum; 17’si Perşembe günü Birleşmiş Milletler’in içinde bir yerde Soykırımı Önlemeye Doğru. Milletlerin Karanlık Tarihleriyle Yüzleşmesi (Toward Preventing Genocide. Nations Acknowledging Their Dark History) konulu bir panel var; ona katılacak ve kendi sunuşumda, Türkiye’nin 1915 gerçeğini kabullenmesinin önündeki çeşitli ideolojik, psikolojik engelleri ele alacağım.Sadece tıklım tıklım dolu İstanbul-Chicago uçağındaki sıkıntılı 12 saat boyunca bilgisayar açıp çalışamamak, ya da havaalanları veya otel köşelerinde uzun süre internete bağlanamamak değil derdim. Web’e girip dolaşmaya başladığımda da, dünyanın büyüklüğü ile Türkiye’nin küçüklüğü ve (benim de içinde çıktığım) sol entelicensiyanın kafasının iyiden iyiye daralıp minnacıklaşmışlığı arasında ilişki kurmakta zorluk çekiyorum. Bir eski sosyalist oturmuş; AKP’nin “gerçek” oy oranı veya “seçmen desteği”nin yüzde 46 veya 43 değil, ancak yüzde 36 — yani sanıldığından çok daha zayıf?! — olduğunu ispatlamış (hiç düşünmemiş, acaba aynı “kayıtlı seçmen sayısına oranlama”yı diğer partilere uygularsa, onların oy oranı kaça düşüyor). Bir diğeri sonucu “Pirus zaferi” diye nitelemiş ve Erdoğan’ın yakında tekrar yükselecek bir kitle hareketiyle sarsılacağını haber vermiş. Üçüncüsü meseleyi Marksizmin “devrimci strateji” sorunsalına bağlamış. Dördüncüsü “radikal demokratik bir hareketin oluşabilmesinin koşulları”nı sıralamış. Beşincisi “AKP’nin kaçınılmaz yenilgisi”ni müjdelemiş.Beri yanda, Ukrayna sarsılıyor, az farkla da olsa çoğunluğun oyuyla seçilmiş bir hükümeti “kötü” ve “Rusya yanlısı” ilân edip, Batı’nın da desteklediği bitmek bilmeyen sokak eylemleriyle devirme stratejisinin acı sonuçlarıyla. Şimdi Rusya taraftarı aşırıların gene aynı tarz sokak eylemi yöntemleri, rüzgâr eken fırtına biçer dedirtircesine, ülkeyi dağılmanın eşiğine sürüklüyor.Bizim kuşak ve bizden sonrakiler, olanca sarsılmaz epistemolojik özgüvenimiz içinde, ciddî kötülük ettik Türkiye’ye. Bazen bunun sırf “darbeci eğilimler” diye oldukça kısmî bir özeleştirisini yapıyoruz. Devrimcilik iyiydi de darbecilik kötüydü gibi, temiz devrimci gençliğimiz ve geleneklerimize leke sürdürmeyen bir tavır alıyoruz. Yetersiz ve metafizik. Anormal, devirmeci siyasetin iki varyantı olarak devrimcilik ile darbecilik arasında kopmaz bir bağ var. Devrimcilikten darbeciliğe geçiş çok kolay, neredeyse doğal. Darbeci olursan devrimci olmayabilirsin ama devrimci olursan pekâlâ darbeci de olabilirsin. Devrimci dediğin hedef ve platformlar uğruna, “nihaî amaç, bütün araçları mübah kılar” mantığıyla, çok kolay kayarsın, toplumu şu veya bu yönde ilerleteceğini düşündüğün (anti-emperyalist, cumhuriyetçi, millîleştirmeci, laikliği koruyucu, toprak reformu vaat eden) genç subayları, zinde kuvvetleri, Baas’ı, Nâsır’ı, Kaddafi’yi, Babrak Karmal’ı, Talât Aydemir’i, 9 Martçıları desteklemeye.Vah bize ki, (a) bütün 1930’lar ve 40’lar boyunca Kemalist rejimin karşısına alternatif diye demokrasiyi değil daha ileri ve tutarlı bir devrimi; keza (b) 1950’ler, 60’lar ve 70’ler boyunca bu sefer klasik parlamenter sağın karşısına alternatif diye demokrasiyi değil gene (ister sosyalist, ister millî demokratik) devrimi diktik. Fakat daha derin bir sorun da var. Teori ve slogan tekrarlamayı düşünce ve düşünsel üstünlük sandık. Gerçek anlamıyla düşünmeyi öğrenemedik, öğretemedik.Ve sonunda, işte bu cüceleşmeyle; bir elitin ölümüne denk gelen bütün bir aydın kesimin ölümüyle yüz yüze geldik.
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik