MHP lideri Bahçeli, Kılıçdaroğlu’na seslendi: “Gel dokunulmazlığının kaldırılması için talep ver, ilk oyu ben vermezsem namerdim.”
Dokunulmazlık konusu, bir buçuk ay önce bir TV muhabirinin densizliği nedeniyle gündem olmuştu. Ankara Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edildiği darağacının önünden yayın yapan muhabir, “Kılıçdaroğlu’nu burada asacağız” diyerek toplumun sinir uçlarına dokunmuştu.
Hemen ardından, CHP liderinin “Dokunulmazlığımı Meclis’e getirin, oy vermezsem namerdim” diye polemiğe açık bir cevap verdiğine tanık olmuştuk. Bahçeli şimdi o konuşmaya gönderme yaparak, Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını tartışmaya açmak istiyor.
Dokunulmazlık, milletvekillerine verilmiş şahsi bir korunma imtiyazı değildir. Kendi başlarına bundan vazgeçemezler. Milletvekili dokunulmazlığı, demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Milletvekilleri, Meclis kürsüsünden söyledikleri nedeniyle suçlanamaz, yargı önüne çıkarılamazlar. Bunun adı “kürsü dokunulmazlığı”dır Bir milletvekili, siyasi görüşleri, tercihleri nedeniyle, suçlanamaz. Milletini temsil ederken koruma altındadır. Dokunulmazlık, milletin kendi temsilcisine verdiği evrensel bir hak. Temsil görevini garanti altına alan bu hak Meclis egemenliğinin de ifadesidir.
Dokunulmazlığın pazarlığı olmaz
Kılıçdaroğlu milyonlarca seçmenin oyunu alan bir partinin genel başkanı. Dokunulmazlık, ona şahsi olarak verilmiş bir imtiyaz değil. O nedenle bu imtiyazdan şahsi olarak vazgeçme hakkına sahip değil.
CHP yönetimi geçmişte iktidar partisine “Haydi kaldır bakalım dokunulmazlıkları” çağrısında bulunarak meydan okudu.
Dokunulmazlık tartışmasını siyaset zeminine çekmek yanlıştı. Meclis çoğunluğu elinde olan bir iktidar karşısında böyle bir tezi savunmak, daha da yanlıştı.
Gün geldi hükümet dokunulmazlıkların kaldırılmasını Meclis’in önüne getirdi. CHP önceki çağrılarının ağırlığı altında kaldı, dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek verdi. Çok sayıda milletvekilinin tutuklanmasının yolu açıldı.