Oral Çalışlar

‘Ne şeriat ne darbe’ sloganı hep yanlıştı…

Demokrasiyi ve özgürlükleri bu ülkenin farklılıklarını bir zenginlik olarak görürsek doğru zemin üzerinde kurabiliriz. Buna dindarlar da dahil.

OHAL ve FETÖ’yle mücadele

Devletin kendini onarma refleksi”ni de anlamak gerek. Öfke yerine aklın öne çıkması için, önlemlerin aşırılığa kaymaması için, uyarılarımızı sürdürmek zorundayız.

Birleştirici siyaset

Toplumsal barışı, demokrasiyi, çok sesliliği koruyabilen, kutuplaşmayı kışkırtmayan bir siyasi çizgiye olan ihtiyaç, her zamankinden fazla.

PKK’yla savaşı darbeciler mi tırmandırdı…

Onca operasyona rağmen, devletin en mahrem bölgelerine sızabilen “çete”nin; tam olarak neler yaptığını öğrenebilmemiz, o kadar da kolay olmayacak.

Darbe gecesi

Darbecilerin hesap vermesi, önümüzdeki temel meselelerden biri. Tabii, alınan önlemlerin “cadı avı”na, “linç”e dönüşmemesi için de, uyarılarımızı yapacağız.

Türkiye bir sınavdan geçti…

Şimdi şapkayı önümüze koyup düşünme zamanı. Bazı kimseler, iktidara yönelik öfkeyle "bunu darbe temizler" beklentisi içine girebildiler. Acaba, o darbe girişiminin kritik saatlerinde bir pişmanlık hissettiler mi? Darbenin nelere yol açabileceğini üzerinde ciddi bir muhasebe yapabildiler mi?

Demirtaş bu gafı neden yaptı

HDP, “çözüm silahtadır” şeklindeki PKK dayatmasının ülkemize ve Kürtlere ne kadar zarar verdiğini anlamalı.

Bekir Coşkun’un Suriyeli ‘sıkıntı’sı…

Bekir Coşkun acı ve ötekileştirmenin yoğun olduğu bu yörenin insanı ve tanığı. Sözcü gazetesinde Suriyeliler için yazdıkları ise hüzün verici.

Amália Rodrigues: “Ben Portekizliyim”

Amaila Rodrigues, fadoyla birlikte dünyanın hayranlığını kazandı. Değişik ülkelerde sahneye çıktı, filmler çevirdi. Hollywood’un köşe yazarlarından biri, hüznün ve yasın sembolü olan siyah şalını bırakmasını ve saçlarına kırmızı gül takmasını önerdiğinde, Amália, bir Portekiz denizcisinin tavrıyla karşılık verdi: “Siz İspanyolların tarzından bahsediyorsunuz, ben Portekizliyim.”

Umutsuzluk…

İktidarın durumdan aşırı mutlu görüntüsünün de, muhalefetin çaresiz ve nihilist ruh halinin de normal olmadığı, sorunları çözmeye yetmediği ortada. İktidar da, muhalifler de kendi sorumlulukları üzerine kafa yormalı

Turgay Şeren’den Dinyakos’a

Sonra kendim futbola başladım. Tarsus İdman Yurdu’nun futbolcusu oldum. Futbol ayakkabılarını yerel ustalar yapardı. Kösele ve deriden üretilen ayakkabılar, şimdikilere benzemezdi.

IŞİD meselesine devam

İktidarı eleştirdiğimiz çok mesele var. Ancak “IŞİD’le işbirliği” konusu ne yazık ki büyük ölçüde algı yaratmaya odaklı bir kurgu olmaktan öteye gitmiyor.

Türkiye’yi IŞİD’le suçlamak

IŞİD’i yaratan sosyal ortamı sorgulamadan ve değiştirmeden, köklü bir çözüme ulaşabilmek mümkün değil.

IŞİD ya da DEAŞ meselesi…

İnsanlığa yönelen bu saldırıyla başa çıkabilmenin ilk şartı, İslam dünyasındaki büyük hayal kırıklığını anlamak ve çözüm üretmenin yollarını aramaktır.

Uzlaşmaya geçiş, tabii ki olumlu…

Türkiye’nin, son yıllardaki, “dış politikada gerilimi tırmandıran” çizgisi, rasyonel değildi. Bu çizginin bedellerini hepimiz ödedik, ödüyoruz. Son günlerde, bu yanlış yoldan dönülmesine dair ipuçları görüyoruz. Umut verici adımlar atılıyor. Muhalefet, değişime daha olumlu bakmalı ve daha pozitif bir eleştiri yapmalı.

İsrail’le anlaşma, bir değişim işareti mi?

Son dönemde, dış politikanın birçok alanından olumsuz sinyaller gelirken, İsrail'le atılan adım, yeni bir perspektif olarak görülebilir.

Ekonomik krize tepki: İngiliz milliyetçiliği

İngiltere’de kopuşa neden olan eğilime baktığımızda, içe kapanmacı, aşırı sağcı, ırkçı siyasi akımların öne çıktığını görebiliyoruz.

Batı’yla ilişkileri germe stratejisi

Retoriğin sertleştiği ve aşırılaştığı ortada. İçeride kullanılan kutuplaştırıcı dil, Batı’ya da yönelmiş durumda. Batı’yı eleştirirken, gerçeklerden kopmamak gerek.

Tutuklayarak hangi mesajı veriyorsunuz?

Yargı her geçen gün daha siyasi bir görüntüye bürünüyor. Bu gidişin, kimseye bir hayrının olacağını sanmıyorum. Yanlıştan dönülmeli, tutuklular bir an önce serbest bırakılmalı.

Eşcinselliğe düşmanlık…

Türkiye’de ise eşcinselliği “tedavi gerektiren bir hastalık” olarak tanımlayanlar kadar, “eşcinsellerin hakları savunulmalı” diyen siyasetçilere de tanık olabiliyoruz. Yasalarda bir hak olmadığı gibi bir yasakçılık da yok.

Adalet Bakanı özen göstermeli…

CHP'nin hapishane ziyareti üzerinden, PKK ya da DHKP-C ile irtibatlandırılmasını, doğru bulmuyorum, etik bulmuyorum. Adalet Bakanı Bozdağ’ın, konuyu sunuş biçimi de, bazı medyanın yaklaşımı da hakkaniyetli değil...

Hakkı Ağabey

Son dakikaya kadar gazetecilik yapacak bir tutkuyla bağlıydı mesleğe. Medyadaki kriz yazmasına fırsat tanımadı. Mesleğe “erken” veda etti. Onu, değerli, muzip bir büyüğümüz, bir ustamız olarak hep saygıyla hatırlayacağım.

Altan Tan’ın uyarısı

HDP’liler çözümü Türkiye’de görüyorlarsa, tutumları netleşmeli. “Biz birlikten yanayız, Erdoğan diktatörlük için Kürtleri savaşa çağırıyor” diyebilirler. “Savaş” AK Parti'nin işine yarıyorsa, “oyun”u bozmak ellerinde. PKK’ya “silahları bırak” çağrısında bulunabilirler.

Futbol, futboldan öte bir şey

Futbola “başlamak” için, maddi bir birikime sahip olmak da gerekmiyor. Bir top, iki taştan kale yetiyor. Bu nedenlerle, çok geniş bir gençlik kitlesi, topun peşinde.

Çözüm için CHP desteği

“Çözüm süreci” şimdi yalnızca bir “başarısızlık simgesi” olarak gündeme geliyor. Akil insanlar da, “bu oyunun beceriksiz piyonları” olarak görülüyor… Çünkü şimdi “çatışma zamanı”. Uzlaşma arayışı gerilerde kaldı.

Göcek koylarında erken bayram

İnşaatçıların, müteahhitlerin sürekli el koymak istediği bu koylar, Göcek’i sevenlerin gayretleriyle yıllar öncesindeki sükuneti, yeşili ve balıklarıyla yerli yerinde bozulmadan duruyor.

Acımızı çözüme dönüştürelim

Ülke içindeki farklılıkların düşmanlığa dönüşmesine yol açabilen çatışmacı dili değiştirebiliriz; daha yumuşak bir siyaset zemini yaratabiliriz.

Kadınlarla değil, erkeklerle uğraşsak

Temel toplumsal sorunumuz; kadınların iş bulup çalışmaları değil, çalışamamaları; düşük ücret almaları, sürekli erkekler tarafından taciz edilmeleri ve şiddete uğramaları, hayatlarını yitirmeleridir.

Kızmaya gerek yok, yüzleşelim

Öfkeye kapılmaya, İttihatçıların suçlarını üstlenmeye gerek yok. Tarihimiz acılarla dolu. Yüzleşmeye devam edeceğiz.

Yeni bir döneme giriyoruz…

Dış politikanın sık sık yön değiştirebildiği bir dönemdeyiz. Umarız, dış ve iç politikada, çatışma yerine uzlaşma eğilimi öne çıkar, insani değerler ve gerçekçilik esas alınır.