Sevgili arkadaşlar,
Uzun bir haftanın sonunda kendimi biraz yorgun, ama müthiş ferah, mutlu ve umutlu hissediyorum! Sizlerin de bunda büyük payı var.
Rengarenk bir sevgi ve dayanışma şelalesinin altında dans ediyorum sanki… Dünyanın her bir köşesinden gönderdiğiniz mesajlar, açtığınız telefonlar, paylaştığınız iletiler ve önayak olduğunuz destek metinlerinden akan cömert dilekleri, sevgiyi ve dayanışmayı kalbimin en derinlerine aldım. Sağolun varolun!
İtiraf etmeliyim ki yıllarca başkalarının hakları için kampanyalar yürütmüş birisi olarak kendimi bu sefer çitin öte tarafında bulmak, her bilgisayarı açtığımda resimlerimle karşılaşmak çok garip – ve yeni – bir duygu. Eskiden olsa çok utanacağım bu halin içinde utanmadan, suçluluk duymadan, sevgiyle kalmayı öğreniyorum.
Mahkemenin vermeyi seçtiği cezaya olabildiğince hazırmışım; ne şaşırttı, ne de zorladı. Üç yıl önce her türlü olasılığı göze alarak olduğum yerde olmayı ve bu topraklarda kalmayı seçmiştim. Tabii bunun bir ayrıcalık olduğunu da bilerek… Bu seçimimden dolayı bir an için pişmanlık duymadım, halen de duymuyorum. Bana yaptığınız çeşitli teklifler için çok teşekkür ederim ama burada kalma niyetimde bir değişiklik yok.
Çok ağır adaletsizliklerin, çok zor bedellerin ödendiği bir dönemden geçiyoruz. Benim payıma düşen okyanusta minik bir damla oldu. Benzer – ve hatta çok daha büyük – cezaları alan çok sayıda insanın ismi bile duyulmuyor. Duyulsa bile ‘bir şey yapmışlardır mutlaka’ veya ‘onlara bulaşmayayım benim de adım çıkmasın’ duygusuyla yaşadıkları adaletsizlik, şiddet, dışlanma tepki görmüyor.
Benim mahkeme sonucum hem burada, hem yurtdışında bu kadar tepki görüyorsa, hayatın bana bunca yıl sunduğu ayrıcalıkların da bir sonucu bu. Beyaz bir Türk olmanın, yurtdışında eğitim almış ve çalışmış olmanın, prestijli bir üniversitede profesör olmanın bir sonucu… Günlerdir pek çok insan ‘nasıl senin gibi birinin başına bu gelir?’ diye soruyor hayretle. Oysa şu anki hakikatimiz bu!
Öte yandan biliyorum ki – ve sizler de bana bu son günlerde en güzel renklerinizle gösterdiniz ki – tek hakikatimiz bu değil! Aynı zamanda – belki tam da herkese bir şekilde değen onca acının ve adaletsizliğin içinden geçiyor olduğumuz için – müthiş bir dayanışma ve dönüşüm hikayesinin de parçasıyız! Hep birlikte, sevgiyle, dayanışmayla dönüşüyoruz ve dönüştürüyoruz hayatı… Yıkıcı bir karanlığın içinden müthiş yaratıcı bir hayat enerjisi, sevgi dili ve umut siyaseti çıkıyor – her birimizin yaktığı biricik ve rengarenk mumlarla!
Biz rengarenk mumlarımızı yaktıkça, önce Füsun Üstel ve Tuna Altınel hocalarımız, Osman Kavala, Ayşe Düzkan ve tüm gazeteci, yazar, aktivist, sanatçı, siyasetçi ve sadece kendini ifade ettiği için içeride olan dostlarımız serbest kalacaklar, sonra da hep birlikte daha demokratik, daha kapsayıcı, daha eşitlikçi, daha şeffaf, daha adil, daha özgür ve daha yaratıcı bir Türkiye ve dünyayı hep birlikte örmeye devam edeceğiz! İlmek ilmek – sabırla ve sevgiyle…
Bana verdiğiniz güç ve ilham için her birinize minnettarım! Ve tabii hayatımın her dönemecinde olduğu gibi şimdi de sevgi, güven ve destekleriyle beni ihya eden canım ailemin, en başta da annem Nusreta Karayazgan ve babam Erdal Karayazgan’ın, benden bilge rehberliklerini esirgemeyen ve hiç yalnız hissettirmeyen canım dostlarımın, yaptığı müthiş savunmayla ve tüm süreci titiz takibiyle hepimize hukuk dersi veren sevgili avukatım Fikret İlkiz'in, Barış için Akademisyenler'in olağanüstü dayanışma ekibinin ve avukatlarının, beyanlarımızı ve mahkeme süreçlerimizi bizim için arşivleyen ve her daim yanımızda olan sevgili bianet'in varlıklarına yürekten teşekkür ederim.
Bir süre daha mesajlarınıza teker teker yanıt yazamazsam veya telefonlarınıza dönemezsem beni affedin lütfen.
Bir de ricam var: Beni ve çalışmalarımı tanıdığınız için verilen cezaya özel bir tepki duyuyor olabilirsiniz ama benim başıma gelenin daha büyük bir hikayenin parçası olduğunu, tüm Barış için Akademisyenler’in bu adaletsizlikten payını aldığını, hatta (işlerini, üniversitelerini, öğrencilerini kaybederek, memleketlerinden, sevdiklerinden uzak düşerek ve hatta hapse atılarak) benden çok daha vahim bedeller ödediklerini unutmazsanız, her sözünüzü ve talebinizi hepimiz için söylerseniz çok mutlu olurum!
Ve tabii bizlerin başına gelenlerin daha da büyük bir hikayenin bir parçası olduğunu, Türkiye’de ve dünyada herkes için adalet, herkes için özgürlük mümkün olmadıkça hiçbirimizin tam olarak özgür olamayacağını kendimize ve birbirimize her daim hatırlatacağımızı umuyorum.
Hep birlikte biricik ve rengarenk mumlarımızı yakmaya devam etmek dileğiyle…
Sevgiyle sarılıyorum her birinize! (AGA/EKN)
Ayşe Gül Altınay