Oral Çalışlar

Oturup konuşacağız acıyı paylaşacağız…

Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde, PKK’nın kaçırdığı çoğunluğu asker ve polis olan 13 yurttaşımızın öldürülmesi büyük bir toplumsal şok ve acıya sebep oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan...

BBC’yi yasaklamak: ‘Gerçeği yalnızca gerçeği…’

Bir ülkedeki gelişmişlik düzeyini, demokrasi standartlarını ölçebilmenin temel kıstaslarından biri basın ve ifade özgürlüğüdür. Bir ülkenin gazetecileri, yazarları, çizerleri ne kadar rahat hareket edebiliyorlarsa (kendi yönetimleri başta olmak üzere) bir şeyleri eleştirme özgürlükleri ve güçleri ne kadar fazlaysa, o ülkede ifade özgürlüğünden o kadar söz edilebilir.

Dostum Kadir Topbaş

Merkez istemeye istemeye onu yeniden aday gösterdi ve Topbaş kazandı. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Amerika’daydı. Hemen o gün uçaklar kalkmadığı için dönemedi. ‘Merkez’ üstünü çizdi. Damadı Gülen Cemaati mensubu olduğu gerekçesiyle tutuklanınca, büyük bir yıkım yaşadı.

Dünya Yunanca Günü neden iptal edildi?

Egeli (Urla doğumlu) şair Yorgo Seferis adına tebliğlerin verileceği, etkinliğin amacını aşan bir algıya sebep olduğu gerekçesiyle iptal edildiği duyuruldu. ‘Dünya Yunanca Günü’ etkinliği Ankara, İstanbul ve Trakya Üniversiteleri ile Yunanistan Büyükelçiliği’nin işbirliğiyle 9 Şubat 2021 Salı günü saat 14.00’te internet ortamında gerçekleştirilecekti.” Seferis, bu toprağın çocuğu.

Temel mesele: Hukuka uyacak mıyız?

Bir ülkede yargı rayından şaşarsa o ülkede demokrasi, fikir özgürlüğü kalmaz. Ya da şöyle diyelim: Bir yerde demokrasi, fikir özgürlüğü kalmamışsa, yargıyı da konuşmak anlamsızlaşır. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, CHP milletvekili Enis Berberoğlu kararının ardından defalarca “Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır” açıklamasını yapma gereğini duydu.

Muharrem İnce kime karşı? İktidara mı muhalefete mi?

İnce, Türkiye iktidar değişimi arayışında iken, CHP ve Kılıçdaroğlu’nu hedef alan bir siyasi arayışla yola çıkıyor. Üç milletvekilinin CHP’den istifa ederek yeni partiye katılması, bunun bir yansıması. İktidara yakın yayın organlarında, İnce’ye çok yüksek bir ilgi var.

Bir ‘68 eylemcisi’ olarak …

Gençleri ya ‘güdülecek sürü’ ya da tehlikeli bir ‘terör potansiyeli’ sayan siyaset, çözümsüzlük üretti. Türkiye, 68 gençlik ayaklanmasını şiddetle bastırdı. Avrupalı, Amerikalı 68’liler, zaman içinde toplumun etkili unsurları haline geldi. Batı, o potansiyeli değişim enerjisine dönüştürebildi.

RÖPORTAJ – Oral Çalışlar: ‘Karamsarlık zamanı değil’

Posta gazetesi yazarı Oral Çalışlar, Boğaziçi Üniversitesi olaylarını, iktidarın ‘Yeni Anayasa’ çağrısını ve muhalefetin içinde bulunduğu durumu Serbestiyet’e değerlendirdi. Çalışlar’a göre “Muhalefet partileri, geçmişle kıyaslandığında, yakın tarihimizin en olumlu dönemlerinden birisini yaşıyor.”

Yeni bir anayasa ama nasıl?

Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Özellikle de 2017 Anayasa referandumuyla gelen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin değişikliklere ihtiyaç var. Siyasi Partiler kanunu, Seçim kanunu, Yerel Yönetimler kanunu gibi bazı temel kanunların başkanlık sisteminin yol açtığı denetimsizlik durumunu dengeleyecek şekilde değiştirilmesi gerekiyor.

Meclis

Padişah’ın yüzüne karşı böyle bir konuşma alışıldık değildi. Yenilginin faturası Padişah’a kesilmişti. Sinirlenen II. Abdülhamit, Meclis’i feshetmeye karar verdi. 14 Şubat 1878’de Meclis-i Mebusan toplantı halinde iken Sultan II. Abdühamit’in Meclis’i kapattığını bildiren ‘irade’si okundu. Çok yabancı olmadığımız bir gerekçe öne sürülüyor, ‘i̧slerin daha seri yapılabilmesi için’, Meclis’in tatil edildiği belirtiliyordu.

Mesut Özil: Sözünü sakınmayan büyük yıldız

Aykırılığı da var, Anadolu köklerinden gelen tepkisel duygusallığı da. Yıllar önce Real Madrid’e transfer olmasının ardından Alman ZDF televizyonunda söyleşi yapılırken, kimliğine ilişkin sorulan soruya “Ben aslen Kürt’üm” şeklindeki cevabı, Türk milliyetçilerini kızdırmıştı. Bir başka zaman ise Almanya Futbol Federasyonu Başkanı ile karşı karşıya gelmiş ve şunları yazmıştı: “Kazandığımızda Alman, kaybettiğimizde göçmen oluyorum."

Muhalefet ‘beş benzemez’ mi?

Siyasi partilerin kiminle birlikte hareket edeceğini, doğal olarak ve asıl olarak, onları destekleyen seçmenin eğilimi belirler. Örneğin birbirine çok uzak gibi görünen HDP ve İYİ Parti’nin seçmenlerinin birçok konuda ortak taleplere sahip olduklarını söylemek mümkün. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin değiştirilmesi, muhalefetin temel ve ortak talebi. Bu talebin arkasında geniş bir seçmen kitlesi bulunuyor.

Türkeş’le cezaevi sohbetleri

Ecevit’in tutuklu olduğu dönem. Tutukevinin bahçesinde yürüyoruz. Ecevit, Türkeş ve yanlarında ben… Türkeş, Ecevit’e demokrasinin ne kadar önemli, parlamentonun ne kadar vazgeçilmez olduğunu söylüyor: “Efendim zatıalinizin belirttiği gibi en önemli şey Meclis. Der Spiegel’e yazdığınız yazıyı BBC’den dinledik.

Kamplaşmanın dışında kalabilmek…

Türkiye, bir yüzyıl boyunca asıl olarak “laik-otoriter” söylemin egemenliğinde yürüdü. Son 20 yıldır da muhafazakar kesimin iktidarını deniyoruz. Sonuç olarak her iki kutbun da haklı çıkmadığı bir noktaya geldik. Tekçi anlayışlar, “Benim dediğimi yapacaksınız” şeklindeki toplum mühendisliklerinin kurduğu inşaatlar çürük çıktı, yıkıldı.

Papa’nın vurulduğu gün Türkeş’le cezaevinde

Aradan 40 yıl geçti. O zaman MHP davasından idamla yargılanan ve hapis yatanlardan biri de Selçuk Özdağ idi. Eski milletvekili, Gelecek Partisi Gn. Bşk.Yrd. Özdağ, Cuma namazına giderken saldırıya uğradı. Kafasındaki yarıklara 17 dikiş atıldı. Olayla bağlantılı bir gazeteci de feci şekilde dövüldü.

Hrant’tan 14 sene sonra

Hrant, 14 yıl önce ülkedeki durumu şöyle yorumluyordu: “Dindar kesimden bizim korkularımızın, beklentilerimizin giderilmesi, onların üzerine baskı, dayatma yaparak değil, onların bizatihi kendilerinin siyaset yapmalarıyla ve kendi kendilerini reforme etmeleriyle ancak mümkündür diye düşünüyorum. İnşallah, bu süreç kesintiye uğramaz ya da şu karanlık süreci kısa sürede atlatırız.”

Çözüm süreci… Kaftancıoğlu’na ceza…

Üç kadının öldürülmesini Başbakan Erdoğan “Provokasyon veya iç infaz” olarak yorumladı. Yardımcısı Bülent Arınç “Üzüntülerimi ifade ediyorum” dedi. Hükümete yakın medya, cinayetleri ‘Çözüm Süreci’ne karşı ‘pusu’ ve ‘sabotaj’ diye niteledi. Sonra Öcalan’ın mektubu televizyonların canlı yayınlarında okunacaktı.

Suçu AB’ye atmadan önce…

Türkiye’nin başta Avrupa olmak üzere Batı dünyasındaki fotoğrafı sempatik değil. Bunun değişik, siyasi, sosyal, kültürel nedenleri bulunuyor. Yönetimin son yıllarda AB ile ilişkileri önemsemeyen bir çizgi izlediğini de gözardı edemeyiz. Kimin haklı olduğu tartışmasını bir yana bırakalım.

Yılmaz Güney destanı

Pavyon kapılarında korumalıktan, sinema salonlarına film bobinleri taşımaya, her işi yapar. Orada tanıdığı insanların da etkisiyle solcu olur. Bir sanat dergisine yazdığı öykü yüzünden komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle 2 yılla cezalandırılır. 8 ay yatıp afla çıkar... Sonra İstanbul... “Çirkin Kral” filmleri...

Kölecilerin bayrağıyla Senato’ya baskın…

Bazı ABD yayın organlarının faşist diye niteledikleri bu bayrak, iç savaşta köleliliği savunanların elindeydi. Köleliğe 1863 yılında son veren ABD Başkanı Abraham Lincoln’ü öldüren Güneylilerin bayrağının baskında yeniden ortaya çıkması, bu hareketin gerisindeki ideolojiyi anlamak isteyenler için ilginç bir ipucu. Bakalım daha neler olacak...

Bir fotoğraf çekmiştim

İlhan Hoca’nın bir anlamda yıllarca sürgün yaşadığı ABD’den Türkiye’ye dönüşü, bana 15 yıl önce Beyoğlu’nda gerçekleşen bir buluşmayı hatırlattı. İlhan Hoca’nın da içinde bulunduğu grubun fotoğrafını çekmiştim.

Fikri Sağlar’ın görüşlerine katılmıyorum ama…

Katı laik anlayış, geçmişte, dinin toplumla ilişkisini kendi istediği doğrultuda tanzim edebileceğini sandı. Başörtülü, türbanlı kadınları, ‘şeriat tehlikesi’nin birer unsuru gibi gördü. Mahkemeler bu amaçla görev yaptı. Günümüze gelince; şimdi savcılar bir başka zeminde sahnede.

Tek dileğim futbolcu olmaktı

Futbol hırsım devam edebilirdi, ben de ülke çapında bir takımda oynayabilirdim. Ama okula da gidiyordum. İlkokul bitince Tarsus Amerikan Koleji’ne, sonra Tarsus Lisesi’ne devam ettim. Zaten siyasi bir ailede büyüdüğüm için ayağım futbolda, kafam siyasetteydi.

Bir anı: İsmet İnönü, Türkeş’i CHP’ye davet etti mi?

Türkeş, anılarını anlatırken ilgiyle izlediğimi görünce, geçmişin derinliklerine daldı ve keyifle anlatmayı sürdürdü: “İsmet Paşa bana 27 Mayıs’tan sonra, siyasete girmeyi teklif etti. CHP’ye davet etti. Metin Toker, Genel Sekreter İsmail Rüştü Aksal, Ecevit, Nüvit Yetkin gelip benimle görüşürlerdi. Sonra birden tutumları değişti.

Programlarına uymayan partiler n’olacak…

AK Parti programına bakıyorum: “Özgürlükler demokrasinin temelini oluşturur. İnsan hakları alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu kuruluşlar arasında sıkı bir işbirliği oluşturulacaktır."

‘Boş lâf karın doyurmaz’

Gönül ister ki toplum, öncelikli olarak demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri dert edinsin. İktidarları bu açıdan sigaya çeksin… Araştırmalar tayin edici olanın tencere olduğuna işaret ediyor. Ekonominin bu sinyalleri iktidarın aleyhine yazıyor. İktidar da başı sıkıştığında, milliyetçi hamasete sığınabiliyor.

Reform

Tabii, daha önemli olan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı. “Her alanda demokratikleşme” adımlarına hazır mı?Böyle bir süreci başlatırsa, kimden, hangi partilerden destek alabilir? Bu noktada, Erdoğan’ın son günlerde “Cumhur İttifakı’na kararlılıkla devam” yönünde mesajlar verdiğini de gözardı etmemek gerek. Bu da reform hedefiyle çelişen bir yaklaşım anlamına geliyor.

Orhan Doğan’ın kızı Ayşegül

Bu davalar gözden uzak bir yerlerde birçok insanı mahkum ederek toplumsal baskı ortamı yaratıyor. Bölgede birçok belediye başkanının hapse atıldığı bir siyasi iklimden söz ediyoruz. Seçilenlerin yönettiği bir ülke iddiasıyla gelen bugünkü iktidarın bölgede bulduğu çözüm, yeni çözümsüzlükler üretiyor.

Ebubekir Sofuoğlu vakası…

Sofuoğlu, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını hararetle savunanlar arasında. İstanbul Sözleşmesi’ne destek verenleri, ‘Feminazi ve Feminist Pislikler’ olarak tanımlayarak bıçkın dilini topluma hatırlatmışlığı var. Zaten eksik olmasın, bir kısım medya kendisine yeterince değer veriyor.

“Yap bir anket Karagöz’üm”…

Son günlerde yapılmış bir anket, endişelerimi artırdı. “Daha önceki anket fiyaskolarının bir yenisiyle mi karşı karşıyayız?” diye sordum kendime. Bir TV programında şöyle bir yorumla karşılaştım: “Yeni yapılmış bir araştırmaya göre: Muharrem İnce bugün parti kursa alacağı oy yüzde 14.8 görünüyor. Mustafa Sarıgül kurarsa, onun oranı da yüzde 4.1...”