Beştepe’deyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yargı reformu stratejisi” konusunda yapılan çalışmaları anlattı. Bu reform paketi, AB ile üyelik müzakerelerinin de önemli adımlarından biri.
Yargıç teminatı, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi konular ve Terörle Mücadele Kanunu'nun düşünceyi hedef alan hükümleri, AB tarafından eleştiri konusu oluyor, üyelik müzakerelerinde ilerlemeyi sekteye uğratıyordu.
Bundan beş ay kadar önce, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül aramıştı. Bakanlığın Strateji Geliştirme Başkanlığında görevli üç hakimin ziyaretime geleceğini söylemişti. Reform için başlattıkları çalışma konusunda fikirlerimizi almak istiyordu.
En önemli sıkıntılardan biri, yargıçların siyasi irade karşısında korunaksız olmasıydı. Son dönemde, siyasi özellikteki yargılamalarda tahliye kararı veren hakimler ve heyetler, sürgüne gönderiliyordu. Yargıçların kendilerini güvende hissetmeleri önemliydi. Programın içine, “coğrafi teminat” ibaresi, bu nedenle konuldu.
Bu şekilde, karar veren hakim, başka bir ile “sürülme” tehdidinden korunacak. Hazırlanan “yargı reformu stratejisi”, ülkemizde hukukunun gelişmesine katkı sağlayacağını düşündüğüm bir içeriğe sahip.
AB kriterlerini hedefleyen bir eğilimi de ifade ediyor. Öte yandan, AB ile gerilime neden olan Terörle Mücadele Kanunu (TMK)'ndaki düşünceyi hedef alan hükümlere dair açık bir ifade içermiyor.
Tabii, daha önemlisi, bu yönelimin, yasalarla somut adımlara dönüşebilmesi. Bir meselenin teorik olarak ortaya konulması, bir adımdır. Asıl önemli olansa, yasal olarak gerçekleşmesidir.
★★★
Ankara Barosu geçtiğimiz günlerde bir rapor yayınladı. Bu raporda, gözaltına alınan bazı Dışişleri Bakanlığı mensuplarına işkence yapıldığını söylüyor.
“İşkenceye sıfır tolerans” diye bir adımın atıldığı bir ortamda, bir büyük baronun, işkence iddiasını gündeme getirmesi, dikkat çekici. Yalnız Ankara’da değil, başka bazı illerde de işkenceden söz edildiğini görüyoruz. Son derece üzücü ve endişe verici…