Abdullah Kıran

Referandumdan sonra ne olur?

Referandum derhal ve doğrudan bağımsızlık ilânı değil, aslında herkesçe bilinen bir irade beyanıydı. Kürtler referanduma gitmeseler de, onların bağımsız bir devlet olmak istediklerini herkes biliyordu. Sürpriz olan, özellikle komşu devletlerin gösterdiği aşırı tepkiydi._x000D_ _x000D_

Türkiye referandum meselesinde İran’ın oyununa gelmemeli

Bugün günde ortalama 600 bin varil Kürt petrolü Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaşmakta. Kürdistan’da iş yapan 1000’in üzerinde Türkiye firması var ve Irak Kürdistanı, Almanya’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük iş ortağı konumunda.

Naim Baban ve İslâmda ırkçılık üzerine

Son günlerde medyamızda, gerek görsel gerekse yazınsal alanda, “İslami kimliği ve duyarlılığı” ile bilindiği halde 25 Eylül’de Irak Kürdistanı’nda düzenlenecek olan bağımsızlık referandumuna oldukça dar ve müminleri günaha sürükleyebilecek ırkçı bir bakış açısıyla yaklaşanlar var. Onları biraz daha ölçülü ve vicdanlı olmaya çağırıyorum.

Bağımsızlık referandumu ve devlet olmanın şartları

Evrensel kriterler esas alındığında, Irak Kürdistanı devlet olmanın tüm şartlarını sağlıyor. Zaten bir devleti tanımak da, o devletin devlet olmayı mümkün kılan temel kriterleri sağladığını onaylamak anlamına gelir. Ancak günümüzde bağımsız devlet olarak tanınmak için hukuki şartları sağlamak yeterli değil, zira tanımada siyasi eğilim belirleyici oluyor.

Kürt dili mezunları gardiyan bile yapılmazken

Hâlihazırda lisans ve yüksek lisans düzeylerinde eğitim almış ve Kürtçe öğretmeni olmayı bekleyen binlerce genç var. Devletimiz senede bir-iki kez on binlerce öğretmen atar; buna karşılık her dönem sadece bir veya iki Kürtçe öğretmeni atanır.

Bağımsızlık referandumu ve İran

İran, bağımsız Kürdistan ilanını Kürt topraklarının fiilen işgaline gerekçe yapmaya kalkar mı? İran’ın dünyadaki dengeleri gözetmeksizin böyle bir harekete girişmesi rasyonel değil. Ancak bazen devletler de tıpkı insanlar gibi akıl ile izah edilmeyecek adımlar atar.

Ukrayna notları: AB avro bölgesi ve pahalılık

Teorik açıdan, tek para birimi yerinde bir karar gibi görülüyordu. Lakin uygulama çok farklı oldu. Zira parasal birlik zengin ve yoksul arasındaki uçurumu derinleştirmekle kalmadı; AB’yi âdetâ civar ülkelerden izole etti. Bir kere, AB’ye katılan her ülkede fiyatlar neredeyse birden bire ikiye, hattâ üçe katlanır oldu.

Haklı savaş nedir?

Akinalı Toma’ya göre, bir savaşın haklı sayılması için üç temel şartın yerine getirilmesi esastı. Birincisi, savaş açma yetkisi herhangi bir bireye değil, ancak hükümdara aitti; yani savaş ilan eden, buna meşru olarak yetkili olmalıydı. Sıradan bir insan savaş açamaz ve insanları seferberliğe çağıramazdı. Akinalı Toma bunu, Ortaçağ feodalitesinin büyük derebeyleri arasında sürekli patlak veren yerel savaşlara karşı söylüyor; yani onlara karşı kralın ve krallık otoritesinin yanında yer alıyordu.

Referandum, şimdi değilse ne zaman?

Mesud Barzani’nin oğlu Masrur Barzani, ABD’de diplomatik çevrelerle yaptığı bir toplantıda şunları dile getirdi: “Bugün referandum için doğru bir zaman değil diyenlere ben de şunu sormak istiyorum: Ne zaman doğru zaman olacak?”

Darbe ve insan hakları savunucuları

Keşke AK Parti, insan hakları ve azınlıklar konusundaki ilk dönem politikalarını sürdürebilseydi ve Türkiye demokrasi mücadelesinde birinci lige çıkabilseydi. Ancak barış sürecinin çöküşü ve Kürt meselesinin çözüme kavuşturulmamış olması, pek çok şeyi yarıda bıraktı. Kanımca iki önemli olay Türkiye’yi ve ülkedeki demokrasi mücadelesini büyük oranda sarstı: (1) 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra PKK’nin tekrar şiddete yönelmesi. (2) 15 Temmuz darbesi.

Kıbrıs’ta alçak uçuşlar ve Türkiye’nin “yumuşak gücü”

“Sert güç” olgusunda bir ülkenin sahip olduğu askeri ve ekonomik kapasite öne çıkarken, “yumuşak güç”te ülkenin kültürü, siyasi değerleri ve izlediği politikaların cazibesi ön plandadır. Şayet bir ülkenin izlediği politikalar diğer ülkeler tarafından meşru görülüyor, amaç ve değerleri diğer ülkeler tarafından benimseniyorsa, o ülkenin sert gücünü kullanmasına gerek kalmıyor. Yumuşak güce sahip olan ülkeler, mahalle kabadayıları gibi nara atmaz, istedikleri politikaları “efendi efendi” hayata geçir(t)irler.

Yaşar Yakış’ı anlamak

Yaşar Yakış Türkiye’nin Suriye politikasında ciddi yanlışlar yaptığının, ancak en büyük hatânın Kürt politikası olduğunun altını özenle çiziyor: Türkiye diplomaside hiçbir zaman yapılmaması gerekeni yaptı ve bütün yumurtalarını Esad’ın kısa zamanda devrileceği varsayımına dayanan sepetin içine koydu. “O tarihte biz Kuzey Suriye’deki Kürtlere ‘Seninle aynı derenin suyunu içeceğiz. Suriye’den otonomi mi, federasyon mu alacaksın, al ama biz seninle dost kalalım’ demeliydik.”

Suriye politikası ve “Feleği arayan adam”

“Kürt anasını görmesin” politikası bizi dünyanın iki süper gücü ABD ve Rusya ile komşu kıldı. Oysa Türkiye, Irak Kürtleri meselesinde olduğu gibi Suriye Kürtlerini de başından beri kucaklayabilseydi, bugün bu ülkede 5 milyon Suriyeli mülteci olmazdı ve Suriye krizinde eli en güçlü olan ülke Türkiye olurdu.

Eve hırsız girince

Belli ki Hobbes ile Rousseau arasındaki bu tarihsel çekişmede, gönlümüz Rousseau’dan yana da olsa, aklımız Hobbes’un dikkat çektiği gerçekçiliğin göz ardı edilemeyeceğini buyuruyor.

Kürtler neden referanduma gidiyor?

Saddam Hüseyin döneminde Irak Kürtleri, Kürt varlığını ortadan kaldırmak amacıyla yürütülen imha ve şiddet politikalarının en acımasızını yaşamak durumunda kaldı. 2003’ten bu yana ise Şii ağırlıklı merkezî hükümetler Kürtlere başka türlü ayırımcılıklar uyguladı. 2014’te çil yavrusu gibi dağılan Irak ordusu, IŞİD karşısında Kürtleri yalnız bıraktı. Kürtler de hiçbir zaman “Iraklı” olamadı.

Bağımsızlık referandumu

Vekâlet savaşı ihtimalini haber veren demeçler. Mustafa Karasu: “KDP’nin tek taraflı referandum kararı neolitik aşiretçi alışkanlıkların dışa vurumudur; karşı duracağız.” Cemil Bayık: “Şii Haşdi Şabi milislerinin Irak adına yürüttüğü savaş meşrudur

Katar üzerinden İran ile hesaplaşma

Aslında Katar’a yöneltilen suçlamalara dikkatlice baktığımızda, hemen tamamının, doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye ile alâkalı olduklarını da söyleyebiliriz. Mesele biraz da “kızım sana söylüyorum, ancak gelinim sen anla”ya geliyor. Zira Türkiye’nin de gerek Hamas’ı, gerekse Müslüman Kardeşler örgütünü terörist olarak görmediğini bütün dünya biliyor. Ancak Türkiye küçücük Katar değil; ayrıca, dış politika tercihlerini çok farklı parametreleri esas alarak belirlemek durumunda.

Türkiye bu soğuk savaştan uzak durmalı

AK Parti’nin Kürt meselesinin çözümü noktasındaki en büyük handikaplarından biri, Türkiye’deki ana muhalefetin ulusalcı bir yaklaşımla iktidarı sürekli olarak engellemesiydi. Şimdi ise Öztürk Yılmaz ilginç ve önemli şeyler söylüyor. Kanımca AK Parti, CHP’den gelen bu demokratik öneriyi de esas alarak, Suriye Kürtleri politikasını bir daha gözden geçirmeli.

Trump ve Ortadoğu’daki yeni dengeler

Obama’nın politikalarından farklı olarak Trump yönetimi, İran’a karşı şahinleşerek Sünni Arap ülkelerine ve İsrail’e güven vermeyi esas alıyor. Bölgedeki tüm temel dinamikler, Türkiye’nin Kürt karşıtı milliyetçi söylemi bir tarafa bırakarak, Kürt-Türk ittifakı ekseninde Ortadoğu’daki stratejik oyunda yer almasının daha kazançlı olacağını göstermekte.

ABD’nin PYD’ye yardım kararı ve Türkiye

Baas yönetimi döneminde eş ve çocuklarını, evini, malını ve mülkünü üzerine alamayan Suriyeli Kürtler, insanlığı mağara dönemine geri götürmeyi vaat eden “komünal yaşam” derdinde değil. PKK’nin Soğuk Savaş öncesinden kalma, demode olmuş ideolojisi, ne şimdi, ne de gelecekte, Suriye Kürtleri arasında maya tutabilir. Üstelik ne Amerika ne de dünyanın geri kalanı, Ortadoğu’nun kalbinde yeni bir Kuzey Kore modeline müsaade eder.

Fransa seçimleri ve Macron

Macron Mart ayında Almanya ve Hollanda ile yaşanan kriz nedeniyle, Türkiye’nin Avrupa değerlerine saygılı olması gerektiğini dile getirmiş; buna karşılık Türkiye ile yapılan göçmen anlaşmasını onaylamadığını ifade etmişti. 16 Nisan’da gerçekleştirilen referandum üzerine, “Türkiye'nin izlediği yoldan derin üzüntü duyuyorum ve onaylamıyorum” diyen Macron’un, 25 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı görüşmeden sonraki açıklamaları iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini belirleyecek.

İran tek kurşun atmadan Irak’ı aldı

Türkiye’nin Ortadoğu’daki bu büyük oyunda büyük oynamasının yolu, Osmanlı döneminde olduğu gibi, bütün engellemelere rağmen Kürt-Türk ittifakını hayata geçirmesine bağlı. Üstelik bu büyük oyunda, iki blok arasında bağımsız kalmak da mümkün görünmemekte. Türkiye, ya Rusya, İran ve Esad blokuna yakın durur, ya da ABD’nin başını çektiği Batı blokunda yerini alır.

Söz açlık grevinden açılınca

17 yıl kalmıştı cezaevinde. Peki suç? Başını sallayarak, “Hiç” dedi, “örgüt üyeliğinden... Şimdi artık yok. Tekoşîn örgütü. Tabii belki size komik gelecek ama, ben ne bir eyleme katılmıştım, ne bir eylem emri vermiştim ve ne de elime silah almıştım. Siyasi savunma yapınca savcı müebbet verdi... 22 yaşındaydım.”

Kürtler demokrasinin istikrar unsuru

Seçim sistemi ve siyasi partiler kanunu vakit kaybetmeden yeniden düzenlenmelidir. Kürt meselesinde reformlar hızla hayata geçirilmeli, şiddet ikliminden bir an önce çıkılmalıdır. Kürt sorunu, eski sistemin devamında ısrar eden unsurların istismarına terk edilmemelidir.

Başkanlık ve Kürtler (X) Neden evet

Bu ülkenin en önemli sorunu Kürt sorunu. Bu memlekette bundan daha önemli, bundan daha can yakıcı başka bir mesele yok. İşte ben de son iki ayda, bu iki hükümet sisteminden hangisinin bu sorunun çözümüne yatkın olduğunu anlatmaya, tartışmaya giriştim. Şimdi izninizle, son olarak Kürtlerin neden “evet” demeleri gerektiğini birkaç madde şeklinde açıklayacağım.

Başkanlık ve Kürtler (IX)

MHP’li muhaliflerin “evet” karşıtı çalışmaları devam etmekte. Basında, MHP’li seçmenin önemli bir kesiminin “hayır” diyeceği yazılıp çiziliyor. Ancak gözden kaçmayan bir durum daha var. Sanki MHP merkezi de, bilerek veya bilmeyerek, Kürtlerin referandumda “evet” demelerini engellemek için uğraşmakta.

Başkanlık ve Kürtler (VIII)

“Hayırcı” ulusalcı-Kemalist cephe batıda “ülke bölünüyor” propagandası yaparken, doğuda “tek adam yönetimi geliyor” korkusunu işlemekte. Birkaç gün önce Diyarbakır da şöyle bir pankart asıldı: ‘Her evet oyu Şeyh Sait ve arkadaşları için bir Fatiha olacak.” Bu pankartın açılmasına yönelik kamuoyundan farklı tepkiler geldi; ancak en sert tepkiyi İstanbul Barosu eski başkanı Ümit Kocasakal gösterdi.

Başkanlık ve Kürtler (VII)

İstanbul Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş dahi “İstanbul kendi kendini yönetsin, başka müdahaleler olmasın, kendi kararını kendi versin. Bu yanlış mı? Doğru… Biz bile İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak yetkilerimizin artırılmasını istiyoruz. Hattâ İstanbul’a özel bir yasa talebimiz oldu” demekte.

Başkanlık ve Kürtler (VI)

Türkiye’deki Meclisin Kürt meselesini çözebilecek bir ferasete erişmesini beklemek, Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” adlı eserindeki bekleyişe benzer. Bu bekleyiş sonu hiçbir zaman gelmeyecek olan anlamsız bir bekleyiştir. Parlamenter sistemin ve meclisin çözemeyeceği bu sorun, başkanlık sisteminde kolaylca çözüme kavuşturulabilir. Çünkü bu sistemde meselenin muhatabı bellidir ve muhatap çözmek istediğinde, ne meclis ne de başka bir güç onu engelleyebilir.

Başkanlık ve Kürtler (V)

Referandumda “hayır” diyeceğini açıklayan kimi Kürt aydınları da şu gerekçeyi ileri sürüyor: “Biz hayır diyoruz. Ancak bizim ‘hayır’ CHP’nin ‘hayır’ı ile karıştırılmasın.” Sanki onların “hayır’ı” farklı sandıklara atılacak ve ayrı sayılacak! Kürt meselesine çözüm getirmeyecek olan eski sistem ve statükoyu savunacaksın; Kemalizmin değirmenine su taşıyacaksın ve bir de tutup “benim ‘hayır’ım farklıdır” diyeceksin. Böyle komik bir gerekçe olamaz.