spot_img
Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIİktidarda yeni süreçle ilgili görüş ayrılığı mı var?

İktidarda yeni süreçle ilgili görüş ayrılığı mı var?

İktidar, bölgede olası boşluğu Türkiye olarak nasıl ve hangi strateji ile dolduracağı konusunda hâlâ netleşmiş bir görüşe sahip değil. Evet, bu olası boşluğu Kürtler ile doldurma görüşü kabul edilmiş durumda ama yol ve yöntemleri konusunda belirsizlik hâlâ giderilmiş değil. Tabi ki bu sadece iktidara bağlı değil. Bölgenin alacağı seyir, İran’ın ne kadar izole edileceği, yeni ABD yönetiminin duruşu ve PKK’nin bu boşlukta hareket kabiliyeti süreci belirleyecek .

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim.

Hayır bir görüş ayrılığı yok.

İktidarın iki ortağının beraber düşündüğü ve hayata geçirmeye çalıştığı bir proje söz konusu. Burada Sayın Bahçeli’nin hep önde olmasını ve Sayın Erdoğan’ın sessizliğini bir görüş ayrılığından ziyade bu sürecin kapsama alanı, izlenecek yol ve yöntemlerle alakalı olası olumsuzlukları önceden satın alma duruşu olarak da okuyabiliriz 

Bu süreci izleyenlerin göremediği iki durumun varlığı tüm bu soruları sormayı öne çıkarıyor gibi…

Uzun bir zamandır kutuplaştırılmış bir toplumda yaşama gerginliği doğal olarak derin önyargılar ile dolu oluyor.

Öylesine bir kutuplaştırma ki;

Gerçek nedir?

Doğru olan hangi yalanla örtülü? 

Dün biz neyi yaşadık?

Bugün önümüze konulanlar ne kadar sahici? 

Evet derken aslında hayır diyen pozisyonda olma durumumuzun olma hali ne kadar uzak. Böylesine sisli bir zaman çarkında olup bitenleri gerçekçi bir gözle okuyabilmek epey maharet isteyen bir iş olsa gerek.

Hal böyle iken…

Birincisi; süreci geçmiş dönemde yaşanan çözüm süreci ile kıyaslama, ikincisi; bölgesel ve uluslararası durumun gidişatının hafife alınması olarak görülüyor diyebilirim. İktidarın ısrarla adını koymak istememesinin nedenlerinden birisi de geçmişte yaşanan çözüm sürecinin “PKK inisiyatifine bırakıldığı için başarılı olmadığı” düşüncesi yer etmiş vaziyette. PKK’ye silah bırakma olarak adlandırılan geçmiş çözüm süreci tam tersine “PKK’yi daha da silahlandıran bir sürece evrildi” inancı burada ciddi ciddi kabul görmüş halde. Bundan ötürü inisiyatif bizde olmalı ruh haliyle davranan bir iktidar aklı ile karşı karşıyayız.

Sayın Bahçeli’nin öne çıkmasının nedenlerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum.

Burada “önce silahtan vazgeç sonra konuşalım” demelerinin sebebi bu anladığım kadarıyla. Nedenlerden bir diğerinin de; iktidarın bölgede olası boşluğu Türkiye olarak nasıl ve hangi strateji ile dolduracağı konusunda hâlâ netleşmiş bir görüşe sahip olmadığı düşüncesindeyim.

Evet, bu olası boşluğu Kürtler ile doldurma görüşü kabul edilmiş durumda ama yol ve yöntemleri konusunda belirsizlik hâlâ giderilmiş değil. Tabi ki bu durum sadece iktidara bağlı bir durum değil, uluslararası durum.

Bölgenin alacağı seyir, İran’ın ne kadar izole edileceği, yeni ABD yönetiminin duruşu ve PKK’nin bu boşlukta hareket kabiliyeti… 

Türkiye iç siyasetinin olumlu veya olumsuz rolü gibi birçok etkenin varlığı atılacak adımlarda zamana yayma veya acil hareket etme pozisyonunu da belirleyecektir. 

Böylesine karmaşık bir durum söz konusu. Herkesin elinin ve gövdesinin içinde olduğu bir bölgede yeni ve şok adımlar atmak elbette kolay değil. Bölgede oluşan boşluğu doldurma girişimi başarılı olsa bile Suriye’de var olan durum ciddi bir kördüğüm olarak devletin önünde duracak gibi.

Sadece Suriye’deki Kürtler ile alakalı değil. İdlib sorunu nasıl çözülecek? 

Orada kontrolü ele alan HTŞ (Heyetu Tahriru’ş Şam/Şam Kurtuluş Heyeti)  ne olacak? Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerdeki Özgür Suriye Ordusu nasıl dönüştürülecek? Yakın zamanda yaşanan protestoları hep beraber gördük.

Büyük uzlaşmazlıkların olacağı açık.

Ve iktidarın tüm bunları boşa çıkarma hazırlığı ne yazık ki yeterli düzeyde değil ve öngörülemez durumlarda göstereceği refleks de pek sağlıklı olacağa benzemiyor. 

Tüm bu zorluklarda şu anda konuştuğumuz iktidar arasında görüş ayrılığı mı var gibi manipülatif durumları yaratıyor ve bunun olması da hiç de şaşırtıcı değil.

Sorunun büyüklüğü ve 45 yıldır yarattığı tahribat düşünüldüğünde umut ve umutsuzluğun kendisini farklı şekillerde bu sürece dayatması da son derece anlaşılır bir şeydir diye düşünüyorum.

- Advertisment -