Kanadalı Alamos Gold şirketinin, Çanakkale'nin merkeze bağlı Kirazlı Köyü yakınlarındaki altın ve gümüş madeni projesinde çalışmalar durmaksızın devam ediyor. Ağaç kesimler, kazılar vs. hızlı bir şekilde sürüyor.
Maden sahasının yakınındaysa projeye karşı direniş için 26 Temmuz'da başlatılan nöbet eylemi de büyüyerek devam ediyor. Su ve Vicdan Nöbeti'nde çadırların ve ziyaretçilerin sayısı her geçen gün artarken konu, ülke kamuoyunun da dikkatini çekiyor.
Şirket maden sahasını çalışmalarını sürdürmekte, eylemcilerse projeye karşı mücadelede ısrarlı görünüyor.
Peki projenin içeriği tam olarak ne? Eylemciler neye, nasıl karşı çıkıyor? Şirket ve resmi yetkililer projeyi nasıl savunuyor? Yöredeki halk ne düşünüyor?
BBC Türkçe bu ve benzer soruların cevaplarını araştırdı.
Alamos Gold kimdir?
Alamos Gold; Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Meksika ve Türkiye'de projeleri bulunan bir maden şirketi.
Yound Davidson (Kanada), Island Gold (Kanada), Mulatos (Meksika) ve El Chanate (Meksika) şirketin bugüne kadar üretime geçmiş madenleri.
Alamos Gold'un faaliyet aşamalarda bulunan projeleri ise Lynn Gölü (Kanada), Esperanza (Meksika), Quartz Dağı (ABD), Kirazlı (Türkiye), Ağı Dağı (Türkiye) ve Çamyurt (Türkiye).
Görüldüğü üzere şirketin Türkiye'de üç projesi bulunuyor. Bu üç proje de Çanakkale il sınırları içerisinde.
Şirket, Türkiye'deki faaliyetlerini iştiraki olan, yüzde 100 sahibi olduğu Doğu Biga Madencilik üzerinden yürütüyor.
Alamos Gold'un odaklandığı şirket politikaları arasında "düşük maliyetli üretim" önemli bir yer tutuyor.
İnternet sayfasının ilk sayfasında Alamos Gold'un temel odak noktaları olarak "düşük maliyetli üretim, finansal performans ve hissedarlara değer sağlamada liderlikten" bahsediliyor.
Kirazlı Projesi nedir?
Kirazlı, şirketin Çanakkale merkez ile Çan ilçesi arasında kalan bölgede yer alan projesi.
Burası kent merkezine yaklaşık 26 kilometre uzaklıkta.
Proje kapsamında şirket 2020 yılında üretime geçmeyi ve beş yıllık süreç boyunca 514 bin ons altın ve 3.5 milyon ons gümüş üretmeyi planlıyor.
Madende açık ocak işletmeciliği ile cevher üretileceği aktarılıyor.
Alamos Gold'un internet sayfasının Kirazlı bölümünde, projenin "düşük sermaye ve üretim giderlerine sahip olduğu ancak getirisinin son derece yüksek olduğu" belirtiliyor.
Alamos Gold'un internet sitesi
Alamos Gold'un CEO'su John McCluskey, 22 Mayıs'ta İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen Kanada Madencilik Sempozyumu'nda yaptığı sunumda şunları söyledi:
"Projenin iç verimlilik oranı yüzde 44. İşe başladığımızda 1 doların 3 Türk lirası, şu anda ise 6 lira olduğunu düşünürsek bu kârlı bir proje (…) Bu gerçekten istisnai bir proje.
"Alttaki fotoğrafta Devlet Su İşleri'yle birlikte geliştirdiğimiz büyük bir göleti görüyorsunuz. Bu, Türk hükümetinin ilk kez kamu-özel ortaklığında yapımı üstlenilen bir gölet."
Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Projesi'nin ÇED olumlu kararına karşı açılan dava sürerken, Çanakkale Valiliği tarafından şirkete gayrı sıhhi müessese izni verilince şirket, proje alanında çalışmalarına başladı.
Karşı çıkanların en temel eleştirisi: Su kaynakları kirlenecek
Projeye karşı çıkanlar, bunu farklı nedenlerle gerekçelendiriyor ancak öncelikle Çanakkale'nin tek içme suyu kaynağı ve tarımsal sulama için de kullanılan Atikhisar Barajı'na zarar verme riskine dikkat çekiyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar bu konunun "elzem olduğunu" söylüyor:
"Bu havza, Çanakkale'nin tek içme suyu olan Atikhisar Barajı'nı besliyor. Burası bizim hem içme suyu kaynağımız hem de tarımsal sulama kaynağımız.
"Buradaki madencilik açık, vahşi madencilik olduğu için altın ya da gümüş siyanürle ayrıştırılacak. Buradaki kirlenmenin de hem yüzey sularıyla hem de yer altı sularıyla direkt barajımıza akması söz konusu.
"Bizim Devlet Su İşleri'yle (DSİ) yaptığımız bir protokol var. O protokol, 'Buradaki suyun sağlığını korumaktan Çanakkale Belediyesi sorumludur, DSİ'nin sorumluluğunda değildir' diyor. Dolayısıyla biz belediye olarak geçmişteki dönemden bugüne kadar bu konunun yasal olarak davacısıyız."
Ünüvar bunun dışında projenin bölgedeki ekosisteme geri dönülmez şekilde zarar vereceğini savunuyor:
"Burası kocaman bir ekosistem. Buranın yüzde 50'si ormanlarla kaplı. Mitolojik önemi, tarihi değeri var. Türkiye'deki endemik bitkilere baktığınızda büyük çoğunluğu bu bölgede yaşıyor, canlılar açısından da büyük bir eko sistem burası. Diğer bir özelliği Türkiye'nin hatta dünyanın oksijen deposu olması. Bu kadar büyük bir tarihi, kültürel, sosyolojik ve mitolojik zenginliğin kaybedilmesine karşıyız."
Şirket iddialara ne yanıt veriyor?
BBC Türkçe, projeye karşı çıkanların eleştirilerini sormak için şirket yetkilileriyle röportaj talebinde bulundu.
Şirket yetkilileri, soruları yazılı yanıtlamayı tercih etti.
Şirket adına soruları yanıtlayan Proje Müdürü Çağın Şen, öncelikle tüm çalışmalarının yasal izinlerle yürütüldüğünü belirtiyor:
"Kirazlı Altın Gümüş Madeni Projesi tüm uluslararası standartları barındıran ve tüm yasal uygulamaları tamamlamış bir projedir. Ayrıca, benzer çalışma yapısında olan Meksika maden işletmemizin aldığı Uluslararası Çevre Koruma Ödülü'nü de proje kadar çevreye de gösterdiğimiz hassasiyetin bir örneği olarak paylaşabiliriz."
Şirket, projenin Atikhisar Barajı için herhangi bir risk teşkil etmediğini savunuyor:
"Tesislerle ilgili yer seçimi yapılırken havza sınırları değerlendirilmiş, doğal afetlerin yaratacağı tüm riskler hesaplanmış, birçok mühendislik disiplini çalışmalara dahil edilmiştir.
"Madene yaklaşık 14 km uzaklıkta bulunan Atikhisar barajının faaliyetlerimiz sonucunda kirlenmesi söz konusu değildir. Projedeki zenginleştirme tesisleri, Atikhisar Barajı Su Havzası'nın da dışında kalacak şekilde konumlandırılmış olup, sızdırmazlık ile ilgili de tüm önlemler alınmıştır."
Çevredeki ekosistemin de geri dönülmez bir şekilde bozulacağı eleştirilerini kabul etmeyen şirket, projenin sonunda tüm alanın rehabilite edileceğini öne sürüyor:
"Etkilerinin telafi edilemez olduğu değerlendirilen herhangi bir projenin ÇED sürecinin olumlu sonuçlanması imkansızdır. Proje sahamızda çok detaylı flora ve fauna envanter çalışmaları yapılmış olup, faaliyetlerimizin ekosisteme etkileri değerlendirilmiş, tespit edilen kritik bitki türlerinin yerinde korunması, uygun alanlara taşınması ve izlenmesi çalışmaları titizlikle sürdürülmektedir. Her zaman önce çevre bilinci ile hareket etmiş bir firma olarak çalışmalarımızın sonunda tüm alan rehabilite edilmiş olacaktır."
Ağaç kesimiyle ilgili tarafların iddiaları neler?
Proje kapsamında 2013'te alınan ÇED raporunda ağaç kesimi konusunda şu ifadeler yer alıyor:
"Proje ünitelerine isabet eden meşcere tiplerine ait alanlar ve bu meşcere tiplerine air hektardaki ağaç sayısı bilgileri kullanılarak, alan büyüklükleri ile hektardaki ağaç sayısının çarpımı sonucunda ÇED alanı içerisinde ünitelerin kurulacakları alanlarda kesilmesi öngörülen ağaç sayısı 45 bin 650 adet olarak hesaplanmıştır."
TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma) Vakfı, uydu görüntüleri üzerinden yaptığı incelemelerle maden sahası ve yol bağlantılarında 195 bin ağaç kesildiğini savunuyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ise alanda kesilen ağaç sayısının 13 bin 400 olduğunu belirtiyor:
"Söz konusu maden faaliyetlerinde bulunan firma, mevzuat gereği iki farklı noktada hatıra ormanı oluşturarak, 14 bin fidan dikimi gerçekleştirdi. İddialarda yer alan alanda kesilen ağaç sayısı ortaya atıldığı gibi 195 bin değil, 13 bin 400'dür. Ayrıca, tüm maden faaliyetleri Bakanlığımız ve ilgili kurumlar tarafından periyodik olarak denetleniyor."
AKP Grup Başkanvekili Turan: Kaz Dağları'nda kesilen ağaç sayısı 195 bin değil, 13 bin
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan şirket ise ellerinde kesilen ağaç rakamıyla ilgili bilgi olmadığını, kesimlerin Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapıldığını söyledi.
Şirketin cevabında şu ifadeler yer alıyor:
"Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Projesi kapsamındaki ağaç kesimi faaliyetleri 02/08/2013 tarihinde ÇED Olumlu Belgesi temin edilmiş olan projemiz için orman izinli alanda hukuki zeminde Orman İdaresi tarafından gerçekleştirilmiştir. Orman izinleri ihtiyaç duyulan alanlar için düzenlenir ve ağaç sayısının izin prosedüründe yeri bulunmaz.
"Ağaç sayısı ile ilgili bir bilgi bizde mevcut değil, kesim faaliyetleri Orman İdaresi tarafından yürütülür. ÇED raporlarında tahmini bir sayı ÇED raporunun hazırlandığı tarihteki geçerli orman amenajman planlarından yararlanılarak hesaplanır. Orman İzin süreci ÇED olumlu belgesi temini sonrası başlar. Orman idaresi için izne konu alan incelenir, burada sayıya göre bir tahsis yapılmaz."
BBC Türkçe konuyla ilgili olarak bilgi almak için Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü'nü aradı.
Çanakkale Orman İşletme Müdürlüğü'nden bir yetkili, kesilen ağaç miktarıyla ilgili son resmi açıklamanın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndan yapıldığını söyledi.
Çevredeki köylerin sakinleri ne düşünüyor?
Maden sahasının yakınlarındaki köylerde, geçtiğimiz yıllarda projeye karşı çıkışın yaygın olduğu ancak maden sahasında çalışmaların başlaması ardından köy sakinleri arasında farklı görüşlerin arttığı anlaşılıyor.
Özellikle civardaki işsiz gençlerin madende işe girmesi nedeniyle projeye daha olumlu yaklaşan bir kesim oluştuğu görülüyor.
BBC Türkçe olarak maden yakınlarındaki Karaibrahimler Köyü'nde görüştüklerimizin hemen hemen hepsi madene karşı olduklarını söylerken, sahaya daha yakın bir konumdaki Cazgırlar Köyü'nde ise iki farklı görüşe rastladık.
Köy muhtarı Ali Alaca, "maden projesi ilk gündeme geldiğinde kendisinin projeye karşı çıktığını ancak gelinen noktada artık ekmek mücadelesi verdiklerini" söylüyor:
"Şu saatten sonra uğraşsan da yapılabilecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Saha boşaltılmış, ağacı kesilmiş, hafriyat alanları oluşturulmuş, galeriler tamamen faaliyete geçmiş ama çevreciler de bir taraftan faaliyete geçmiş. Bu madenin önüne geçip durdurabileceklerine de inanmıyorum. Şu saatten sonra onların yanında olmamak hayırlı diye düşünüyorum. Mücadelemiz ekmek davasına düştü. Oğlun vardır, çoluğun vardır, çocuğun vardır, köyden çalışabilecek 20 tane insan vardır, onları koyarsın bundan sonra."
Alaca, "köylerinde 20'ye yakın kişinin maden projesinde işe girdiğini, bunun da köye geri göçe neden olduğunu" söylüyor:
"Gittiler, girdiler, madende çalışıyorlar. Bundan sonra da bu insanların dönüşü olmaz. Belki bir yerden iki tane kişi girdi. Gene en kötü 2500, 3000 Lira'dan girse 5000, 6000 Lira para getirir. Burada çalışmasa gidecek Batak Ovası'nda çalışacak, mısırda çalışacak, domatese gidecek. Evine ekmek getirmek mecburiyetinde insanlar ama en yakınında maden olduğu için elbet de madene işe girecek öncelikli olarak.
"(Şirkettekiler) yöre halkından, öncelikli yedi tane grup köy, etrafta zarar ziyan görebilecek köylerden, bu şekilde işimizi karşılayacağız dediler, biz de çalışabilecek kişilerin listesini verdik. O kişiler de gitti şimdi çalışıyorlar. Dışarıdan göç de başladı köye. Bazı insanlar geri geldi. Ben ikametlerini yapıyorum şu anda."
Muhtar Alaca, "kendisinin de kesilen ağaçlara üzüldüğünü ancak şu anda en doğrusunun projenin daha sağlıklı yürümesini sağlamak olduğunu" savunuyor:
"Yürüyerek hiçbir şey olmaz. Bergama'da da yürüdüler, Ankara'ya yürüdüler, soyunarak yürüdüler ama sonuçta sıfıra fısır elde var sıfır. Sonuçta ne oldu maden açıldı, çalıştırıldı.
"Tabii ki de içim sızlıyor ama şu saatten sonra yapacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu hale bu geldikten sonra artık bunu durdurmamak lazım, ne şekilde yapılacaksa daha iyi yaptırmak lazım. Kardeşim burada yanlış yapıyorsun, bunu yanlış yapıyorsun, şöyle yap demek lazım."
Maden projesine karşı çıkılmasını savunan köyün eski muhtarlarından Reyhan Kaymak ise projenin köylüler arasında husumete neden olduğunu söylüyor:
"İlk taşlayanlar işe ilk başlayanlar oldu. Adam, ineğini, koyununu satıyor, gidiyor madende çalışmak istiyor. İnsanlara çok hoş bir iş gibi geliyor. Sabahleyin servis gelip alıyor onları, tekrar akşam evine bırakıyor, yarını hiç düşünen yok.
"İlk başlarda madencileri kesinlikle istemiyorlardı. Ama bu çalışma izinleri alınmaya başlandıktan sonraki dönemlerde, herkes buraya sıcak bakmaya çalıştı. Köylüler arasında husumetler oluştu. Komşuluk ilişkileri gittikçe daralmaya başladı.
"Biz eskiden Orman Müdürlüğü için çalıştık. O sahada topraktaki buzu çapayla kırdık, bir bir onları iğne kadar çam fidanlarını diktik. O talan edilen ağaçları biz diktik. Yaban hayatı tamamen karıştı. Geyikler köyümüzün yakınlarına, 300 metre, 500 metreye kadar indiler. Yaban hayvanları köye inmeye ve köylünün hayvanlarına zarar vermeye başladılar. Gündüz saat 2'de köylünün koyunlarını yiyorlar güpegündüz."
Kaymak, köylülerin çaresizlikten işe girdiği görüşünü de doğru bulmadığını söylüyor:
"En çok zarar görecek olan bizim köydür. İş insanlara çok ideal bir iş gibi geliyor şu anda ama bunun yarının düşünen yok. Bence çaresizlikten değil. Bu zamana kadar maden mi vardı da geçiniliyordu? Annem 74 yaşında, ne aç ne susuz kaldık. İnsan, ben bir şey yapmak istiyorum dediği zaman karnını doyurur bir şekilde."
Eylemler devam edecek mi?
"Su ve Vicdan Nöbeti" kapsamında eylemciler 24 saat kampta kalıyor. Çadırların sayısı her geçen gün artıyor.
Ayrıca hem Çanakkale Belediyesi'nin gün içinde şehir merkezinden kaldırdığı araçlar, hem bölgedeki farklı belediyelerin araçlar hem de kendi yollarıyla alana gelenler kampı ziyaret ediyor ve de gün içinde birkaç kez maden sahasının kapısında düzenlenen basın açıklamalarına katılıyor.
5 Ağustos'ta düzenlenen kitlesel yürüyüşe de binlerce kişi katıldı.
Çanakkale Belediyesi doğrudan eylemin parçası konumunda.
https://twitter.com/ckalebelediye/status/1158362575765200898
Çanakkale Belediye Başkanı Yardımcısı Ünüvar, kendisinin ve diğer belediye başkan yardımcısı İrfan Mutluay'ın nöbetleşe olarak 24 saat kamp alanında olduklarını, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'ın da gün içinde farklı saatlerde sürekli kampa geldiğini, belediye olarak mücadeleye devam edeceklerini söylüyor.
Nöbet eyleminin Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi başkanlığında, sivil toplum örgütü ve belediye yetkililerinden oluşan bir komitenin öncülüğünde yürütüldüğünü söyleyen Ünüvar, taleplerinin projede bir iyileştirme değil iptal olduğunu vurguluyor.
Ünüvar, "Komitenin kararı şudur; Bu işletme sonlanıncaya ve bu şirket burayı terk edinceye kadar, biz Atikhisar barajının, Kaz Dağları'nın suyu gibi, temiz bir şekilde eylemlerimizi, direnişimizi sonuna kadar sürdüreceğiz."
Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Pınar Bilir, yörede 40'a yakın maden projesinin olduğunu, Kirazlı'daki mücadelenin diğer projelerin de önüne geçmek adına çok önemli olduğunu belirtiyor.
Projenin ÇED olumlu kararının iptaline karşı Çanakkale Belediyesi ile Kaz Dağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği tarafından açılan dava devam ediyor. Geçen hafta ayrıca 195 bin ağaç kesimine dair ilgili kişi tüzel kişi ve kamu görevlilerinin cezalandırılması istemiyle suç duyurusunda bulunuldu.
Şirket ise 8 Ağustos Perşembe günü düzenlenecek basın toplantısıyla, projeye yönelik iddialara ilişkin detaylı açıklama yapacağını belirtti.
Bütün bunlar göz önüne alındığında Kaz Dağları yöresinde maden tartışmasının önümüzdeki günlerde yoğunlaşarak sürmesi bekleniyor.
Kaynak: BBC Türkçe