Oral Çalışlar

İsa’nın son yemeği…

Filistin Kurtuluş Örgütü yöneticisi avukat Hanan Ashrawi, New York Times'taki makalesinde Trump'ın “iki devletli çözüm” iddiasını ve çıkmazını şöyle tanımlıyor: “Eğer Kudüs İsrail'inse, Doğu Kudüs, Filistin'in başkenti olamayacak demektir. Bu da barış içinde bir arada yaşayacak iki devletli çözümü imkansız hale getiriyor.”

Kudüs’te Cuma namazı

İsrail egemenliğinin güçlü hissedildiği Kudüs’teki Filistinliler, belli ki yorgun ve sokaklara dökülmeye pek eğilimli değil. Batı Şeria’daki Filistinliler kapılar kapalı olduğu için gelemediler. Yarın biz onlara gideceğiz. O zaman daha ayrıntılı bir analiz yapabilirz.

Kudüs’ten notlar

Havaalanında bekliyoruz. Kudüs’e doğru bir türlü yola çıkamadık. ABD’nin Kudüs’le ilgili kararının gündelik hayat üzerinde, ilk bakışta görünen bir etkisi olduğunu söylemek zor. Kudüs’e doğru yola koyulduk. Şehirde protesto gösterileri olduğunu, dağılan kalabalıklardan anladık._x000D_ _x000D_

Oğlan kızı kaçırınca…

Erkek egemen alışkanlık asıl neden: Oğlan kızı istediğine, beğendiğine göre, kızı almak “hakkı”dır. Her yolu deneyerek bu amacına ulaşabilir. Kızın oğlanı isteyip istememesinin bir önemi yoktur._x000D_ _x000D_

‘Vatan hainliği’

Vatan sevgisi, yurt sevgisi gibi kavramlar, metre ile ölçülebilir kavramlar değil. İyi niyetli, fedakar bir insan da, bir katil, bir hırsız da; vatanını “çok” sevebilir. İnsan, yaşadığı, doğup büyüdüğü toprakların hamuruyla, siyasi, sosyal ve psikolojik bir şekillenme içine girer. Aynı topraklarda yaşıyor olmak, kimseye başkası karşısında üstünlük sağlamaz. Bir ülkeye bağlı olmak(veya olduğunu iddia etmek), doğal bir insani reflekstir, kimseye fazla puan getirmez._x000D_ _x000D_

Man adası ve Zarrab davası

AK Parti iktidarının zor zamanlardan geçtiğini görebiliyoruz. Zarrab davasının etkileri ve sonuçları ne olacak? Bunun ekonomik sonuçlarının Türkiye’yi zora sokabileceği iddiaları giderek artıyor. Siyasi sonuçları içeride ve dışarıda nasıl etkiler yapabilir kestirmek o kadar kolay değil._x000D_ _x000D_

ABD, YPG’den vazgeçer mi?

ABD’nin Kürtlerden (ya da daha açıkça: YPG’den) vazgeçmesi, bölgedeki askeri gücü açısından bir zaaf oluşturacak. ABD için “Hem YPG, hem Türkiye” formülü mümkün mü? Türkiye, bazı ödünler karşılığında, böyle bir formüle evet diyebilir mi? Derse, bölgedeki dengeler yeni baştan şekillenebilir mi?

Avrasyacı mı oluyoruz?

Batı ile ilişkilerin bozulmasında ise, Türkiye'de insan hakları ihlallerinin, demokratikleşmenin zaafa uğramasının etkisini inkar edemeyiz. Türkiye, Osmanlı'dan bu yana, yüzü Batı'ya dönük bir ülke. Zaten, “Batı’nın değerleri” olarak düşünülen değerler, tüm insanlığın ortak birikimi._x000D_ _x000D_

‘Kuşatma’yı kırabilmek…

Arka planını henüz tam olarak bilmediğimiz bir şekilde Rıza Zarrab ABD’ye gitti ve tutuklandı. Bir iddiaya göre; Türkiye'de kendini güvende hissetmiyordu. Aynı şekilde Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı da ABD’ye gitti ve tutuklandı... 17-25 Aralık operasyonuyla başlayan sürecin asıl mimarı, anlıyoruz ki ABD’ydi. Nedeni de, ambargonun delinmesiydi._x000D_ _x000D_

Zareh Penyamin’in iki halısı

Güneşli bir havada Sultanahmet’e doğru yürüyoruz. Pargalı İbrahim Paşa Sarayının (İslam Eserleri Müzesi) önündeyiz. “Kumkapı Halıları Sergisi” merakımızı çekiyor, içeriye giriyoruz. Büyüleniyoruz. Şimdiye dek gördüğümüz halıların hiçbirine benzemeyen sıra dışı yapıtlarla karşı karşıyayız. Önlerinde dakikalarca durup seyrediyoruz. Filler, ejderhalar, kaplanlar rengarenk halılardan bize bakıyor. İpek, altın ve gümüş ipliklerle dokunmuşlar._x000D_ _x000D_

Seçmen sinyal veriyor…

16 Nisan referandumunu iktidar hafızasından çıkarmış görünüyor. Sonra kamuoyu anketlerine bakıyor, toplumun büyük çoğunluğunun güvensizliğiyle karşılaşıyor. Çünkü iktidar seçmenin istediği ve beklediği reformları yapmak yerine, "beka" diyerek, tekçi bir siyaset üretiyor.

Burhan Kuzu ve yüzde 10

16 Nisan referandumu öncesi dile getirdiğimiz kaygılar doğrulanacak gibi görünüyor. AK Parti, verilmiş sözlerden uzak bir tavır içinde. Tabii arşivler ortada. Herkesin kolayca ulaşabileceği yerde.

Rengarenk

"Kutuplaş(tırıl)mış", "orta yerinden bölünmüş" diye tanımlanan toplumun, en uç kesimleri dahil hepsi geniş bir kültür alanının çerçevesinde, barış içinde, kendi fikirlerini, siyasi çizgilerini simgeleyen kitapları satıyor, imzalıyor. Milyonlarla ifade edilebilecek "alıcı" kitlesi, bu biraradalıktan memnun, mutlu. Onca sıkışıklığa rağmen yüzler gülüyor.

Atatürk’te uzlaşmak

2019 yeni bir eşik. Erdoğan’ın, iktidarını sürdürebilmek ve kalıcı hale getirebilmek için toplumun yarısından bir fazlasının desteğine ihtiyacı var… Hem AK Parti muhalifi kitle, hem de bir kesim AK Parti seçmeni, tereddütlü. İki soru öne çıkıyor: Bunca yetki ve iktidarı tek kişiye verebilir miyiz? Cumhuriyet döneminde elde edilmiş tüm kazanımları kaybeder miyiz?_x000D_ _x000D_

Başbakan’ın zorlu ABD gezisi

Batı dünyasıyla ilişkilerimiz, riskli bir noktada. Batı'yla ilişkiler çok boyutlu: siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel. Bu alanların hepsinde oluşan olumsuz birikim, hayatın bütün alanlarını etkiliyor. Dışarıdakine paralel olarak içeride de gerilim artıyor._x000D_ _x000D_

Barışçı sivil muhalefet korunamazsa

O toplantıya Başbakan'ın davetiyle katılanlardan birisi de Osman Kavala'ydı. Sivil toplum önemsendiği için çağrılmıştı. Türkiye gibi devasa sorunlarla boğuşan bir ülkede, sivil toplumcu, barışçı muhalefetin varlığı ve ayakta kalmasının hayati önem taşıdığını düşünüyorum. Barışçı yöntemlerin, meşru muhalefetin ceza tehdidiyle susturulmak istendiği koşullar, en çok şiddet yanlılarının yolunu açar.

Cumhuriyet farklı sokaklarda kutlanırken

Herkes kendi sokağında Cumhuriyet kutluyor. Bu bir başlangıç. Herkesin aynı sokakta Cumhuriyet kutlayacağı, kutlayabileceği bir Türkiye'ye ihtiyacımız var. Cumhuriyetin demokrasi ile taçlanması ancak böyle mümkün.

Meral Akşener

Türkiye şu anda iç ve dış politikada büyük açmazlarla yüz yüze. ABD ve Avrupa’yla ilişkiler tarihimizin en zor dönemlerini yaşıyor. OHAL dönemindeki insan hakları ihlalleri, iç mesele olmaktan çıktı, evrensel soruna dönüştü. Akşener bu tablo karşısında nasıl bir muhalefet yürütecek? Nasıl riskler alacak? Otoriterleşme, bireysel özgürlükler, ekonomi, gelir dağılımı, batıyla ilişkiler, yolsuzluk, şehircilik gibi konu başlıklarında, yeni şeyler önerebilecek mi?

Osman Kavala casus mu, darbeci mi?

Hükümet medyasına yansıyan Osman Kavala'ya yönelik iddialar, inandırıcı olmamasına rağmen endişe verici. Çünkü yeni bir “yargı” sistemi ile karşı karşıyayız._x000D_ _x000D_

Belediye başkanları: Direniş mi, kırılma mı!

Başlarda, zaten, "git deriz giderler" yaklaşımı egemendi. Bugün, yarın üçü istifa etse (Yazıyı yazarken Bursa BŞ Başkanı Altepe istifa etti.) bile, bir anlamda testinin kırıldığı düşünülebilir. Sonuç olarak, genel merkezin, liderin talebine, anında itaat edilmemiş oldu._x000D_ _x000D_

Barzani’yi çaresiz bırakmak

Kerkük, değişik etnik gruplardan oluşsa da, kentte mezhebi olarak Sünni çoğunluk var. Dışarıdan gelen kuvvetler, Şii… Saddam’ın devrilmesinden sonra Bağdat'ta yönetimi ele geçiren Şii iktidarlar (Maliki-İbadi), Sünnilere kan kusturdu. Bunu en iyi Ankara biliyor._x000D_ _x000D_

AK Parti ve “yenilenme”

Şimdiye kadar kolay yürüyen değiştirme sürecinin bu kez zorlu geçeceği görülüyor. Teşkilat, tıpkı belediye başkanları gibi, itilip kakılmışlık psikolojisinde. Bu açıktan söylenmese de böyle bir birikimin oluştuğu görülüyor._x000D_ _x000D_

Kerkük, İran’a teslim mi?

Barzani karşıtı cephe (İran-Irak- Türkiye), belli ki ilk iş olarak Kerkük'e yöneldi. Bu hamlenin ilk kazananı İran sayılabilir. Şii milislerin Kerkük'e yerleşme olanağı çok yüksek. Bu, şehrin ve bölgenin etnik, mezhebi dengelerini altüst edebilir._x000D_ _x000D_

Batı’yla neden dikiş tutmuyor?

Geçmiş iktidarlar döneminde de, Batı ile Ankara arasında kırılmalar yaşandı. Krizler, askeri darbelerin hazırlanmasına yataklık edecek kadar derinleşti de. Ancak, her şeye rağmen, bunlar, yapısal olmaktan çok, konjonktürel yönü ağır basan krizlerdi. Bu kez, çok farklı bir sarsıntının ortasındayız. Batı, Ankara'ya egemen olan zihniyeti; Batılı değerlere, demokrasiye karşı bir yerde konumlandırıyor.

Riskli sularda yelken açıyoruz…

Rusya, Türkiye'nin Batı kampıyla artan gerilimini görüp, belli konularda askeri işbirliğini geliştirici yolları açık tutuyor. Ancak bir süper devlet olarak Moskova'nın da sınırları var. Rusya- Türkiye ilişkileri, düşünülen noktada değil: Rusya Türklere vizeyi kaldırmadı. Barzani'ye ambargo uygulamak, vanayı kapatmak gibi yollara başvurulmasını istemiyor. Kürtleri tamamen karşı kampa iten bir çizgi içine girmiyor.

Seçimle gelmişlerdi…

Seçmenler olarak, belediye başkan adaylarının oy pusulaları üzerindeki isimlerinin üzerine mühür basarak, seçimimizi yapıyoruz. Bir yurttaş olarak, "Benim seçtiğim başkanı değiştirme hakkı, (onların bağlı olduğu parti yönetimlerinin değil), benim hakkımdır." diye düşünüyorum. Demokrasinin özünde, yerellik vardır. Yaşadığın sokağın, mahallenin, şehrin yönetimi üzerinde etkili olabildiğin oranda, demokrasiden söz edebilirsin.

AK Partili Kürtler

Bütün bu süreçlerin en yakın takipçileri hiç şüphesiz Türkiye Kürtleriydi. Barış çabalarının en güçlü destekçisi, onlardı. Şimdi bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Gelinen çizgiye razı değiller, kullanılan dili, öne çıkarılan bakış açısını doğru bulmuyor ve değişmesini istiyorlar._x000D_ _x000D_

Barzani Türkiye’yi böler mi?

Bölgeyi ve Kürtleri uzun yıllardır takip eden ve yapılan anketlerdeki birlikçi tercihleri bilen bir gözlemci olarak, Türkiye Kürtleri'nin önemli çoğunluğunun, bu ülkede Türklerle birlikte yaşamaktan yana olduğunu görebiliyorum. Öte yandan, Türkiye Kürtleri’nin çok büyük kesiminin, Barzani'nin çıkışını duyarlılıkla izlediğini, desteklediği de, açık. Ankara'nın sert çıkışları, onları hayal kırıklığına uğratıyor. İnciniyorlar.

Barzani’ye karşı Irak-İran tercihi

Ankara, Barzani'nin referandumuna duyduğu tepkiyle, bölgedeki yeni söylemini, Irak Kürdistanı'nı baş hedef haline getiren bir gramere oturtmaya başladı. Kürtler, Irak'ta kendi kaderlerini belirlemek ve kendi kendilerini yönetmek amacıyla önemli bir adım attılar. Kendi içlerinde birlik oluşturdular.

Beş çocuk annesi Frauke

Fransa'da ve gelişmiş/zengin Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmında olduğu gibi, Almanya’da da, milliyetçiler; ırkçılığa, İslam düşmanı eğilimlere, gelenek vurgusuna yöneliyorlar. AfD’nin öncü kuvvetlerinin, hatta seçmen kitlelerinin, okumuşlardan ve hali vakti yerinde olanlardan oluştuğu yönünde gözlemler de var.