Oral Çalışlar

‘Hainler’ ve ‘ihanet’ bolluğunda…

İnsanlar, önerilen değişikliğin, kendi yaşamlarına nasıl bir etkisinin olabileceğini anlamaya çalışıyorlar. Toplumun genel sağduyusunun farkında olmayanlar, gürültü patırtı arasında, ortaya çıkacak sonuca çok şaşırabilirler...

Kandil’den değişik sesler mi çıkıyor?

PKK’nın, Türkiye’ye çevirdiği silahları indirmesi, silahlı güçlerini Türkiye'den çıkarması, tutarlı bir tavır sergilemesi; yeni bir başlangıç için anlamlı olabilir mi?

MHP’deki ayrışmayı anlamak

Seküler MHP’lilerin; muhafazakar kesimle ve alt sınıflarla, CHP tabanına oranla, daha büyük bir akrabalıkları var. Bu özellikleriyle, laik kesimdeki sert laikliğe etki yaparak, toplumda yeni bir derinlik yakalamaları mümkün.

Kutuplaşma değil militanlaşma

Referandum kampanyası süresince, geniş kitlelerin, kutuplaştırıcı dile iltifat edeceğini sanmıyorum.Temel sorun; partizanların militanlaşması, güvenlik güçlerinin de bu militanlaşmadan olumsuz yönde etkilenmesi. Geçmişe göre çok farklı bir seçim atmosferi yaşayacağız gibi görünüyor.

AK Parti seçmeni…

Yapılan anketler, “kararsız” seçmen oranının çok yüksek olduğunu gösteriyor. Bu kararsızlığın daha çok AK Partili ve Güneydoğulu seçmenler arasında yoğunlaştığı belirtiliyor. Bir anlamda 7 Haziran öncesine benzer bir tabloyu andırıyor.

Aleviler ve 15 Temmuz

Anayasa referandumu, Alevi kitlesinin büyük kısmını birleştirmiş durumda. Yeni sistem önerisinin, hayatlarını daha da zor hale getirmesinden endişeliler. Alevilerin politik kesimi, pek iyimser bir dil kullanmıyor.

O akademisyenlerin FETÖ’yle ne ilgisi var?

Ülkenin farklı duruşları olan (terörle ilişkisi bulunmayan) insanlarını kapı önüne koyan, onları yoksulluğa, mesleksizliğe mahkum eden bu uygulama; ağır bir mağduriyet yaratıyor.

Şeytanlaştırmak

Ötekileştirici, şeytanlaştırıcı üslubu terk etmek konusunda, partiler arasında bir uzlaşma sağlanmalı. Bu konudaki ilk adım da bence Başbakan tarafından atılmalı.

Asıl mesele…

Sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın, yeni bir denge şekillenecek. Toplum, kendi açısından doğru gördüğü yaşamı, kültürü ve ekonomik dağılım dengesini aramayı sürdürecek.

‘Vezir Parmağı’na tuhaf engelleme!

Mahsun Kırımızgül, üzgün, öfkeli ve tepkili. Yıllardır barış ve kardeşlik çizgisini savunan sanatçı, "Filmin yapımcısı Karadenizli, oyuncular ülkemizin önde gelen isimleri" diyor: "Vezir Parmağı", filmine yapılanlar, Mahsun'a yönelik suçlamalar, endişe verici. Devlet kurumlarının yasakçılığa arka çıkan tutumları ise daha da ürkütücü.

Karamollaoğlu ve referandumda kritik eşik

Karamollaoğlu, SP’nin duruşunu şöyle tanımladı: “Bana şimdi evet der misiniz? diye sorsanız, düşünmeden evet derim, ama düşünürsem hayır derim.”

Ahmet Türk’e reva görülenler

Ahmet Türk şiddet karşıtı bir isim. Bunu biliyoruz. Bu ülkeyi yönetenler, savcılar, yargıçlar da bunun farkında olsa gerek. Kandil, Ahmet Türk'ten pek hoşlanmaz. Bu nedenle HDP'nin yönetim kademelerinden uzakta bir yer olan Mardin'de Belediye Başkanı olması tercih edilmiştir.

‘Evet’ mi, ‘Hayır’ mı?

"Evet"in görünen ana argümanı, "güçlü lider", "güçlü Türkiye"... Bu vurgunun farklı etkileri olabilir. "Güçlü lider" fikri, toplumun önemli bir kesiminde hala olumlu karşılansa da, son yıllarda, çoğulculuk konusunda belli bir bilinçi düzeyi oluştuğunu görebiliyoruz. Özellikle “dindar” çevrelerde bu açıdan kısmen yeni bir ruh halinden söz edilebilir.

AK Parti ve referandum

Bu oylama, öncekilerden farklı bir ortamda gerçekleşiyor. Bu kez "bürokratik vesayete son" çağrıları, geçmiştekilere benzemiyor. Mağduriyet geride kaldı. Merkezi ele geçirmiş, merkeze dönüşmüş bir parti ve iktidardan söz ediyoruz.

CHP

CHP, yüzde 25'lik taban desteğiyle, Türkiye'nin kaderinin değişmesinde etkili bir rol oynayabilir. Bunun için ciddi bir hazırlık ve zihniyet sıçramasına ihtiyaç olduğu da bir gerçek.

MHP

Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı seçiminde (2014) Erdoğan karşıtı bir cephede yer alırken, üç yıl dolmadan gündeme gelen referandumda Erdoğan'ı başkanlığa taşıyacak projenin öncüsü olarak ortaya çıktı. Bu da partisinin çizgisini tartışmalara açık hale getiriyor.

HDP

PKK'nın ilan ettiği "Devrimci Halk Savaşı" ve hendekler, HDP yönetimini açmazda bıraktı. Başlarda cılız bir sesle, hendeklere karşı çıktılar. PKK'nın baskısı karşısında teslim oldular. Barikatları savunmaya giriştiler. Bu teslimiyet onları içinden çıkılmaz bir kapana sokarken, Türkiye'nin siyasi dengelerini alt üst etti. Çözüm sürecinde oluşan barışçı ortam tersine döndü.

Sen olsaydın Hrant

Her karardan önce mutlaka danıştığın can dostun Etyen(Mahçupyan)'e de iftiralar atıyorlar son günlerde. Sen olsaydın... Keşke olsaydın.

Çözüm için uzlaşmak

Şimdi çok köklü bir değişiklik teklifinin karşısındayız. Ancak bu temel meseleleri konuşacak bir uzlaşma ortamı yaratamadık. Krizi çözecek yol, bir toplumsal uzlaşma projesi oluşturmaktan geçiyor.

Silivri’de Cumhuriyetçilere mektup yasağı

‘Türkiye zor günlerden geçiyor’ sözü doğru. Zorlukları aşmanın en temel yollarından birisi, hakka, hukuka, insan onuruna saygı göstermektir.

Satranç hamleleri

Ekonomisi zorlanan, iç gerilimi yükselen, terör örgütlerinin tehdidinin tırmandığı bir ülkede, "bütün sorumlulukları ve idareyi ben üstlenmek istiyorum" anlayışı neler getirebilir?

Atatürk dönemine dönmek…

O dönem özel bir dönemdi. Olağanüstü bir süreçten geçiliyordu. Dünyada henüz çoğulculuk yoktu. O döneme bir daha dönülemez. Biz de o dönemi bugüne taşımayı kabul edemeyiz.Tek adam ve tek parti dönemi bugün savunulamaz." Bir ülkenin Adalet Bakanı, tasarlanan sistemi savunurken, muhalefeti sıkıştıracağını düşünerek "Tek adam, tek parti, tek devlet" dönemini örnek gösteriyor. Bu ülkede insan şaşırma yetisini yitiriyor.

Baykal’ın konuşması

Bugüne kadar değişimci ve atılımcı zeminde siyaset yapan iktidar, bu kez hegemonik bir dille konuşuyor. Geçmişte etkili olan "Ben mağdurum, bana sahip çıkın" hissiyatı da, zayıflıyor. Baykal'ın konuşması, belki de bu yüzden etkileyiciydi.

Çağatay Akman yeni kuşağın sesi mi?

Yeni neslin, tepkiselliğini, duygularını yansıtan sözler dikat çekiyor. Gençler, şu dörtlüğü çok anlamlı buluyorlar: “Adaleti koyduk ortasına / Dön dedi döndük voltasına / Fakirin paradan haberi yok ama / Zenginin meyvesini koy votkasına...”

ABD’yi düşmanlaştırmak…

İçeride bir uzlaşma sağlamamızın gerekliliğini görüyoruz. Saldırıları alt edebilmek için, bir "birlik-beraberlik" söyleminin, psikolojik olarak yükseldiğini görüyoruz. Peki aynı özen ve gerçekçilik, dış dünyayla ilişkilerde de gösterilebilecek mi?

Terörü ideoloji mi üretiyor?

Bu kargaşanın içinden, El Kaide yetmedi, DEAŞ çıktı. Bu örgütleri yaratan ortamı uzun uzun anlatmaya gerek yok... Sert ve katı okumalar, işte bu ortam içinde oluştu.

Türk’ün Türk’ten başka dostu vardır

İçinde yaşadığımız koşullarda, dostluklara, dayanışmaya, dünyanın desteğine ihtiyacımız bulunuyor. Üç cepheden (PKK-DEAŞ-FETÖ) gelen saldırılar, toplumsal dengelerimizi tehdit ediyor. Güvenlik krizi belirginleşiyor. Ülkeyi yönetenleri, yönetemez hale getirmeyi amaçlayan bir tırmanış içindeyiz.

Reina katliamı ve ‘öteki’ler

Birbirimizi tercih ettiğimiz etkinlikler, eğlenceler üzerinden suçlayıp, dışlamanın anlamı yok. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görmedikçe, iç huzuru sağlayamayız.

Temel itirazlarım ve çözüm önerileri

Tasarı Meclise geldiğinde, vekiller denge ve denetim konusunda daha duyarlı hareket edebilirler. Yargının ve Meclis'in devre dışı bırakılmasına neden olacak maddeleri yeniden ele alabilirler.

Bir iyi haber

FETÖ, PKK ve DEAŞ'ın saldırıları, bu örgütlerin, bazı ülkelerin desteğine sahip olması, içinde yaşadığımız tehlikenin ne ölçüde büyük olduğunu gözler önüne seriyor. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Böyle dönemlerde kantarın topuzu kaçıyor, suçluyla suçsuzu ayırdetme hassasiyeti azalıyor. Herkesi aynı torbaya doldurmak, ortak suç icat etmek, gelenek haline geliyor.