Oral Çalışlar

ABD’ye karşı mücadele ve demokrasi

Emperyalizme karşı mücadele demokrasi ile birleştirilemezse, halk yoksulluktan yakasını kurtaramadığı gibi, özgürlüklerini de yitiriyor.” Avrupa'nın ABD’ye karşı daha dirençli (ve bir anlamda bağımsız) duruşunun nedenlerinden biri de, Avrupa’nın kendi içinde demokrasi ve çok sesliliği (tüm eksiklere rağmen) koruyabilmesi. Hatta bu açıdan dünyadaki imajının ABD’den daha olumlu olması.

‘ABD emperyalizmiyle mücadele’

Türkiye'de de AK Parti iktidarı döneminde ABD ile ilişkilerin giderek sertleştiği bir sürece girdik. “Alternatifimiz Çin ve Rusya” diyen analizler çoğaldı. Gerçekten, böyle bir alternatif mümkün mü?

Katledilen bilgisayar kuramcısı

Necdet Bulut’un öyküsü, bir yakın tarih dramımızı anlatıyor. Aydınları hedef alan bir acımasızlık döneminden söz ediyoruz. Üniversitelerimiz dünya sıralamalarında gerilerde kalıyorsa, bunun nedenleri arasında ‘Necdet Bulut’ları susturan zihniyetin rolünü de unutmamalıyız.

Muhalefet bunalımdan nasıl çıkabilir?

Siz topluma güvenmezseniz, toplum da size güvenmez… Şahsen toplumun batıya sırt dönmekten yana olduğu kanaatinde de değilim. Batı standartlarındaki yaşamın ne olduğu biliniyor ve arzulanan şey biraz da bu. Muhalefetin bunu iyi okuması gerekiyor. Başarının birinci şartı (sürekli “halka şirin görünme” denemeleri yapmak veya halkı kalbinden vuracak mucizevi bir lider keşfetmek değil) halkı doğru anlamak, halka güvenmek. Eğer bu duyguya yabancıysanız, yaşamak, nefes almak bile zorlaşır.

İnce nerede yanlış yaptı?

CHP'deki tıkanmanın önü nasıl açılacak? Hangi siyasi ve ideolojik konularda İnce Genel Merkez’den farklı olarak yeni şeyler söylüyor? Bülent Ecevit, partinin efsanevi lideri İsmet İnönü’yü yenerken, “devletçi otoriterizme karşı sivil CHP” önerisiyle ortaya çıkmıştı. Muharrem İnce’nin tezleri neler? Neden partiye lider olması gerekiyor? Yerel seçimleri kazanabilmek için neler yapılabilir? İnce ise bu noktalarda derinleșmek yerine meseleyi kurultayla halledebileceğini düşündü.

Cemaatler

Bugünkü “cemaat”ler, büyük ölçüde yasaların kontrolü dışında gelişiyor. Şeffaflıkları bulunmuyor. Cemaatlerin “paralel yapı”ya dönüşmesi, memurların amirden emir almak yerine, şeyhe bağlanması, gündemde.

Mesut Özil olayına Türkiye’den bakmak

Özil’in ırkçılığa tepki göstermesi Türkiye’de heyecanla karşılandı. Öte yandan, Alman devlet radyosunda da, onu savunan, ırkçılığı eleştiren bir karşı duruş görebiliyoruz. Almanya’da konuya her iki taraftan da bakmaya çalışan gerçekçi değerlendirmeler görmek mümkün. Tartışma, İngilizlerin de dahil olmasıyla, iyice küresel bir derinlik kazandı. Keşke bizde de benzer bir çok seslilik ve yorum zenginliği gelişebilse.

CHP’ye ne lazım?

Şimdi, son 20 yılın ciddi bir muhasebesini yapmak gerekiyor. Muhalefet partisi olarak neden belli bir seçmen kitlesinin ötesine seslenemiyor. Halk cahil olduğu için mi? İşte bu asıl yanlış. Halk CHP'de hâlâ halkçı bir yönelişi samimi bulmuyor, yeni söylenenlerin ise henüz içselleştirilmediğini düşünüyor.

Devlet yeniden yapılanırken…

Yeni sistemdeki Cumhurbaşkanı, her ne kadar bir partinin genel başkanı olsa da; yasama organındaki, yani Meclis’teki tüm partilerle işbirliğine açık bir tavır sergileyebilir. Değişik yasaları çıkarırken, değişik siyasi eğilimdeki partilerle uzlaşmak ihtiyacı duyabilir ve ortak çalışmalar içine girmek zorunda kalabilir. İyimser taraftan bakarsak, bunları söyleyebiliriz.

Büyük İskender Makedon mu, Yunan mı?

Büyük İskender’in ülkesi, binlerce yıl sonra, bir tarihi çekişmenin konusu. “Hakiki” Makedonya kime ait? Yunanistan’a mı, Makedonya’ya mı? Milliyetçi refleksler her iki tarafta da harekete geçmiş, ilişkiler gerilmiş. Ancak iki ülkenin pragmatik siyasetçileri, milliyetçi fanatizme rağmen, uzlaşmanın yolunu bulmuş.

Darbelerle geçen yıllar

Darbelerin yol açtığı felaketlerin canlı tanıklarından birisiyim. Şunu anladım ki; bir ülkede demokrasi zayıfsa, temel özgürlükler konusunda bir alışkanlık oluşmamışsa o ülkelerde darbeciler daha kolay harekete geçebiliyorlar.

CHP ne yapabilir?

OHAL'in miras bıraktığı çok ciddi ihlaller sözkonusu. Bunların düzeltilmesi, toplumsal barışını inşa edilmesi gerekiyor. Demokratikleşme, AB, ekonomide gerçekçilik, insan hakları, Kürt meselesi... CHP, bu tür temel ve kritik konularda, cesaretlendirici, yol açıcı, dünyayla uyumlu bir politikanın savunulmasını üstlenemez mi?

Yeni dönem…

İktidarın yeni bir diyalog diline yönelmesi, daha barışçı bir ortama eğilim göstermesi, muhalefetin demokrasi ve insan hakları duyarlığını diri tutması… Bunlar ne kadar mümkün olabilecek? Sakin bir siyasi ortam, en büyük ihtiyacımız.

AK Parti MHP’ye mecbur mu?

Bir kanunun çıkarılması gündeme geldiğinde, diyelim ki iktidar MHP ile anlaşamadı. AB uyum yasaları konusunda görüş farkı oluştu... O zaman iktidar diğer partilerden birine başvurabilir. O partinin programına uygunsa, kanunlar çıkarılabilir. Tabii pratikte buna da gerek kalmayabilir. Muhalefetin oturumlarda vereceği “fire”ler, Cumhurbaşkanının istediği kanunu çıkartmasını sağlamaya yeterli olabilir.

CHP’ye başkan mı lazım?

Başkan adayları arasındaki rekabet biraz olsun bu noktaya yoğunlaşırsa, partinin “kaybedenler kulübü” üyesi olmaktan çıkma olasılığı doğabilir. “Halkımız bizi anlamadı” diyerek hayıflanma eğilimi, Türkiye “sol”unda yeni değil. Sadece CHP’ye özgü de değil.

Kalaşnikoflu ‘demokrasi’

Ceylanpınar'da ateş ederek karşılama yapanlar, bir zihniyeti temsil ediyorlar. O zihniyet, o kültür maalesef hala kendini kabul ettiriyor, kendisine siyaset arenasında bir meşru zemin bulabiliyor.

Kürtler ve MHP

Son bir kaç yıldır çözüm sürecinin kırılmaya uğramasıyla artan “milliyetçi” hava, PKK’nın “özyönetim” ilanıyla bölgede yükselen askeri operasyonlar, Afrin, Membiç hamleleri, son dönemin gözde sloganı olarak “yerli” ve “milli” vurgusunun öne çıkması; ülke genelinde, MHP’ye zemin yaratmış gibi görünüyor.

Kılıçdaroğlu’nun kararı…

CHP heyecanlı ve enerjik bir seçim dönemi yaşamasına rağmen, sandıkta başarı elde edemedi. Bu nedenle Kılıçdaroğlu'nun istifasını isteyenler var. O, bu beklentilere, "hayır etmiyorum" anlamında bir cevap verdi. Tayyip Erdoğan'a karşı sert tavrı dikkat çekiyor. Onu tebrik etmeyeceğini söylerken, "diktatör" diye suçlamayı ihmal etmedi.

Erdoğan’ın fırsatları ve riskleri

Erdoğan’ın şu anki doğal müttefiki MHP. “Terörle mücadele”, “Ortadoğu’da askeri operasyonlar” gibi başlıklardaki yakınlık, bundan sonra daha da belirleyici hale gelebilir. “Yerli ve milli” söylemi etrafında şekillenen milliyetçi söylem, iktidar bloğu içinde, eskisinden de yoğun hale gelebilir.

Yeni bir döneme ilişkin notlar

Türkiye’nin önünde çok ciddi ekonomik, siyasi, sosyal sorunlar bulunuyor. Bu sorunlara MHP ile ittifak ederek çözüm aramak neye yol açabilir? Kürt sorunundaki “güvenlikçi” yaklaşım ne sonuç verebilir? AB konusunda yeni bir sayfa açılabilir mi? Başlayan yeni dönemin neler getirebileceğini kestirmek kolay değil.

Yeni bir değişimin eşiğinde miyiz?

Kolektif bir değişim iradesine ihtiyaç var. Otoriterleşmeye karşı, yargının bağımsızlığını, kuvvetler ayrılığını, ekonomide gerçekçiliği savunan, eşitlik, özgürlük ve demokrasiyi çıkış yolu olarak gören ortak bir bilincin, derinden derine yayıldığını gözlemliyorum. Özellikle muhalefet partilerinde çoğulcu bir bilinç yerleşiyor.

Hayat Karabekir’e veda ederken

Hayat Karabekir Feyzioğlu, babası için yapmayı düşündükleri üç temel görevi şöyle özetlemişti: Kazım Karabekir’in kitaplarının yayınlanması. Yaşadığı evin müze haline getirilmesi. Anma toplantılarının yapılması. Adım adım hedeflerini gerçekleştirdiler. 25 Mart 2003 tarihinde Kazım Karabekir Vakfı kuruldu. 1 Ekim 2005 tarihinde İstanbul Erenköy’de Kazım Karabekir Müzesi açıldı.

Seçim meydanları ne söylüyor?

AK Parti "değişimci" iken, muhalefet “tutucuydu.” O dönemde Avrupa Birliği'ni en çok arzulayan iktidar iken, buna en çok karşı koyan CHP'ydi. Reform adımları atılırken muhalefet statükodan yana bir tavır sergilemekteydi. Zaman geçti devran değişti. İktidar statükoyu tercih ederken, muhalefet de adım adım, daha “değişimci” bir hatta yöneldi.

HDP üzerinden yapılan hesaplar

Meseleye herkes kendi çıkar gözlüğüyle bakıyor. İktidar istiyor ki, HDP barajı aşmasın ve ona gidebilecek 80 civarında milletvekili kendisine gelsin. Muhalefet bloğu istiyor ki, HDP barajı aşsın ve Meclis'te denge muhalefet lehine değişsin. HDP ise bir çok şey istiyor… Öncelikle, hapisteki yöneticilerinin çıkmasını. Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, HDP'li siyasetçilerin serbest bırakılmasını. Sonrasında da, Kürt sorununa barışçı çözüm üretilecek bir ortam.

Sürprizlere açık bir yarış

Canlı bir atmosfer var. Türkiye'nin değişim dinamikleri harekete geçmiş gibi görünüyor. En az 5-6 partinin Meclise girme şansının bulunduğu ortada. Yüzde 10 barajı da büyük ölçüde anlamsız hale geldi. Toplum bu kez yeni şeyler söyleyecek gibi...

Diyarbakır 2: Dicle kıyısında

Diyarbakır, eski canlılığı olmasa da, umudunu yitirmiyor. Sokaktaki yurttaşlarla sohbet ettiğimizde şikayetlerini dile getiriyor, ardından, "Oral bey, yeniden çözüm meselesine sarılın, biz destek vermeye hazırız" diyorlar. Neler olup bittiğini soruyorlar, siyasete ilgilerinin ne kadar yüksek olduğu hemen fark ediliyor.

Diyarbakır’ın havası

HDP'nin barajı aşıp aşamayacağı Diyarbakırlıların en çok üzerinde konuştukları mesele. “Eğer aşmazsa...” diye başlayan senaryolar çok çeşitli. Ancak, bütün yıpranmışlığına, önde gelen yöneticilerinin hapiste olmasına rağmen HDP yine de bölgenin en etkili aktörü görünüyor.

AK Parti-HDP ikileminde…

HDP yüzde 10 barajını aşarsa, muhalefetin Meclis'te çoğunluk oluşturma şansı doğuyor. AK Parti'nin 16 yıllık Meclis egemenliği bu şekilde sona erebilir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, özellikle muhafazakar Kürtlerin hangi partile yöneleceği merak konusu. AK Parti ve Tayyip Erdoğan, şimdiye kadarki seçimlerde, bölgeden ortalama yüzde 40 civarında oy aldı. Bu oran korunabilecek mi? Tabii iktidarın Suriye politikası da Kürtlerin bir kesiminde tepkilere neden oluyor.

Fenerbahçe yalnızca Fenerbahçe değildir

Fenerbahçeliler, 20 yıl sonra oylarını “değişim” için kullandılar. Daha bir hafta öncesine kadar “Aziz Yıldırım’ı yenemezler” diyen bir kamuoyu vardı. Böylesine bir oy patlaması beklenmiyordu. Ancak şimdi daha iyi görüyoruz ki kulüp üyeleri arasında esen dip dalgası, kar topu gibi yuvarlanırken büyüye büyüye bir çığa dönüşmüş.

Sultanların gölgesine kondurulan pavyonlar

Muşambayla kaplanmış fuarda, aradığım bazı kitapları buldum, bazılarını bulamadım. Fuar ıssızdı. Belki henüz öğle saatleri olduğu için böyleydi. Derme çatma stantlar iticiydi. Bir kültürel çeşitlilikten söz etmek de zor. Kitapların çoğunluğu dini meseleleri el alıyor ya da dindarların ihtiyaçlarına cevap veriyor. Yani belli bir tercihi yansıtıyor. 16 yıldır iktidarda olan bir siyasi partinin yönlendirdiği bir kültürel etkinlikten söz ediyoruz.