Oral Çalışlar
“McKinsey”e başvurmak…
Türkiye’nin içinde yaşadığı sıkıntıları aşabilmesinin başlıca yollarından birisinin Batı ile ilişkileri düzeltmek olduğu bir gerçek. McKinsey meselesine gelince; keşke bu noktaya gelinmeseydi. Hayatın gerçeği dayatıyor. Batıdan gelecek yatırım ve maddi destek için bu tür denetim ve danışma kuruluşlarının referanslarına ihtiyaç bulunuyor.
Güle güle Charles Aznavour…
Charles Aznavour, ailesinin acılarını hayalinde canlandırmıştı: “Gelecek önümde uzanıyor olsa da ailemin geçmişini tümden silmedim, belleğimin bir köşesinde sakladım ve bugün, 79 gibi umulmadık bir yaşa erişmiş olarak, yapacak belirli bir işim olmadığı zaman hayal kuruyorum...
Avrupa’ya dönüş mü?
AB ile Türkiye arasındaki diyaloğun bu kadar sertleşmesi, ilişkinin tabiatına aykırıydı. Bunun sürdürülebilir olduğunu sanmıyorum. Her iki tarafın da normalleşmeye ihtiyacı olduğu bir gerçek. Herşeyin yerli yerine oturması için zamana ihtiyaç var gibi görünüyor.
Çukurova’nın muhtarları
Muhtarlar, mahalle yaşamımızın her zaman merkezinde olmuştur. Onlarla yakından tanışmak ve konuşmak amacıyla aralarına oturdum. Çoğunluğu uzun yıllardır bu görevi üstlenmiş. Bir ilçe kadar nüfusu olan mahallelerin desteğini alarak seçim kazanmak kolay iş değil. Uzun yıllar görev yapma şansını yakalamaları, toplumla olan ilişkilerindeki başarılarının bir göstergesi
Siyasi af mı? Adli af mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, "Af ancak devlete karşı suçlar için çıkarılabilir” yaklaşımını, bu arka planı düşünerek değerlendirmekte yarar var. Eğer siyasi irade bir dönemi geride bırakmak istiyorsa toplumda da geçmişin yaralarını sarıp yeni bir sayfa açılmasına yönelik istek varsa, af anlamlı hale gelebilir.
Avukat Ergin Cinmen’in mektubu
Yargıda birileri geçmişte olduğu gibi yine hukukla oynuyor. Bir yanda Anayasa Mahkemesi, diğer yanda yukarıdaki ve benzer davalarda yargı görevi gören ağır ceza mahkemeleri var. Bir tarafta da HSK. HSK, tahliye kararları veren (Atilla Taş ve diğerleri davası) 25. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerini görevden alıp soruşturma açıyor. Ara kararlara varıncaya kadar mahkeme denetimi yapmak HSK’nın görevleri arasında değil. Öte yandan HSK, Anayasa Mahkemesi Genel Kurul kararlarına uymayan hakimler için hiçbir işlem yapmıyor.
Konvoydaki ‘maganda’dan farkımız var mı?
Memleketin dört bir yanı, Edirne’den Ardahan’a sevinç çığlıkları içinde ölümlere yol açan magandalarla dolup taşıyor. Konya’daki maganda yakalandığı için “yaptığımız iyi değil” demiş. Bu durumun, toplumsal bir mesele olduğunu görmeliyiz.
3.Havalimanında direniş…
İşçilerin bir defter kağıdına yazdıkları talepleri şöyleydi: “Habersiz şekilde işten atılanlar işe iade edilsin. Servis sorunu çözülsün. Yatakhane, lavabo, banyo temizlikleri düzenli olarak yapılsın, tahtakurusu sorunu çözülsün. Maaşların tamamı hesaba yatırılsın, elden maaş ödemesi yapılmasın. Geçmişe dönük ödenmeyen ücretler ödensin. İş cinayetleri çözülsün.
Talim ve terbiye
Bizde ne yazık ki eğitim de aşırı politize olmuş durumda. Herkes kendi inancına göre yeni nesiller yetiştirmek istiyor. Kimi “dindar nesil", kimi “Atatürkçü nesil” yaratabilmenin arayışında.
Darbecilik, darbe kültürü…
Birçok askeri darbede ABD’nin değişik rolü ve katkıları olduğu bir gerçek. Bir zemin varsa bu mümkün. İçeride darbeye alışmış ve rant devşirmiş bir askeri varlık ile bunun sivil uzantıları olmadan ABD, ya da başka bir güç darbeye girişebilir mi?
İdlib’de Türkiye
İdlib bir sonuç. Şam rejimi, Rusya’nın desteğiyle, kaybettiklerini geri alıyor. Batı da bu duruma büyük oranda razı görünüyor. Kaygıları ise göç dalgası.
İpek’le Atatürk’ün Selanik’inde…
İpek Çalışlar'ın, "Mustafa Kemal Atatürk, Mücadelesi ve Özel Hayatı" (Yapıkredi Yayınları) başlıklı kitabının hazırlanışının tanıklarından birisiyim. İpek'in kılavuzluğunda Makedonya'daki Manastır İdadisi'ni, Ali Rıza Efendi'nin gömüldüğü Selanik'teki Hortacı Camisi’ni, bu vesileyle ben de öğrenmiş oldum, gezmiş oldum.
En önemli sermaye: Güven
“Her şerde bir hayır vardır” denir ya, AB ile ilişkiler de böyle bir duygu uyandırıyor. Türkiye’deki ekonomik sıkışma, Suriye’deki tehlikeli tırmanış, Ortadoğu coğrafyasındaki belirsizlik; Ankara’yı Brüksel’e, Brüksel’i Ankara’ya yaklaşmaya itiyor.
Pozitif Muhalefet
CHP, çözüm üretmeye odaklı, sakin, dengeli ve gerçekçi formüllerle toplumun önüne çıkabilmeli. Atılacak en acil adım, AB ülkeleriyle ilişkileri yeniden canlandırmaktır. Bakanların bu yöndeki çabaları, bazı etkiler yapsa bile, Avrupa'da oluşmuş köklü yargıları aşmak için yeterli değil.
Başkanlık sisteminde siyasi partiler…
Bu dönemeçte, iktidar partisi olsun, muhalefet partileri olsun, tüm partiler, çıplak gözle görülebilir düzeyde bir varoluşsal krizle karşı karşıya. CHP'deki lider krizi, HDP'nin sıkışmışlığı, AK Parti'nin "metal yorgunluğu"; güncel ve geçici bir sıkıntıdan çok, dayanılan yapısal/sistemsel bir duvara işaret ediyor.
AB heyecanı gerçekçi değil mi?
AB ile ilişkilerin iyi gittiği yıllarda, insan hakları karnesi de, finansal göstergeler de, uluslararası ilişkiler de daha olumlu bir seyir içindeydi. AB ile ilişkilerin bozulması mı bu sonuçlara neden oldu? Yoksa siyasi, ekonomik bozulma mı AB ile ilişikleri olumsuz yönde etkiledi? İkisi de düşünülebilir.
Değişenler, değişmeyenler…
Demokrasi beklentisi bir kenara itiliyor, siyaset, geleneksel güvenlik refleksini hemen benimsenin yollarını arıyor. Düşünme, konuşma ve tartışma ortamı hızla daralabiliyor. Polisler, savcılar, yargıçlar böyle dönemlerde esen rüzgarı fazlasıyla hesaba katıyorlar. Muhalifler yargının hedefi haline geliyor.
AB’ye yönelirken CHP’nin rolü
CHP'li hukukçular, Brunson dosyasını inceleyip, daha objektif bir yaklaşıma katkıda bulunabilirler. Türkiye'de tutuklu ABD vatandaşlarının durumlarını yeni bir gözle ve evrensel hukuk ölçüleri içinde değerlendirip, bu konuda çözüme destek verecek öneriler getirebilirler. Ülkemizi zora sokan gerilimlerde, çözüme yönelik bir zemin adına, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la da bir diyalog içine girilebilir. Bunlar neden olmasın ki?
Siyasetin öncü kadını: Jale Candan
O da heyecan içinde kürsüye çıkıyor. "Size Ortanın Solu'nun iktidarını vaat ediyoruz" sözleriyle, yeni sembol haline geliyor. Önceki gün Ankara'da yitirdiğimiz Jale Candan'ı biz 68'liler, her başımız sıkıştığında başvurduğumuz bir insan hakları savunucusu olarak tanıdık.
Küçük küçük bayram notları
Adaların "günübirlikçi"lerin taleplerinin egemen olduğu denetimsiz bir pazara dönüştüğünü görüyoruz. Büyükada'da çarşının girişinde yanyana asılı geceliklere bakınca, adadan alınacak hediyelik eşyalar bunlar mı olmalı diyoruz. İster istemez adalardaki günlük turizm, burada yaşayanları da nefes almak ya da sükunet aramak için gelenleri de mutsuz ediyor. Yıllardan beri koruma altındaki İstanbul adaları motorlardan inenleri şaşkına çeviren bir kargaşaya ev sahipliği ediyor.
Olmayacak düşlerin peşinden koşmak…
Bayram, aynı zamanda barış demek, barışmak demek. Ülkemizin gerçek bir iç barışa ihtiyacı olduğuna şüphe yok. Bir türlü, gerilim ve kamplaşmanın üstesinden gelemiyoruz. Bu kaçınılmaz olarak iç siyasetin sertleşmesine yol açıyor.
Kritik günlerde Avrupa Birliği
Ekonomik sorunların yanında, evrensel hukuk değerlerine ulaşmak açısından da sıkıntı içindeyiz. AB ile ilişkilerin yeniden canlanması, bu anlamda da, yeniden rahatlama ve ilerleme için zemin hazırlayabilir. AB’nin demokrasi çıpasını, bu vesileyle yeniden bir imkan olarak kullanabiliriz
Antakya Venüs’ü
Antakya gezmekle bitmeyecek, anlatmaya yetmeyecek bir tarih kentimiz. Aynı zamanda kültürel ve inanç farklılıklarıyla bir arada yaşamayı sağlamış örnek bir ilimiz. Havra, kilise, cami yan yana. Ortodoks Hıristiyanlar, buranın en kadim halklarından. Hala 2 bine yakın nüfuslarıyla şehrin farklı bir tarihi dokusunu ayakta tutuyorlar. Şehirdeki nüfusu 15'e düşmüş Yahudilere, Antakya Sinanogu dini hizmet vermeyi sürdürmeye çabalıyor.
Siyasi aklın zamanı
Benzer bir olumsuzluğu Almanya, Hollanda ile yaşadık. Şimdi o noktada da bir değişimin ilk nüveleri var. Almanya, ABD'nin uyguladığı yaptırımlara karşı Türkiye'nin yanında yer alabileceğinin sinyallerini veriyor. Merkez Bankası'nın bağımsızlığının önemine de vurgu yapıyorlar. Aşırı iyimserlik yanlış olsa da, iyi gelişmeleri de görmek ve önemsemek gerek.
Krizin üstesinden gelebilmek
“Sağlam duruş”, duygusal bir tema olarak öne çıkıyor. “Direnebilmek” için, içeride ve dışarıda mümkün olan en büyük ittifakı sağlayabilmeliyiz. İçeride, muhalefetin ve her türlü farklılığın rahatça hareket edebileceği, eleştirilerini dile getirebileceği demokratik ortamı oluşturabilmek, iç dayanışmayı güçlendirir. Dışarıda, dost ve müttefikleri çoğaltabilmenin yollarını aramalıyız
Kılıçdaroğlu, ABD ile çözüm üreteceğine…
ABD ile yüksek perdeden konuşmanın, tehditkar bir dil kullanmanın, düşmanlaştırmanın, gerginliği geri dönülemez ölçüde sertleştirmenin, şu ana kadar bir yararını görmedik. "Asarız keseriz" demek çare olmuyor. Asıl zor olan, böyle zamanlarda asıl yapılması gereken; duygulara seslenmek yerine, aklıselime çağırmaktır. El artırarak atılan hamasi nutuklardan çok çektik.
ABD’ye karşı mücadele ve demokrasi
Emperyalizme karşı mücadele demokrasi ile birleştirilemezse, halk yoksulluktan yakasını kurtaramadığı gibi, özgürlüklerini de yitiriyor.” Avrupa'nın ABD’ye karşı daha dirençli (ve bir anlamda bağımsız) duruşunun nedenlerinden biri de, Avrupa’nın kendi içinde demokrasi ve çok sesliliği (tüm eksiklere rağmen) koruyabilmesi. Hatta bu açıdan dünyadaki imajının ABD’den daha olumlu olması.
‘ABD emperyalizmiyle mücadele’
Türkiye'de de AK Parti iktidarı döneminde ABD ile ilişkilerin giderek sertleştiği bir sürece girdik. “Alternatifimiz Çin ve Rusya” diyen analizler çoğaldı. Gerçekten, böyle bir alternatif mümkün mü?
Katledilen bilgisayar kuramcısı
Necdet Bulut’un öyküsü, bir yakın tarih dramımızı anlatıyor. Aydınları hedef alan bir acımasızlık döneminden söz ediyoruz. Üniversitelerimiz dünya sıralamalarında gerilerde kalıyorsa, bunun nedenleri arasında ‘Necdet Bulut’ları susturan zihniyetin rolünü de unutmamalıyız.
Muhalefet bunalımdan nasıl çıkabilir?
Siz topluma güvenmezseniz, toplum da size güvenmez… Şahsen toplumun batıya sırt dönmekten yana olduğu kanaatinde de değilim. Batı standartlarındaki yaşamın ne olduğu biliniyor ve arzulanan şey biraz da bu. Muhalefetin bunu iyi okuması gerekiyor. Başarının birinci şartı (sürekli “halka şirin görünme” denemeleri yapmak veya halkı kalbinden vuracak mucizevi bir lider keşfetmek değil) halkı doğru anlamak, halka güvenmek. Eğer bu duyguya yabancıysanız, yaşamak, nefes almak bile zorlaşır.