Mesleği gereği gündemi takip etmek zorunda olan birinin bile bazen gözünden büyük haberler kaçabiliyor.
Meğerse “Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlardan biri” geçen yıl Haziran sonunda yapılmış: Bataklık Operasyonu.
Eğer TRT Haber’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu anlatmasa, benim bundan haberim olmayacaktı.
Bakan bey, kendi döneminde mafya ve uyuşturucu ile mücadeledeki başarıları anlatırken konuyu Bataklık Operasyonu’na getirdi ve şöyle dedi:
“Biz bir işi yanlış yaptık. Cumhuriyet tarihinin en önemli işlerinden bir tanesidir ama yanlış yaptık, yapmamamız lazımdı. Adı ‘Bataklık Operasyonu’. Cumhuriyet tarihinin ilk ‘uyuşturucudan suç gelirleri’ operasyonu. Esrar yakalamadık, suç geliri yakaladık. İşin başındayız şu anda. Soruşturma sürüyor. 2 milyarlık mal varlığı ve para, 17 şirkete kayyum ama bunu 10 ile çarpın. Turpun büyüğü heybede. Peki Bataklık Operasyonu’nda ne oldu? Bataklık Operasyonu’nda kim var? Bataklık Operasyonu’nda iki baron yakalandı.”
Tam bu sırada program yapımcılarından beraberinde getirdiği fotoğrafı ekrandan göstermesini istedi.
Fotoğrafta Sedat Peker ile bakanın bu operasyonda yakalandığını söylediği baronlardan biri olan Çetin Gören yan yana görülüyordu.
Bakan, Peker’in adını anmadan, programdaki gazetecilerin bu konudaki sorularına da aldırmadan konuşmaya devam etti:
“Bataklık Operasyonu’nda, Çetin Gören, dünyanın en büyük baronlarından bir tanesi. Hollanda’dan çok adam yakalandı. Koruyucusu kim? Bu bir şey değil. Bataklık Operasyonu içerisinde FETÖ var ve ulaştık. Bataklık Operasyonu içerisinde biraz önce resmi çıkanlar da var. Çetin Gören’in kim olduğunu, nasıl büyük bir baron olduğunu anlatırsam aklı şaşar herkesin. Bunun Türkiye ile olan ilgisi, meselenin çok az bir noktasıdır ama bunu biz yakaladık.”
Aslında Bataklık Operasyonu’nda Sedat Peker aranan şüphelilerden biri değildi. İki barondan biri de değildi. Peki, bu operasyonda yakalanmış tepe isimlerden biriyle fotoğrafını göstererek Süleyman bey ne demek istemişti?
Bilmiyoruz. Ama o programdan sonra ilginç bir tesadüf yaşandı.
O akşam Sedat Peker’in videolarındaki iddialara cevap vermek için TRT Haber’e çıkan İçişleri Bakanı, bambaşka konular hakkında konuşurken konuyu kendisi bu operasyona getirdi ve önceden rejiye verilmiş o fotoğrafı göstertti.
Programda Peker’in adını hiç anmadı, o talihsiz cümleye kadar da aslında belli bir seviyeyi koruyarak konuştu.
Ama o cümleyi kurduktan sonra herhalde Peker’in bir sonraki videosunda ona cevap vermesi beklenirdi.
Ama TRT Haber’deki programın ardından gece yarısı Peker bir tweet attı, bu programı izlemeden önce çektiği videonun sabah 07. 30’da yayınlanacağını, bakanın sözlerine ise Pazar günü cevap vereceğini açıkladı.
Ama ne tesadüf ki ertesi gün sabah yayınlanan altıncı videosunda Sedat Peker de ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonundan’ yani Bataklık Operasyonu’dan bahsetti.
Şu ana kadar 7 milyona yakın kez izlenen altıncı videosunda o operasyonla ilgili anlattıklarını şimdilik usulca şuraya bırakalım.
Ve gelin, ana akım haber bültenlerini izlemeyen, günlük gazete okuyamayanların muhtemelen hatırlamadığı “Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu” ‘Bataklık’a biraz daha yakından bakalım.
Daha sonraki bütün haberlerde bu operasyon için kullanılacak “Cumhuriyet tarihimizin yakın tarihimiz en büyük operasyonlarından biri” nitelemesi bizzat İçişleri Bakanı’na ait.
Bundan yaklaşık bir yıl önce 30 Haziran 2020’de sabah saatlerinde Emniyet Genel Müdürlüğünün ek hizmet binasının önünde bekleyen gazetecilerin karşısına geçen Bakan bey, pek çok kanalın canlı yayınladığı bir açıklamayla o sabaha karşı 04.30 itibarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan operasyonu duyururken şöyle demişti:
“Yaklaşık bir yıldır takip edilen operasyonu arkadaşlarımız gerçekleştirdiler. Bu operasyonun ismi bataklık. B operasyonun nevi de şu uyuşturucu ve uyuşturucuya bağlı suç gelirleriyle mücadele etmek… Bu operasyon Hollanda, Belçika, İspanya, İtalya, Şili, Ekvator ve Brezilya ile bağlantılı olarak gerçekleştirildi. Türkiye’de de 11 vilayette yapıldı. Yaklaşık 94 hedefi vardı şu ana kadar 67 hedef gözaltına alındı. Bu operasyon hem suç gelirlerine yönelik, bir özelliği daha var silahlı suç örgütü olarak tespit edildi. Örgütün iki tepe yöneticisi var, bir tanesinin Brezilya ve Hollanda’da 26 yıllık hapis cezası ve kırmızı bülteni söz konusu. Şu ana kadar da nakdi olarak 70 milyon liraya el konuldu. Tüm süreçlerle beraber 500 milyonun üzerine çıkabilecek nakdi ve suç gelirleri toplamı söz konusu olacak.”
Operasyonla ilgili ayrıntıları biraz da İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasından okuyalım:
“Soylu, operasyonun, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Narkotik Daire Başkanlığı, Ankara ve İstanbul Emniyet Müdürlükleri, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile uzun süredir planlandığını, takip edildiğini söyledi. Operasyonla ilgili dosyanın gizli yürütüldüğünü aktaran Soylu, yaklaşık 2 ay önce operasyona bağlı olarak bir yakalama gerçekleştirildiğini anlattı.”
Şu ana kadar okuduğumuz bilgilerden bu operasyonun neden “Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonları”ndan biri olduğunu anlamak mümkün olmadı.
Gerçekten de operasyonda Peker’in dediği gibi bir gram bile uyuşturucu yakalanmamıştı. Uyuşturucu geliri olarak el konan nakdi para ise 70 milyon TL’ydi.
Daha sonra çıkan operasyon haberlerine göre dökümü de şöyle:
“Örgütün uyuşturucu parası olarak Türkiye’ye sokmaya çalıştığı 953 bin 660 sterlin ve 311 bin 500 Danimarka Kronu’na, 52 milyon 627 bin TL’ye, 1 milyon 310 ABD Doları’na, çok sayıda lüks ev ve taşınmaza, yedi kiralık kasaya, 20 lüks araca, örgüt üyelerinin 16 şirketine, hesapları ve mal varlıklarına el kondu.”
Bakanın açıkladığına göre bütün el konan nakdi para, mal, mülkle birlikte bu operasyonda “uyuşturucu geliri” olarak ulaşılabilecek en maksimum miktar ise 500 milyon TL.
Biz normal insanlara bu paralar çok gelebilir ama sadece iki rakamla kıyaslayalım.
Ankara’daki dinozorlu Ankapark’a 750 milyon dolar harcandı, Tekirdağ Şehir Hastanesi 1.5 milyar TL’ye mal oldu.
Ama buna rağmen ilk andan itibaren operasyonun adı “Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu” olarak kaldı.
Uyuşturucu yakalanmayınca, para da Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu sıfatının altını doldurmayınca operasyonla ilgili medyada başka malzemeler öne çıkarıldı.
Mesela Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet binası bahçesinde sergilenen operasyonda gözaltına alınanların lüks araçlar
Ya da örgütün tanıdık iki tepe yöneticisi ya da haberlerde geçtiği adıyla iki “baronu.”
Bunlardan biri 90’lardan çok meşhur bir isim: Nejat Daş.
1992 yılında yakalanacağı sırada personeli tarafından 3.1 ton uyuşturucuyla batırılan meşhur Kısmetim-1 gemisinin sahibinin oğluydu. 1993’de 11 ton uyuşturucu taşıtan Lucky-s gemisine yapılan operasyonla yakalanmıştı. 1994’de kaldığı cezaevinden İstanbul’a duruşmaya giderken, haberlere göre cezaevi aracındaki Jandarmaları ikna edip, abisinin ofisine götürmüş, orada onları içeceklerine koydurduğu uyku ilacı ile uyutup kaçmıştı. Üstelik yurtdışına. 2003 yılında İspanya’da tekrar uyuşturucudan tutuklanınca, 2007’de Türkiye’ye iade edilmiş, 2012 yılında 1.2 milyon kefaletle serbest kalmıştı. 2012 yılından beri de Türkiye’de yaşamasına ve kaçak olmamasına rağmen bu operasyona kadar adını duyan da olmamıştı.
Diğer isim de yine eskilerden bir isim: Çetin Gören. 2012 yılında Anwers Limanı’nda ele geçirilen 8 ton uyuşturucu ile ilgili Belçika’da tutuklanmış, 2014’de adli kontrolle serbest kalmasından sonra Türkiye’ye kaçmıştı. “Kırmızı bültenle arandığı” söylenmesine rağmen o da bu operasyona kadar 6 yıl boyunca Türkiye’de rahatça yaşamıştı. Hatta Antep’te Suriyeli mültecilere yardım çalışmalarına katılmış, haber olmuş, burada bir konuşma bile yapmıştı.
Çetin Gören, Soylu’nun TRT Haber’de Sedat Peker’le fotoğrafını gösterdiği kişi. Ama TRT Haber’deki programa kadar kimse onun Peker’le ilişkisinden ya da bu fotoğrafından bahsetmemişti. Operasyonla ilgili haberlerde adı hiç geçmemişti. Sedat Peker, bu operasyonun şüphelilerinden biri de değil.
Haberlerde önce çıkarılan bir diğeri iddia bakanın TRT’de de söylediği gibi FETÖ bağlantısı.
Peki, uyuşturucu gelirlerine operasyon FETÖ’ye nasıl bağlanmıştı A Haber’den okuyalım:
“Zanlılardan bazılarının evinde 1 dolar bulunurken yine zanlılardan birinin Gaziantep’te FETÖ davasından yargılandığı ortaya çıktı.”
Nedim Şener’in bu iddiayla ilgili o tarihte Hürriyet’te yazdığı yazılarda daha fazla bilgi bulmak mümkün.
O yazılara göre bu bağlantıyı 1 dolarlar dışında sağlayan kişi, operasyonda 67 kişiyle birlikte Antep’te gözaltına alınan işadamı Halil Aslantaş’tı. Çetin Gören’e yakın olduğı iddia edilen Aslantaş, yazılardaki bilgilere göre onun gibi Avrupa’da uyuşturucu işi yapmış, 2012’de Türkiye’ye kaçmış, Gaziantep’e yerleşmiş. Onu FETÖ ile bağlantılı yapan ise yine Şener’in yazısına göre 2012’den sonra Bank Asya’daki 50 milyon Euro para hareketi. Yazıda “Tespitlere göre FETÖ elebaşı Gülen’in çağrısı üzerine kendisinin, eşinin ve vefat eden babasının da Bank Asya’ya para yatırdığı belirlendi” deniyor. Ama aynı yazıdan anlıyoruz ki bu iddialar 2017 ve 2018’deki ihbar mektuplarına dayanıyor: “Halil Aslantaş ve eşi hakkında Gaziantep Savcılığı’ndaki dosya halen açık bulunuyor. Bugüne kadar da ihbarlar konusunda ne bir belge toplanmış ne bir ifade alınmış.” Yani özetle aslında bir FETÖ davası sanığı değil.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/fetonun-uyusturucu-batakligi-41557886
Şimdi gelelim operasyonun en ilginç kısmına.
İçişleri Bakanlığı önünde bakan Soylu’nun yaptığı açıklamada verdiği bir bilgiyi yeniden hatırlayalım.
“Operasyonla ilgili dosyanın gizli yürütüldüğünü aktaran Soylu, yaklaşık 2 ay önce operasyona bağlı olarak bir yakalama gerçekleştirildiğini anlattı.”
Ama iki ay önceki o yakalama pek de gizli kalmamış görünüyor.
Operasyondan iki ay önce 3 Mayıs günü neredeyse bütün sitelerde bulunabilen haberlerden okuyalım:
“Edirne Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü ekipleri, aldıkları bir ihbar üzerine, Kapıkule’den Türkiye’ye giriş yapan ve Almanya’dan gelen tırı takibe aldı. Tır, polis tarafından İstanbul Büyükçekmece’ye kadar izlendi. Bir süre sonra tırın yanına Nejat Daş geldi. Güvenlik güçleri TIR sürücüsü ve Nejat Daş’ı yakalayarak gözaltına aldı. TIR’da yapılan aramada, Türkiye’ye sokulurken Kapıkule Gümrük Müdürlüğü’ne beyan edilmeyen yaklaşık 2 milyon 600 bin TL karşılığı olan 300 bin İngiliz Sterlini bulundu.”
Gemiyle uyuşturucu kaçırmış bir eski baronun yasadışı yollardan tırla ülkeye soktuğu para miktarı yine hayal kırıklığı yaratacak cinsten.
Ama gözaltıyla ilgili bu ilk haber aslında sansürlü olarak verilmiş.
Gerçek iki gün sonra ortaya çıkmış. Yine haberlerden okuyalım:
“Kapıkule sınır kapısını geçtikten sonra Edirne Emniyet Müdürlüğü ekiplerince uzaktan takibe alınan TIR’ın İstanbul’da yanına giderek TIR’ın şoförüyle irtibat kuran Sultanbeyli Emniyet Müdürü Necmettin Yüksek’in şoförlüğünü yapan polis memuru H.İ.A. gözaltına alındı. “Müdürüm’ün yönlendirmesiyle TIR şoförüyle görüşmeye gittim. Müdürümün bilgisi var” diyen polis memurunun ifadesi üzerine savcılıkça hakkında gözaltı kararı çıkarılan Necmettin Yüksek 1 Mayıs’ta gece yarısı tayiniyle Sultanbeyli Emniyet Müdürlüğü’nden İstanbul Emniyet Müdürlüğü emrine çekildi. 2 Mayıs’ta da İstanbul’da gözaltına alınarak Edirne’ye götürüldü. Polis memuru H.İ.A.yla birlikte gözaltına alınıp sorguya alınan ve sorgusunda kendisinin sterlinleri sadece taşıdığını, paraların sahibi olarak bir başka ismin kendisine söylendiğini ifade eden TIR sürücüsünün bağlantıları üzerinde yapılan çalışmalarda kaçak dövizin sahibi olarak belirlenen bir dönemin ünlü uyuşturucu baronu Nejat D. de İstanbul’da gözaltına alınıp, Edirne’ye götürüldü.”
Çok tuhaf bir ilişki ağı.
Ama yurda kaçak olarak sokulan sadece 300 bin İngiliz sterlinini almak için eski bir uyuşturucu baronunun Emniyet Müdürü’nün makam aracını kullanması da tuhaf.
(Emniyet Müdürü Necmettin Yüksek’in İnönü Stadı önündeki PKK saldırısında yaralandıktan sonra Çevik Kuvvet Müdür Yardımcılığı’ndan bu göreve getirildiğini de not edelim.)
Peki, bu küçük çaplı Susurluk olayından sonra ne olmuş?
Beş gün sonraki haberlerden okuyalım. Bu arada Bataklık Operasyonu’na da sadece iki ay var:
“Nejat D. ile İstanbul Sultanbeyli eski İlçe Emniyet Müdürü Necmettin Y. sevk edildikleri mahkemece adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.”
https://www.milliyet.com.tr/gundem/baron-ve-emniyet-muduru-adli-kontrolle-serbest-6206821
Size, bize tuhaf gelmiş olabilir.
Ama iki ay sonraki Bataklık Operasyonu’ndan sonra çıkan bazı haberlere göre bu serbest bırakma aslında bir polis taktiğiymiş:
“Ancak bağlantı ağlarının nereye kadar uzandığının tespit edilmesi gerekiyordu. Hepsi serbest bırakıldı. Narkotik ekipleri ise takibe devam etti.”
Polis taktikleri konusunda uzman sayılmam ama genelde tutuklama yapmayarak bu taktik çalışmıyor muydu?
Diyelim yanlışlıkla oldu, bu tutuklama ve serbest bırakma çarşaf çarşaf haber olduktan serbest bırakılanların ağlarının nereye kadar uzandığını tespit etmek zor olmamış mı?
Yine haberlere göre olmamış.
İki ay önce yurtdışından getirilen kaçak para teslimatı nedeniyle gözaltına alınan Daş ve Emniyet Müdürü, sanki hiç bir şey olmamış gibi ilişkilerine aynen devam etmişler:
“Zehir tacirleriyle bağlantısını sürdüren Necmettin Yüksek, Bataklık Operasyonu’nda diğerleriyle birlikte gözaltına alındı. Dosyadaki bilgilere göre, Nejat Daş, Yüksek’in kendisine tahsis ettiği makam aracıyla seyahat ediyor böylece hiçbir yerde polis kontrolüne takılmıyordu. Koronavirüs salgını nedeniyle getirilen şehirlerarası seyahat yasaklarını da böylece aşmıştı. Polis memurunun kullandığı emniyet müdürünün makam aracıyla Çorlu ve Edirne’ye giden Nejat Daş, TIR’larla yurt dışından getirilen yaklaşık 18 milyon lira değerinde İngiliz Sterlini’ni elden teslim almıştı.”
Hatta, bu büyük operasyonel zekayı hikaye haline getirip, öven köşe yazıları bile yazılmış:
“Acil durum toplantısından çıkan karar şuydu: Daş kefaletle serbest kalınca takibe alınacak. Paniklediği için Çetin Gören’le temas etmeye çalışacak. Böylece her ikisinin de yerleri öğrenilecekti. Gerçekten de öyle oldu. Daş’ın evinin girişini görecek şekilde çapraz bir noktaya bir izleme merkezi kuruldu. İçeri kameralar ve her türlü teknik takip cihazı yerleştirildi. Artık Daş’ın evi kontrol altındaydı. Gelip giden araçlar, plakaları tek tek arşivlendi ve takibe alındı. Aynı anda MASAK narkotik ajanlarından gelen bilgilere, plakalara ve şirket isimlerine göre banka hesapları çıkarılıyordu. Aşağı yukarı karapara trafiğinin haritası çizilmişti. Bu arada Daş’ın temasıyla Çetin Gören’in de yeri tespit edilmişti. Zaman daralıyordu ve karar geldi: Ekipler yola çıktı. Çevre düzenleri alındı. Tespit edilen 98 kişiden büyük bölümünün yerleri belirlenmişti. Ve operasyon için düğmeye basıldı..”
Karşımızda kendilerine “Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu”nun yapıldığını fark edemeyen, en kibar tabirle epey tedbirsiz bir uyuşturucu örgütünün olduğu anlaşılıyor.
İki ay önce gazetelerde çarşaf çarşaf haber olan bir operasyona rağmen ilişki ağlarını korumaya devam etmişler, anlaşılan birbirlerine sıkı sıkıya bağlılarmış!
Bataklık Operasyonu ile ilgili medya taraması yaparken bu operasyonla ilgili ne çok haber ve köşe yazısı yazıldığını görünce şaşırıyor insan.
Sonuçta adi bir suç. Yazılacak büyük siyasi meseleler varken, neden bu kadar ilgi görmüş acaba rakamların çok da büyük olmadığı, hiç uyuşturucu yakalanmamış bu uyuşturucu operasyonu?
Mesela Türkiye Gazetesi’nde Cem Küçük, üst üste iki yazı yazmış.
Birinci yazısı “Nejat Daş, Çetin Gören ve cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu” başlıklı.
https://m.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/cem-kucuk/614229.aspx
Operasyonla ilgili her yerde bulunan bilgiler yer alan yazı “Bu büyük operasından dolayı İçişleri Bakanımızı, polisimizi ve diğer güvenlik yetkililerimizi tebrik ederim” diye bitiyor.
İkinci yazıda ise özel bilgiler var. Başlığı: “Bataklık operasyonu, lüks arabalar ve Nevzat Kaya…”
Nevzat Kaya, operasyonda gözaltına alınan Muşlu Trabzonspor yöneticisi, çok lüks araçlar satan Yeniköy Motors’un sahibi. Bataklık Operasyonu’nda gözaltına alınan 67 ve tutuklanan 34 kişi içinde yer almış.
Onun adını paralı müşterileri ve Trabzonsporlular dışında ilk kez son Sedat Peker videosunda duyanlar olarak herhalde çoğunluğuz.
Peki, çok az insanın bildiği bu işadamının adı neden ulusal bir gazetedeki bir köşe yazısının başlığına çıkar? Üstelik operasyonda gözaltına alınan pek çok başka işadamı olmasına rağmen
Sebebini anlamak için yazıyı okumak istiyorsunuz.
https://m.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/cem-kucuk/614297.aspx
Ama yazıya ulaşılamıyor.
Ama neyse ki Twitter var. Yazının tamamı buradan okunabilir.
Özetini yine yazardan okuyalım:
“Bataklık Operasyonu’nda kara para aklama da bir isim daha var: Nevzat Kaya. Yeniköy Motors’un sahibi olan Kaya, Aston Martin gibi lüks araçlar satıyordu. Aldığım bilgilere göre uyuşturucu çetesinin kara parasını aklamaya yardımcı oluyordu. “
Ağır iddialar bunlar.
Dört gün sonra aynı köşede bir kere daha Nevzat Kaya’dan bahsedilmiş. Bu kez başlık; “Nevzat Kaya ile ilgili bir not.” Ana yazının altındaki bir not bu. Okuyalım:
“Geçen Pazartesi günü bu köşede Bataklık operasyonu, lüks arabalar, Nevzat Kaya…” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bataklık operasyonu Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarından biri. Uyuşturucu gelirlerinin aklanmasıyla ilgili bu operasyonda Nevzat Kaya’nın da adı geçiyordu ve tutuklanmıştı. Öğrendiğime göre polisler kendisine Nejat Daş, Cemal Deniz Şahan ve Perry James Young ile ilişkilerini sormuş. Nevzat Kaya, Nevzat Daş’ı tanımadığını söylemiş. Cemal Deniz Şahan ve Perry James Young’a araba sattığını ama parasını alamadığını ifade etmiş. Alamadığı rakam ise 680 bin Avro. Örgütün akladığı para ise yaklaşık 500 milyon civarında. 70 milyon nakit para ele geçirilmişti. 680 bin Avro devede kulak kalıyor. Ayrıca örgüt yöneticileri Nevzat Kaya’ya ait Mecidiyeköy’deki bir binayı satın almak istiyorlar ama araba satışından 680 bin avroyu alamadığı için şahıslara binayı satmıyor. Şimdilik öğrendiklerim bu kadar. Detayları öğrendikçe ve başka gelişmeler oldukça yine burada yazacağım.”
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/cem-kucuk/614360.aspx
Ama boşuna linke basmayın. Çünkü “Madencilik sektöründe FETÖ’cülerin eli hala var mı” başlıklı yazının altındaki notun linkine de ulaşılamıyor.
Bu yazının çıktığı 10 Temmuz günü, Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarından Bataklık Soruşturması’nda tutuklanan 34 kişi arasında yer alan Nevzat Kaya hakkında tahliye kararı verildi.
Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu olarak açıklanan Bataklık operasyonunda tutuklanıp çok kısa bir süre sonra tahliye edilmesi o günlerde tartışma yaratmıştı. Yaptığı meslek ve klüp yöneticiliği yüzünden siyasete ve yönetici sınıfa yakın bir isimdi.
Tahliyesinin haklı nedenleriyle ilgili yine “edinilen bilgilere göre” yazılmış bir haber Veryansın Tv’da çıktı. Son olarak onu okuyalım:
“Veryansın Tv, Bataklık operasyonundaki dosyada yer alan Nevzat Kaya ile ilgili yeni bilgilere ulaştı. Dosyadaki delillere göre, Nevzat Kaya’nın teknik takip kararı verilen şahısların telefon görüşmelerine takıldığı ortaya çıktı. Tutuklu bulunan ve haklarında teknik takip bulunan Nejat Daş ile Çetin Gören’in Kaya’yı arayarak bir arkadaşlarının Rent A Car işine girdiklerini, Kaya’dan bu konuda yardım istediklerini, Kaya’nın kendisinde Rent A Car’lık bir araç bulunmadığını söylediği belirtildi. Dosyada bulunan delillere göre, uyuşturucu tacirleri Nevzat Kaya’dan bir adet Porsche Panamera ile Aston Martin marka araba aldıkları, bu araçların bedellerini ödemedikleri ortaya çıktı. Uyuşturucu tacirlerinden para almaması dikkat çeken Nevzat Kaya’nın tutuklandıktan sonra savcılığa ilgili kişilerin bunu borç üzerine aldıklarını söylediği ve ilgiyi belgeyi ibraz ettiği dosyada yer aldı. MASAK’ın bu konuyla ilgili rapor yazdığı ve Kaya’nın uyuşturucu tacirleriyle bir ilişkisinin olmadığını rapora eklediği öğrenildi. Bu belge üzerine Kaya’nın uyuşturucu tacirleriyle arasında bir ilişki olmadığı değerlendirildiği için tahliye edildiği vurgulandı. Gazeteci Cem Küçük, Nevzat Kaya’nın uyuşturucu tacirlerine kara para aklamakta yardımcı olduğunu yazmıştı.”
https://www.veryansintv.com/tartismali-tahliyenin-gerekcesi-ortaya-cikti
MASAK araştırmasıyla bir yıldır yürütülen bir soruşturma sonucunda yapılan Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonunda tutuklanan bir işadamı, tutuklandıktan 10 gün sonra “MASAK’ın bu konuyla ilgili yazdığı raporda uyuşturucu tacirleriyle bir ilişkisinin olmadığı” söylenerek bırakılmıştı.
Kaya’nın avukatları müvekkilleri aleyhine yazılmış Cem Küçük’ün yazısı hakkında isebu yılın Mart ayında yine Ankara’da bir sulh ceza mahkemesinden erişim engelleme kararı çıkarmışlardı.
Sadece aleyhine olan değil, lehine olan açıklama yazısı bile bu kararla silinmişti.
Fakat tutıklamalara tahliye çıkarmada, erişim engeli kararı vermede hızlı davranan yargı, her konuda bu kadar hızlı değil.
Bundan bir yıl önce “Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonları”ndan biri olarak yapılan, bizzat İçişleri Bakanı tarafından duyurulan, üzerine onlarca köşe yazısı, yüzlerce haber yazılan Bataklık Operasyonu ile ilgili iddianame 1 yıldır yazılamadı.
Üstelik operasyonun bir yıllık bir soruşturmanın sonunda yapıldığı açıklanmışken, operasyonda veriler MASAK soruşturmasına dayandırılmışken yani iddianame için sağlam bir zemin olması gerekirken…
Savcılık neden yazamadı? Neyi bekliyor?
Gözaltına alınan isimlerin ve el konan mülklerin çoğunluğu İstanbul’da olmasına rağmen soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmüştü. Neden böyle yapıldı? Başka davalarda da kullanılan MASAK verileri buna gerekçe olabilir mi?
Neden İçişleri Bakanı, böyle bir iddia olmamasına rağmen TRT Haber’de Peker’in bu soruşturmanın “içerisinde” olduğunu söyledi, neden onun resmini gösterdi?
Ve neden programda bu operasyondan bahsederken sözlerine “Biz bir işi yanlış yaptık. Cumhuriyet tarihinin en önemli işlerinden bir tanesidir ama yanlış yaptık, yapmamamız lazımdı” diye başladı?
“Cumhuriyet tarihinin en büyük soruşturmalarından biri” ile ilgili bütün bu tuhaflıklara ve sorulara TRT Haber’deki programdan cevap alamadık. İddianame çıkmadığı için savcılığın cevabını da bilemiyoruz. Elimizdeki tek açıklama da Sedat Peker’e ait. Linki yukarıda. Bu yazı yazılırken bir kaç yüzbin kişi daha bu iddiaları duydu.
Cumhuriyet tarihinin en büyüğü mü meçhul ama bu bataklıktan bakalım nasıl çıkacağız?