Tuncer Köseoğlu
Suriyeli Rojin’in hayat yolculuğu devam ediyor…
Yunanistan'ın Midilli adasındaki Suriyeli mültecilerin arasında tekerlekli sandalyesiyle ölüm kalım yolculuğuna çıkmış gencecik bir kız olan Rojin’in hikayesini Türkiyeli okurlara ilk kez 3 Eylül tarihlinde Serbestiyet’te duyurmuştuk.
Deprived of home and country
Their past education or social class is no longer relevant. Neither are their religious beliefs. Nobody questions the others’ faith, confession, race or class. All are in a rush to go to another country in order to build a new life. For war does not differentiate between wealth or poverty, or between this or that status or social class. Because the war does not make a difference between class, statue, wealth or poverty. It unites everybody on the same sidewalk.
Yurtsuz kalmak…
Mültecilerin geçmişte hangi sosyal sınıftan olduklarının ya da eğitimlerinin hiçbir önemi kalmamış. Hangi dine inandıklarının da... Kimse kimseye mezhebini sormuyor; ırkını, sınıfını. Herkes, kendilerine yeni bir hayat kuracakları başka bir ülkeye gidebilme telaşında. Çünkü savaş sınıf, statü, zenginlik, yoksulluk filan tanımıyor; herkesi aynı kaldırımda buluşturuyor.
PKK iki halkın da düşmanı!
Kötü bir poker oyuncusu gibi PKK. Karşısındakinin, elindeki iki yedilinin kare as olduğuna inanmasını bekliyor. Daha da kötüsü, kendi de elinde iki yedili olduğu halde kare as olduğuna inandırıldı.
Bir fotoğraf, bir hoca
Fotoğrafta Hasan Cemal, 31 gencimizin alçakça katledildiği Urfa Suruç’taki Amara Kültür Merkezi bahçesinde kurulmuş, vicdan(!) yazılarından birini yazıyor. Satır aralarında AK Parti ve Erdoğan’ı bol miktarda suçladığı yazısını bir kenara bırakıp fotoğrafa dönelim. Bir beyazın, acı çeken Kızılderililerin çadırı önünde verdiği pozdan hiçbir farkı yok bu fotoğrafın.
Açlık…
Önce bir çığlık duydu, her zamanki gibi doymaz bir çığlık. ‘’Açım’’ diyen, ‘’Yemeğimi hazırladın mı’’ diyen gözü dönmüş bir martının çığlığını duydu; ardından geniş kanatlarının üzerine düşen gölgesini hissetti… Misafiri gelmişti.
Sıradan faşizm…
Kendi değerlerinin dışında kalan her türlü değeri, altta ve ‘eğitimle düzeltilmesi gerekenler’ olarak gören bu ‘modern aydınların’ cehaleti ve gözü kapalılığını eğitim bile çözemez.
Keçiler ve koyunlar
Garo Paylan, verdiği röportajda bu memleketi babalarının çiftliği sanan Hürriyet ve temsil ettiği İttihatçı zihniyetin yaktığı ateşe odun taşıdı. Bir Ermeni vekil olarak başka bir Ermeni vekilin linçine isteyerek/istemeyerek ortak oldu.
Yayla yolları…
Önce Karadeniz’in dereleri talan edildi, çoraklaştırıldı. Dereler bitti, sıra yaylalara geldi. ‘ Yeşil yol’ projesi denilerek şimdi de yaylalar talan edilecek, bir daha eski haline gelmemecesine.
Sınır…
İnsanların çizdiği sınırlarda büyük insanlık dramları yaşanırken vicdanımız da aynı oranda çürümeye doğru gidiyor, biz farkında olmadan.
Ha buni bize kim etti?
Seçimle birlikte muhalefette biriken öfke yerini rahatlamaya bıraktı. Gereğinden fazla rahatlayanlar, eline urganı alıp Taksim Meydanı’na çıkıp ‘intikam’ nidaları atsa da çoğunluk, “İyi de bundan sonra ne olacak?” kaygısına düştü.
Büyük insanlık!
Köprüden önce son çıkışı arayanların aksine 8 Haziran sabahı biz sıradan insanların hayatında pek bir değişiklik olmayacak. Sıradan dertleri dünyanın en önemli mevzusu sayacağız ki öyle de zaten.
Numara 37
Yazıya oturdum, malum seçimler eli kulağında. Yüksek siyasetten dem vurup, afili kelam edecektim. Demokrasi, seçim, şu bu falan, filan. Yaşadığı yeri seyirci gibi izleyen bir faniyim sonuçta.
Oyumu sana vermeyeceğim
Ülkeyi küçük bir azınlığın oluşturduğu zümre olarak yönetmeye alışık oligarşi, Demirtaş’ı ve HDP’yi 7 Haziran seçimlerinde ‘koçbaşı’ olarak kullanıyor. Bu seçimleri kendi varlıklarının ‘son savunması’ olarak gören azınlık iktidarına alışık zümre, destek verdiği HDP’yi işi bittiğinde yine bir kenara koyacaktır.
Ruhu aramızda…
Evren ve arkadaşları bu ülkeye çok kötülükler yaptı, insanlar çok acılar çekti. Ama yaptığı en büyük kötülük faşizmin sıradanlaşması oldu.Bir kötülükten daha kötü olan şey, sıradanlaşmasıdır onun, işte bu oldu.
İlahi penguen!
Gezi mağduru (!) gazetecilerin hikâye edildiği Persona Non Grata (İstenmeyen Adam) belgeselinde utanmazlığın başka bir boyuta çıktığını, adeta Nirvana’ya ulaştığını görünce, “Vay anasını, mağdurlara bak, çay demle…” diyerek küçük dilimi yutmadım desem yalan olur.
Soykırım!
CHP lideri Kılıçdaroğlu, beş yıldır süren savaştan canlarını kurtarıp ülkemize sığınan iki milyonun üzerindeki Suriyeliyi seçmeninin önüne attı. Vaatlerine “Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz” diye epey bir alkış alan vaadini de ekledi.
Muasır medeniyetin vicdanı
Fransa, bu toplantıda çok önemli bir öneri ortaya attı. “Göçmenleri taşıyan tekneleri yerinde imha edelim!” Dâhiyane bir buluş aslında, içinde insan olup olmadığı da önemli değil, yeter ki bizim denizden ırak olsun. Malum önümüz yaz, şimdi çok medeni bir insan yüzerken denizde ölü bir göçmenin bedenine çarparsa medeniyetimize zeval gelir…
Amen
Hafta başı, pazartesi sabahına kırlangıçların dansını izleyerek başladım. Uzun süren kış aylarının artık tamamen bittiğinin habercisiydiler.
Ölü Kahramanlar Derneği
Siz uyurken ya da rutin hayatınıza devam ederken çok büyük bir kavga yaşandı dün gece… Ben gördüm, izledim sadece. Hiç karışmadım. Şöyle kenara çekildim hafiften, neme lazım, böyle bir kavgada çimde de olmamak gerek.
Yaşamı savunmak mı ölümü kutsamak mı?
Akşam hava kararmak üzereyken Sultanahmet’te bulunan Turizm Bürosu’na çarşaflı bir kadın girer. İngilizce adres soran kadın, üzerindeki bombayı patlatır.
En büyük hayali başbakan olmakmış
Sabah işe gelirken serviste akılı telefonumdan gazete birinci sayfalarını okurken kahkahayı patlattım. Servistekileri şaşkına döndüren kahkahamın nedeni Kılıçdaroğlu idi, sabah sabah neşelendirdi sağolsun.Çocukların en...
‘Benim adım Tuncer, Müslümanım ve terörist değilim’
'Benim adım Tuncer, Müslümanım ve terörist değilim'